İnsanlık tarihi boyunca bilmek, insan için hayati olmuştur. Evrimsel süreçte belirsizliğin ortadan kaldırılması hayatta kalmak için gerekli ve işlevseldi. Günümüzde de beynimiz bizi hayatta tutmak için aynı mekanizmayı kullanıyor. Ancak artık vahşi doğada hayatta kalmaya çalışmıyoruz. Modern dünyada, bu ihtiyaç doğrultusunda geliştirdiğimiz bazı düşünce ve davranış kalıpları, bir noktada işlevsel olsa da belirsizlikten rahatsızlık duyma ve aşırı kontrol davranışları, günlük yaşantımızda bizi zorlayıcı durumlara itebiliyor. Bu yazıda, kontrol takıntısının altında yatan sebeplerden ve neler yapabileceğimizden bahsedeceğiz.
Kontrol Takıntısının Kökenleri: Neden Kontrol Bu Kadar Önemli?
Bilmek, insan için bir ihtiyaçtır. Çünkü bilinmezlik, belirsizliktir. Belirsizlik ise tehlike anlamına gelir. İnsan beyni, tehlike ve tehditleri öngörüp bizi hayatta tutmak üzere programlanmıştır. Zihnimiz, belirli düşünce kalıplarının veya kontrol davranışlarının bize iyi gelip gelmediğiyle ilgilenmez. Tek bir amacı vardır: hayatta tutmak. Kontrol takıntısı da burada devreye girer. Bizi korkutan belirsizlik ve bilinmezlik duygusuyla baş edebilmek için kontrol etme davranışlarına girişiriz.
1. Güvende Hissetme İhtiyacı: Kaygıyla Baş Etmek
Kontrol takıntısının en temel sebeplerinden biri, güvende hissetme ihtiyacıdır. Zihnimiz belirsizlikten hoşlanmaz, güvende olduğunu bilmek ister. Belirsizlik, çoğu zaman kaygı yaratır. Bu kaygıyla baş edebilmek için hayatımız üzerinde kontrolümüzün olduğuna inanmak isteriz. Çünkü kaygı, baş edilmesi zor bir duygudur ve aşırı uyarılma veya donma tepkilerine sebep olabilir. Harekete geçmek ve hayatımıza devam edebilmek için kaygıyı kontrol altına almaya çalışırız.
2. Öz Yeterlilik ve Psikolojik Dayanıklılık
Kendi hayatımızın direksiyonunda olma düşüncesi, özellikle zorlayıcı yaşam olaylarında psikolojik dayanıklılık, öz yeterlilik ve özgüven duygularını destekler. Mükemmeliyetçi bireylerde bu istek daha fazla olabilir.
3. Travmalar ve Kayıplar
Yaşamımızın herhangi bir döneminde ani bir kayıp, hastalık ya da istismar gibi travmatize edici deneyimler yaşadıysak, kontrolsüzlük hissini içselleştirmiş olabiliriz. Ülkemizin bir gerçeği olan deprem gibi doğal afetlerde maddi manevi kayıplar yaşamak, sevdiğimiz bir insanı kaybetmek, hastalıklar ya da partnerimiz tarafından aniden terk edilmek gibi deneyimler, kontrolümüzün aslında ne kadar sınırlı olduğunu fark ettirebilir.
Zihin, bu ağır deneyimler sonucunda şunu öğrenir: “Güvende olmak için her şeyi kontrol etmeliyim.” Bu öğrenme, itici duygularla temas etmemek için bir kaçınma mekanizması işlevi görür. Deneyimlediğimiz zorlayıcı duygular, bizi iki uca yönlendirebilir: Bazılarımız kontrolsüzlük hissiyle depresyon ve kaygı içinde savrulurken, bazılarımız kontrol takıntısı geliştirerek kontrolü güçle bağdaştırabilir.
4. Çocukluk Deneyimleri
Erken çocukluk döneminde, ebeveynleri tarafından aşırı kontrol edilen çocuklar, yetişkinlikte kaybettikleri kontrol duygusunu tekrar kazanmak için yaşamlarında kontrol takıntısı ve güç isteği taşıyabilirler. Aşırı koruyucu, cezalandırıcı ve tutarsız ebeveyn tutumları, bireyde güven ve istikrar duygusunun zedelenmesini sağlar. Güvensiz bağlanma stiline sahip bireyler, kaotik ve tutarsız ilişkiler içinde büyüdüğü için daha fazla kontrol ihtiyacı hissedebilir.
Kontrol Takıntısı Bir İllüzyon mu?
Her şeyi kontrol edebileceğimiz düşüncesi, bir illüzyondan ibarettir. Yaşamımızda kontrol edebileceğimiz şeyler olduğu gibi, kontrol edemediğimiz pek çok şey de vardır. Her şeyi kontrol etme arzusu gerçekçi ve ulaşılabilir değildir. Bir illüzyonun peşinden koşmak ve tüm hayatımızı kontrol odağında yaşamak, nafile bir çaba olduğu gibi işlevsel de değildir. Oldukça yorucu ve kısıtlayıcıdır.
Kontrol takıntısı, çoğu zaman kaygıdan kaçınma mekanizmasıdır. Bireye güçlü hissettirebilir, ancak içeride çoğu zaman tetikte olan “Ya yine başıma aynı şeyler gelirse?” korkusu vardır. Kontrol, güvende hissetmek için temel bir ihtiyaçtır ve yer yer işlevseldir. İşlevsel olan ve olmayan kontrol tutumlarını birbirinden ayıran, sıklığı ve şiddetidir.
Aşırı kontrolün psikolojik bir sorun olarak ele alınması için şiddeti, sıklığı, bireyin hayatına etkisi ve hissettiği rahatsızlık gibi pek çok yönden değerlendirilmesi gerekir. Kontrol takıntısı, kaygı bozuklukları, obsesif kompulsif eğilimler ve kişilerarası ilişkilerde çatışmalara sebep olabilir.
Kontrol Takıntısının Günlük Hayata Yansımaları
Kontrol takıntısının günlük hayattaki etkileri sıkça gözlemlenir:
- Birey, yardım alması gereken ya da iş birliği gerektiren görevlerde tek başına aşırı efor sarf eder.
- Başkalarının yaptığı işleri beğenemez, tüm sürecin kendi kontrolünde ve hatasız olmasını ister.
- Kaldırabileceğinden fazla sorumluluk ve çalışma yükü alır, bu yükün altında ezildiğini ve tükendiğini hisseder.
- Başkalarına devrettiği işlerde rahat hissetmez, tekrar kontrol etme ve düzeltme ihtiyacı duyar.
- Planın dışına çıkmak ya da küçük bir aksama, bireyi gergin ve öfkeli bir ruh haline sokabilir.
Fiziksel semptomlar da ortaya çıkabilir: aşırı kaygı, huzursuzluk, gerginlik, uykuya dalamama, baş, boyun ve sırt ağrıları, terleme, kalp sıkışması gibi.
Kontrol Takıntısıyla Baş Etmek İçin Ne Yapmalı?
Aşırı kontrol tutumlarının kaygıdan kaçınma işlevi gördüğüne dair farkındalık kazanmak, başlangıç için güzel bir adımdır. Aşırı kontrol ve planlama içine girdiğimizde, felaketleştirme gibi bilişsel çarpıtmaları fark etmek, bu düşüncelerin gerçeği yansıtmayabileceğini sorgulamak ve işlevsel alternatif düşünceleri değerlendirmek yardımcı olacaktır.
İtici duygularla ve kaygıyla temas etmemek için yaptığımız kaçınmaları fark ederek duyguyu deneyimlemeye izin vermek, kontrol takıntısının zamanla azalmasını sağlayabilir. Ancak kontrol takıntısı, mükemmeliyetçi kişilik yapısıyla, geçmiş deneyimlerle ve daha pek çok sebeple ilişkili olabilir. Eğer yaşamın çoğu alanını olumsuz etkiliyorsa, psikolojik destek almak faydalı olacaktır.
Her bireyin süreci kendine özgü ve biriciktir. Kontrol takıntısının altında yatan sebepler, psikolojik destek sürecinde bireye özgü değerlendirilir ve buna yönelik tedavi planlanır.