Çarşamba, Haziran 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Konfor / Alışkanlık Alanı

Bu yazıda biraz kendimizi rahatsız edelim. Alışkanlık bölgemizden yani konfor alanımızdan çıkalım. Sahi nedir bu konfor alanı, insanın kendini evinde, daha doğru bir tabirle güvende hissettiği yerdeki bir kavramı karşılayan olguydu, değil mi? Ama bu cümle olumlu gibi görünse de durum o kadar da olumlu değil. İnsan veya canlı olarak bakalım olaya. Organizma bir yerde sabit kalıp orayı kendine korunma alanı olarak seçseydi şu an bu kürede yaşıyor olmazdık. Canlı organizmalara sebebiyet veren molekül ve elementler evrende sağa sola, yukarıya aşağıya ve zaman içinde insanın zaman kavramından farklı bir durumda savruldu ve Samanyolu galaksimizdeki bir uçta bulunan güneş sistemimizin içindeki Dünya’ya geldi.

Alfred Adler’in Perspektifinden Değişim

Bu noktada Alfred Adler ne diyor, kulak veriniz: “Varoluşu bizim için fazla önemli olmayan canlı hücre, kendisine zahmetsizce sürekli koruma sağlayan ideal bir çevrede bulunsaydı daima ‘olduğu gibi’ kalırdı. Zorlukların baskısıyla, anlamadan hayat süreci adını verdiğimiz şey şu veya bu çareye başvurmak zorunda kaldı. Tabiatta yer alan sayısız değişiklikler arasında, daha iyi imkânlara sahip, en iyi şekli bulabilen ve böylelikle, çevreye en iyi tarzda uyabilen bireyler başarıya daha fazla yaklaşırlar. Hayatın yeryüzünde var olduğu yüzbinlerce yıldan beri, en basit hücrelerle insanları yaratacak ve aynı şekilde, çevrelerinin kuvvetli saldırılarına karşı koyacak durumda olmayan milyarlarca varlığın yok olmasına yol açacak kadar zaman geçti.” (Adler, 2020, s. 33)

İşte söylemlerimden ve alıntımdan hareketle dimağlarınızda aydınlanma kırıntıları oluşmuştur, diye düşünüyorum. Oluşmadı ise konuyu biraz daha dallandırıp budaklandıralım, ne dersiniz?

Evrensel Perspektifte Konfor Alanı

Evrensel açıdan bakalım ki beyinlerimizde nöronlar birbirleriyle sert bi’ şekilde çarpışsın. Şöyle ki bu yer kürede (taş gezegenler arasında olan) dünyada yaşam varlığı olarak hayatımızı sürdürüyoruz; ancak hiç durumun ilerleyen yıllarda daha farklı olacağını, ışınıyla gözümüzü aydınlatan, ısısıyla içimizi ısıtan güneşin bize zarar verebileceğini düşünüp önlem almıyor. Büyük konfor alanımızın/alışkanlıklarımızın değişmeyeceğine olan inancımız gün geçtikçe büyüyor da büyüyor (burada yayımlanan bir yazıma da göz atabilirsiniz; Yıldırım, t.y.). Okuduğunuzda alıştığınız Dünya’nın aslında ne kadar tehlikeli, önlem alınmazsa konfor alanınızın ne kadar riskli olduğunu daha fazla görebilirsiniz. Bu konuda da ne mutlu ki güzel bir yazı karşıma çıktı. Hemen siz okurlarımla paylaşayım ki konumuz pekişsin.

Güneş ve Alışkanlıklarımız

“Güneşin doğuşu, bize olan uzaklığı o kadar alıştığımız bir şey olarak süre gider ki onun doğmama ihtimalini, bir gün durup dururken patlayıp hepimizi yutma, yok etme olasılığı aklımızdan bile geçmez. Çünkü güneşin her gün doğacağı ve bize majör zararlar vermeyeceği bilgisi, bizim alışkanlıktan doğan konfor alanlarımızdan birisidir.” (Eriş, 2022, s. 17)

Bakınız bu paragraf, söylediklerimi doğrular ve farklı bir bakış açısının iyi olduğunu gösterir niteliktedir.

Son Söz: Değişime Cesaret

Son söz olarak ister mikro, ister makro çerçevede bakın. Alışkanlık ve konfor alanı ne kadar güzel hissettirse de kendinize. Onları arada da olsa değiştirmeye bakın (evren/kozmos değişirken kaosla, kişinin aynı kalması düşünülemez). Bu şekilde değiştiğinizin ve benliğinize biraz yaklaşarak kendinizi keşfettiğinizin kırıntılarını göreceksiniz.

Hadi şimdi hiç yapmadığınız bir şeyi, örneğin koşmayı deneyin ya da bir kitaba başlayın; evdeyseniz dışarı çıkın, dışarıdaysanız kentinizin/ülkenizin ufuklarını aşın. Yeter ki değişim için adım atın. Çünkü sizleri dışarıda daha güzel şeyler bekliyor. Psikolojide şöyle bir yaklaşım vardır: Düşündüğünüz şeylerin yüzde doksan beşi başınıza gelmez. Başınıza gelen yüzde beşlik bölüm de kötü şeylerden oluşmaz diye. O yüzden dışarı çıkmaktan, farklı şeyleri keşfetmekten, farklı tatları deneyimlemekten, farklı ülkeler görmekten, farklı insanlarla tanışmaktan, farklı yöreleri yürüyerek keşfetmekten – İlber Ortaylı’nın dediği gibi işin özü konfor alanınızdan çıkmaktan korkmayınız.

Bu yazının zihninizde bir şeyleri harekete geçirebilmesi dileğiyle…

Hoşça ve sevgi ile kalın!

Kaynakça

  • Adler, A. (2020). İnsan psikolojisi. Yason Yayınları.
  • Eriş, M. Ü. (2022). Alışmak bahsi. Kafa Dergisi, (98), 17.
  • Yıldırım, E. (t.y.). Dünya için acil durum çanları. Muallim Dergisi, 1(1).
Emre Yıldırım
Emre Yıldırım
Emre Yıldırım, psikoloji ile ilgilenen yazar olarak deneyime sahiptir. Lisans ve ön lisans öğrenimini her ne kadar farklı alanlarda tamamlamış olsa da ikinci üniversite ve yüksek lisansını psikoloji ve sağlık alanında yapmayı düşünmektedir. Birçok ulusal dergilerde çalışmaları bulunmaktadır. Çeşitli dergilerde ve dijital mecralarda çalışmaları yayımlanmış ve yayınlanmıştır. Her bilimsel yönergeyi ve bilimi olduğu gibi psikolojiyi de herkes için anlaşılır hale getirmeyi misyon edinmiş olan yazar, bireylerin ruh, zihin ve sinir sağlığını güçlendirmeye yönelik içerikler üretmeye devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar