Salı, Eylül 23, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Mükemmel Ebeveyn Yarışı: Çocuklar İçin Görünmez Bir Yük

Okulların açıldığı bu dönemde yalnızca çocuklar değil, ebeveynler de sınıfın görünmez sıralarında yerini alır. Defterler, ödevler, kurslar, WhatsApp grupları derken görünmez bir rekabet başlar: “En iyi beslenme çantasını kim hazırladı?”, “Hangi çocuk hangi kursa başladı?”, “Kimin çocuğu daha başarılı?” Bu yarışın adı konulmamıştır ama herkesin içinde derin bir baskı yaratır. Ebeveynler çoğu zaman farkında olmadan bu yarışa katılır. Niyet, çocuğu için en iyisini istemektir. Neredeyse her ebeveyn, çocuğunun en iyisi olmasını ister. Bu istek masum görünse de ortaya çıkan tablo hem çocuk hem de ebeveyn için yorucu ve yıpratıcıdır.

Mükemmeliyetçi Ebeveynlik ve Çocuğun İç Dünyası

Bazen bu “en iyisini isteme” arzusu, çocuğun zihninde bambaşka bir sese dönüşür. Defterin kenarına taşmış küçücük bir harfe verilen “bak yine yanlış yapmışsın, daha dikkatli olmalısın” tepkisiyle ebeveynin niyeti öğretmek ve geliştirmek olsa da çocukta bambaşka bir iç ses yükselir: “Ne yaparsam yapayım, anneme/babama yetmiyor.” İşte tam bu noktada ebeveynlerin davranışlarının çocuk üzerindeki etkisi başlar. Söylenen her söz, zamanla çocuğun kendi kendine söylediği iç sese dönüşür. Farkında olmadan kullanılan bazı cümleler çocuğun iç dünyasında yıllarca yankılanabilir.

Mükemmeliyetçi ebeveynlik, çoğu zaman çocuğu koruma ya da geliştirme niyetiyle ortaya çıkar, ancak pratikte çocuğun üzerinde görünmez bir baskıya dönüşebilir. Ödevdeki küçük bir hata bile büyütülür ve çocukta hata yapma toleransını azaltan, öz değer algısını zedeleyen bir iç ses oluşur. Zamanla çocuk, mükemmel olma zorunluluğunu içselleştirir ve her başarısızlığında “yetmiyorum” duygusunu yaşar.

Destekleyici Ebeveynlik: Hatalardan Öğrenmek

Destekleyici ebeveynlik, çocuğun gelişimine farklı bir perspektiften yaklaşır. Hata, bu bakış açısında bir başarısızlık göstergesi değil, öğrenme sürecinin doğal ve gerekli bir parçası olarak kabul edilir. “Çok güzel denemişsin, her seferinde daha da iyiye gidiyorsun” gibi bir ifade, yalnızca çocuğun özgüvenini pekiştirmekle kalmaz aynı zamanda hata yapmanın öğrenmenin ayrılmaz bir unsuru olduğunu da öğretir. Bu yaklaşım, çocukta özgüven duygusunu besler ve içsel bir güven inşa eder. Böylece çocuk, karşılaştığı zorluklarda “ben yapabilirim” inancıyla hareket eder ve gelişim sürecini daha esnek, sağlıklı ve üretken bir şekilde deneyimler.

Ebeveynin Söylemleri Çocuğun İç Sesine Dönüşür

Belki de en kritik nokta şudur: Anne babaların söyledikleri sözler, çocukların yıllar sonra kendilerine söyledikleri cümlelere dönüşür.

  • Mükemmeliyetçi yaklaşım → “Ben yeterli değilim.”

  • Destekleyici yaklaşım → “Ben yapabilirim.”

Her iki ebeveyn de çocuğunun iyiliğini istedi. Ancak sonuç bambaşka. Bu yüzden anne babaların günlük hayatta kullandığı dil, yalnızca o ana değil, çocuğun yaşam boyu taşıyacağı iç sese de yön verir.

Bilim Ne Diyor?

Bilimsel araştırmalar, ebeveyn tutumlarının çocukların psikolojik gelişimi üzerinde belirleyici bir rol oynadığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Özellikle mükemmeliyetçi ebeveynlik tutumları, çocuklarda başarı odaklı bir yaklaşımın baskısı altında büyümeye yol açıyor. Bu çocuklar, hata yapma korkusu ve kaygı ile şekillenen bir zihin yapısına sahip olabiliyor. Özgüvenleri ise sürekli olarak dış onay ve başarıya bağlı hale geliyor. Ödevlerin kenarına taşan bir harf veya küçük bir eksiklik, çocuk için yalnızca bir nota değil, kendi değerini sorguladığı bir deneyim haline gelebiliyor. Bu durum, çocukta esneklik ve problem çözme becerilerinin gelişmesini engelleyebilir, hata yapmanın doğal ve öğretici bir süreç olduğunu deneyimlemelerini sınırlayabilir.

Öte yandan destekleyici ebeveynlik yaklaşımı, çocuğun hata yapmasına izin verirken, hatalardan öğrenmeyi ve çabayı öne çıkarıyor. “Her denemende bir adım daha ilerliyorsun” veya “hata yapmak öğrenmenin bir parçası” gibi ifadeler, çocuğa sadece özgüven kazandırmakla kalmıyor, aynı zamanda hata karşısında esnek ve dirençli olmasını da sağlıyor. Böylece çocuklar, yalnızca akademik veya sosyal başarılarda değil, duygusal gelişimlerinde de daha güvenli ve sağlıklı bağlanma biçimlerine sahip oluyor.

Ebeveynler Üzerindeki Etkileri

Ancak ebeveyn tutumlarının etkisi yalnızca çocukla sınırlı değil, annelerin ve babaların ruhsal ve bedensel sağlığı üzerinde de doğrudan etkiler yaratıyor. Mükemmeliyetçi ebeveynlik, sürekli kontrol etme ihtiyacı, yüksek beklentiler ve kendi hatalarını tolere edememe gibi dinamikler nedeniyle tükenmişliğe, kronik yorgunluğa ve öfke patlamalarına yol açabiliyor. Anne/baba, sürekli olarak çocuk üzerindeki performans baskısını yönetmeye çalışırken, kendi kendine şefkat gösterme ve dinlenme fırsatlarını kaybedebiliyor.

Destekleyici ebeveynlik ise bu döngüyü tersine çevirebiliyor. Anne/baba, çocuğunun gelişim sürecinde kusursuzluğu değil ilerlemeyi kutlamayı öğrendiğinde, hem kendi üzerinde baskıyı azaltıyor hem de çocukla daha sağlıklı ve güvenli bir bağ kurma imkanı buluyor. Bu yaklaşım, ebeveyne sabır, esneklik ve şefkat kazandırırken, çocuğun da duygusal olarak güvenli bir alan deneyimlemesini sağlıyor. Sonuç olarak, mükemmeliyetçilikten kaynaklanan kaygı ve stres yerine, ilerlemeyi ve çabayı merkeze alan bir tutum, aile içi ilişkilerde hem çocuğa hem de ebeveynlere daha fazla huzur ve tatmin getiriyor.

Çıkış Yolu

Hiçbir ebeveyn çocuğuna zarar vermek istemez. Her niyet, çocuğun en iyiye ulaşmasıdır. Ama bu niyetin nasıl ifade edildiği, çocuğun iç dünyasında çok farklı yankılar bulur. Bir çocuk “ben yeterli değilim” mesajıyla büyüyebilirken, bir diğeri “ben yapabilirim” diyerek güçlenebilir.

Okul döneminde en çok hatırlamamız gereken şey şu: Çocuğunuzun en büyük ihtiyacı mükemmel olmanız değil, yanında olmanız. Onun çabasını görün, kusursuzluğunu değil ilerlemesini kutlayın, hata yapmasına izin verin. Çünkü ebeveynliğin en kıymetli mesajı şudur: “Yanındayım ve sen olduğun gibi değerlisin.”

Nurşah Şule Eda Kalkan
Nurşah Şule Eda Kalkan
Lisans eğitimini Atılım Üniversitesi’nde İngilizce eğitim diliyle ve onur öğrencisi olarak tamamlayan Psikolog Nurşah Şule Eda Kalkan, şu anda Ufuk Üniversitesi’nde psikoloji yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. Yetişkinlerle bireysel psikoterapi ve çiftlerle danışmanlık süreçlerinde çalışmaktadır. Yeme Bozuklukları Akademisi’nden psikodiyet psikoloğu olarak mezun olan Kalkan, Hürol Fışıloğlu’ndan Aile ve Evlilik Terapisi eğitimi almış; bunun yanı sıra ileri düzey Bilişsel Davranışçı Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi, Hipnoz ve İmge Terapi gibi pek çok alanda profesyonel eğitimlerini tamamlamıştır. Akademik süreçleri boyunca çeşitli seminerler ve gönüllü saha deneyimleriyle mesleki gelişimini zenginleştirmiştir. Sosyal medya platformlarında psikoloji içerikleri paylaşarak daha geniş kitlelere ulaşmayı ve toplumsal farkındalığı artırmayı hedefleyen Kalkan, Psychology Times Türkiye’deki yazılarıyla da psikolojinin hem teorik hem pratik boyutlarını okuyucularla buluşturmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar