Çok gülen insanların genellikle herkesten sakladıkları büyük acıları olduğu söylenir. Bu tarz ifadeler sıklıkla duyulur ve bu cümleler, insanların çoğunun yüzlerine maske takma düşüncesini aklımıza getirir. İnsanların maske takmanın nedenleri nelerdir? Neden gerçek düşüncelerini saklarlar? Bu bağlamda düşündüğümüzde, insanlar gerçek duygularının öğrenilmesini istemezler. Maskeler de tam bu amaçla kullanılırlar; gerçek duygularımızı saklamamıza yardımcı olurlar. Gerçek duygularımızı saklamanın sebeplerine baktığımızda, bunların başında toplumun yargıları ve dışlanma korkusu gelir. İnsanlar dışarıdan kendilerinin zayıf, kırılgan, olay çıkartan bireyler gibi gözükmek istemezler. Bu nedenle bireyler üzüntülerini, kırılganlıkları, mutsuzluklarını duyguların bastırılması için maske takmayı tercih edebilir.
Bir diğer nedene baktığımızda bireyin kendini koruma içgüdüsü gelmektedir. Hayal kırıklıklarımızı, üzüntülerimizi başkalarını kırmamak için gerçek duygularımızı gizleriz. Özellikle çocuklukta bu tarza benzer bir durum yaşayıp da olumsuz tepki alan bireyler, kendilerini korumak için bu duygularını yetişkinlik zamanında saklama eğiliminde olup maske takmayı bir savunma mekanizması haline getirir.
Bu duyguların bastırılması, bastırmak uzun vadede bize olumsuz bir ruh sağlığı olarak geri dönebilmektedir. Bu bastırılan duygular, bize depresyon, kaygı, kimlik sorunları gibi sorunlara yol açabilmektedir.
Bu Sorunlara Detaylı Bir Perspektiften Baktığımızda
Depresyon: Birey duyguların bastırılması yaşadığında bu duygular birikir ve bireyde duygusal yük haline gelmektedir. Bireyde gülümseyen depresyon denilen bir durumda görülebilir. Birey dışarıdan çok neşeli, mutlu gözükürken içten içe tam tersi bir durum gözükmektedir.
Kaygı: Duyguların bastırılması yaşayan bireyler sürekli tetikte ve gergin bir durum içinde bulabilirler kendini. “Gerçek duygularım öğrenilirse…?” sorusunu kendisine soran birey bu sorusuna istediği bir cevap bulamadığı için kaygı duyarak sosyal fobi gibi sorunlara yol açabilmektedir.
Kimlik Sorunları: Birey gerçek duygularını saklamak, bastırmak için gerçek kimliğinin duygularını saklar ve bastırabilir. Bu nedenle birey bir zaman sonra “Ben kimim?” sorusunu kendisine sormaya başlar. Bu bağlamda birey kendini tanıyamamaya başlayabilir.
İlişkilerde Sorun: Gerçek duygularını saklayan birey kendisini güçlü göstermek ister. Bu güçlü görünmek bireyde zamanla tükenmiş hissetmesine sebep olabilmektedir. Bu durumda bireyde halsizlik, yorgunluk tarzı bir durum olarak kendini gösterebilmektedir. Birey gerçek duyguları öğrenilmesin diye samimi ilişkiler kurmakta sorun yaşayabilir. Başkalarına karşı güven problemi yaşayabilir. Birey uzun süre duyguların bastırılması yaşadığı için bir noktadan sonra birey kendisini kontrol edemez. Bu kontrol edememe sonucunda bireyde öfke nöbetleri, ani çöküş yaşadığı içe kapanmalar şeklinde gösterebilmektedir.
Gerçek Duyguların Bastırılmasını, Gizlenmesini Önleyici Yaklaşımlara Baktığımızda
Duyguların Tanımı: Duyguların utanılacak ya da saklanılacak şeyler olmadığı aksine bu duyguların evrensel olduğu ve herkesin yaşayabileceği duygular olduğunu bireye vurgulanmasıdır.
Gerçek Duyguların Saklanmayacağı Sosyal Ortamların Oluşturulması: Bireyler duygularını; yargılanmayı, dışlanmayı düşündüğü için saklar, bastırır. Bu duyguların yaşanmayacağı sosyal ortamlar oluşturulduğunda birey duygularını gizlemez. Sosyal ortamlarda empati davranışın olması, bireylerin rahat olduğu ve herkesin duygularını açıkça yaşadığı ortamlarda bireyler duygularını gizlemez ve saklamaz. Ayrıca toplumsal kalıp yargıların olmadığı durumlarda (Örneğin; erkekler de ağlayabilir, güçlü insanlar da üzülürler vb.) bireyler duygularını gizlemez ve saklamazlar.
Psikolojik Destek: Duyguların bastırılması yaşayan bireyler psikolojik destek sürecine dahil olduklarında duygularını bastırmak yerine onları kabul ederek işlevsel şekilde ifade etmeleri desteklenir.
Şimdiye Kadar Gerçek Duygularımızı Saklayarak Maske Takmanın Olumsuz Yönlerini Ele Aldık. Oysa Maske Takmanın Pozitif Yönleri de Bulunabilmektedir.
Örneğin bir psikolog mesleği gereği danışanlarıyla kendi duygularını baz almak yerine danışanlarına bilimsel çerçeveden yaklaşması gerekmektedir. Bu durum maske takmanın pozitif yönüne işaret etmektedir.
Pozitif Yönlerine Detaylı Bir Perspektiften Baktığımızda
Kendini Koruma: Birey yoğun bir acıyla, hayal kırıklığıyla karşılaştığında duygularını geçici olarak bastırır. Bu bastırma zihinsel çöküşü önlemektedir. Bu süreç bireyde psikolojik tampon görevi görmektedir.
Duygusal Dayanıklılık: Hayatımızda hem kolay şeyler yaşanmaz. Bir hayat hem kolayken hem zor olmaktadır. Bu zor hayat bireylerde güçlü, kararlı duruş sergilemelerine neden olabilmektedir. Bazı duygular geçici olarak bastırılabilir. Bireyin olumsuz olaylarda aşırı etkilenmesini engelleyebilmektedir geçici olarak duyguların engellenmesi.
Sonuç
İnsanların maske takmasının ve duyguların bastırılmasının temelinde dışlanma korkusu ve kendini koruma içgüdüsü yatmaktadır. Bu davranışlar başlangıçta bireyleri olumsuz durumlara karşı korusa da, zamanla uzun vadede ruh sağlığı üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratabilmektedir. Bastırılan duygular; depresyon, anksiyete ve kimlik karmaşası gibi psikolojik sorunlara zemin hazırlamaktadır. Bastırılan duyguların olumsuz yönleri varken pozitif yönleri de olabilmektedir. Birey duygularını dışlanmamama vb. duygulardan yönlerden korumak için saklayıp maske takma yapıyorsa olumsuz iken bir psikologun mesleği gereği duygularını saklayıp maske takması ise pozitif yönden bir maske takmadır. Duyguların kabul edilmesi ve sağlıklı şekilde ifade edilmesi, bireysel sağlık ve toplumsal sağlık için hayati önemdedir. Bu bağlamda birey duygularıyla barışık bir yaşam sürmelidir. Herkesin duygularını özgürce ifade edebileceği güvenli ortamların oluşturulması gerekmektedir.