Salı, Ekim 21, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kimliğim Benim Aynam Mı?

Kimliğinizi en iyi şekilde anlatın, desem ne söylerdiniz?
Kimlik ve sınırlarımız üzerine düşünmeye başladığımda, aklıma önce hiçbir şey gelmedi. Bu boşluk beni düşündürmeye itti ve sonunda kendime şu soruyu sordum: Kimlik dediğimiz şey bir sonuç mu, yoksa sürekli değişen bir süreç mi?

Biri bana kimliğini, sınırlarını nasıl tanımlarsın diye sorsa, önce klasik cevaplarla başlarım. Ben Dilay, 20 yaşındayım, Psikoloji öğrencisiyim. Kadınım. Ama sonra düşünürüm: Başka neyim? Bir arkadaşım, kedi annesiyim, bir anne-babanın çocuğuyum. Sanatı, sporu ve kitap okumayı çok severim. Saydıkça fark ediyorum ki kimlik, birkaç sıfattan ya da toplumsal rolümüzden çok daha fazlası. Bu yüzden bana göre kimlik, zamanla değişen, bazı parçaları silinip yerine yenilerinin eklendiği ama içinde hep bir öz barındıran bir yapı. Ve bu bakış açısı, kimliği en iyi anlatan şey gibi geliyor bana.

Kimliği bir lastik tokaya benzetiyorum.
Bazen bizi sarar, güvenli hissettirir. Bazense sıkar, rahatsız eder. Bazen de çok gevşek durur, hatta elimizden düşecek gibi olur ama biz yine de o tokayı takmaya devam ederiz. Ve bizi yeterince rahatsız ettiğinde, elimizdeki lastiği değiştiririz. Yani istemediğimiz bir yönümüzü değiştirme gücüne sahip oluruz. Bu esneklik, kimliğin sabit değil, şekillenebilir bir şey olduğunu gösteriyor.

Günlük hayatımızda da sürekli farklı kimliklere bürünürüz.
Bulunduğumuz ortama, yanımızdaki kişiye göre davranışlarımız ve kimliğimizin yansıttığı yönler değişir. Çok yakın olduğumuz birini düşünün. Her hâlini bildiğinizi sansanız bile, ailesiyle ya da başka arkadaşlarıyla olan hâlini görünce farklı bir yüzünü keşfedebilirsiniz. Özellikle o kişiyi yeni tanıdıysanız, bu fark sizi şaşırtabilir. İşte tam bu noktada kimlik, bana bir maskeyi anımsatıyor. Her güne yeni bir maske ile başlıyoruz. Bazen bu maskeleri çıkarmak kolaydır, sevdiklerimizin yanında rahat hissederiz. Ama ne kadar yakın olsak da, insanın kendine bile söyleyemediği gerçekleri vardır. O yüzden bazen, kendi içimizde bile maskeler takarız. Gerçek kimliğimizi, yani maskesiz hâlimizi, yalnızca biz biliriz. İçimizde en derinlere sakladığımız yönleri yalnızca kendimiz görebiliriz. Belki de kimlik, en çok da bu yönüyle karmaşık ve kişiye özgü bir hâl alıyor.

Bu noktada aklıma “Black Swan” filmi geliyor.
Filmde, bilinçsiz bir kimlik kaybı izliyoruz. Nina, çevresinin baskısı ve balenin kusursuzluk beklentisi nedeniyle kendini yavaş yavaş kaybediyor. Kendinden beklenen “mükemmel balerin” kimliğini taşımak için maskeye öyle bir bürünüyor ki, gerçek kimliği zamanla silinmeye başlıyor. Özellikle annesinin onu sadece “bir balerin” olarak görmesi, bireysel kimliğini bastırmasına yol açıyor. Bu baskılar altında Nina’nın kimliği, başkalarının beklentileriyle şekilleniyor ve sonunda parçalanıyor. Bu da bana gösteriyor ki kimlik, sadece bizim seçimimiz değil; bazen başkalarının bize giydirdiği rollerin içinde kaybolduğumuz bir alan da olabiliyor.

Genel olarak bakıldığında, kimlik tek bir tanımın sığdıramayacağı kadar geniş, zamanla değişen, çevresel ve bireysel etkenlerle şekillenen, hem görünür hem de saklı bir süreçtir.
Belki de kimlik, yalnızca “kim olduğumuzu” değil, “kim olmaya çalıştığımızı” da anlatır.

Günümüzde kimliğin yalnızca fiziksel dünyayla sınırlı olmadığını, dijital dünyada da birçok farklı biçimde var olduğunu gözlemliyoruz.
Bu durumu “dijital kimlik” kavramıyla açıklayabiliriz. Sosyal medya platformlarında ya da çevrimiçi ortamlarda, çoğu zaman kendimizi olduğumuzdan farklı sunuyor, bazen tamamen başka bir kimlik inşa edebiliyoruz. Çünkü dijital ortam, çok daha fazla insanla ve fikirle temas hâlinde olduğumuz bir yer. Bu geniş etkileşim alanı, kişinin kendini başkalarıyla kıyaslamasına, beğenilme arzusu geliştirmesine ve zamanla kendine yabancılaşmasına neden olabiliyor. Gerçek benliğimizle sanal benliğimiz arasındaki fark büyüdükçe, kimliğimiz de iki farklı düzlemde şekillenmeye başlıyor.

Sonuç olarak, kimliğimiz ve belirlediğimiz sınırlar sadece tek bir faktörle açıklanamaz.
Kimliğimiz; ailemizden, arkadaş çevremizden, kültürden ve girdiğimiz her ortamdan etkilenir. Bu etkiler, yalnızca fiziksel dünyayla sınırlı kalmaz; dijital ortamlardan da kimliğimize birçok özellik eklenir. Bazen taktığımız maskelerin bize ait olmadığını fark ettiğimizde, onları çıkarmak da bu sürecin doğal bir parçasıdır. Bu yolculukta en önemli şey, kendimizin en iyi versiyonunu aramak ve bu arayışta dürüst kalabilmektir. Kimliğimizi anlamak ve şekillendirmek için kendimizi sık sık sorgulamalıyız. Çünkü gerçek dönüşüm, farkındalıkla başlar.

Umarım bu yazı, okuyan herkese kendi kimliğine dair yeni bir bakış açısı kazandırır ve içsel bir yolculuk başlatır.

Dilay Zeynep Güzelce
Dilay Zeynep Güzelce
Dilay Güzelce, Adli Psikoloji alanına duyduğu ilgiyle psikoloji bölümüne başlamış ve bu alanda staj yaparak tecrübe kazanmıştır. Şimdiye dek psikolojinin birçok farklı alanında deneyim elde etmiş, kendini yalnızca tek bir alana sınırlamadan farklı bakış açıları geliştirmeye önem vermiştir. Erasmus programı kapsamında Osnabrück Üniversitesi'nde eğitim aldıktan sonra, sinirbilimin psikoloji alanındaki yerini ve önemini daha iyi kavramış; bu doğrultuda Adli Psikoloji ile Sinirbilimi birleştirmeyi kariyer hedefi haline getirmiştir. Yazılarını keyifle okumanız dileğiyle...

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar