Cuma, Ekim 17, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kendi Ayağımıza Çelme Takmak: İrade Paradoksunun Psikolojisi

İnsanın yolunu kesen engeller çoğu zaman dışarıdan gelmez. Bir kararın eşiğinde, bir fırsatın tam ortasında ya da uzun zamandır hayalini kurduğu bir adımın hemen öncesinde kendi ayaklarına dolanır. Bazen ertelemenin güvenli alanına sığınır, bazen sorumlulukların ağırlığından ürker, bazen de “henüz zamanı değil” diyerek geri çekilir.

İstekler ile eylemler arasındaki bu çelişki, zihnin ince oyunlarından biridir; en çok arzulanan şey aynı zamanda en çok kaçınılan şeye dönüşebilir.
Kendinizde de fark ettiğiniz anlar olmuştur: O çok istenen yerden bir teklif gelir fakat bunu değerlendirmeyi ya erteler ya da olumsuz bir karar vermek için özenli bir çaba sarf ederiz. Daha da doğrusu, bahanelerin arkasına saklanarak kendimizi korumaya alırız. İş işten geçtikten sonra ise pişmanlıkla birlikte bir daha o fırsatın gelmeyeceğini bilmenin yükü altında eziliriz.

Peki biz insanlar neden bu yola başvuruyor, neden konfor alanından çıkma konusunda bu kadar zorlanıyoruz?

İrade Paradoksu: Gücün Kendi Zıddına Dönüşmesi

İrade, birçok düşünsel ve dini metinde insana özgü bir nitelik olarak ele alınır. Terimsel olarak da insanı insan yapan, bilinçli seçim kapasitesine işaret eder.
Bir konu hakkında düşünür, taşınır, tartışır ve sonunda karar veririz. Bu süreç, öz saygıyı besler ve tutarlı bir benlik duygusu kazandırır.

Ancak irade paradoksu, tam da bu noktada ortaya çıkar:
Kişi verdiği kararların arkasında duramaz, yaptığı seçimlerin tutarlılığını sürdüremez. Bu durum, zamanla kişinin kendine olan güvenini zedeler, özsaygıyı düşürür ve kaygıya dayalı patolojilere zemin hazırlayabilir.

Verilen kararların bazen bizi şüpheye düşürmesi doğaldır; tamamen “doğru” bir karar fikri zaten ütopiktir. Ancak bu içsel çelişkinin süreklileşmesi, bireyin yaşamında “kendini engelleme” biçiminde görünür hâle gelir.

Kendini Engelleme: Zihnin Görünmez Savunması

Hepimizin deneyimlediği gibi, sınav öncesinde çalışmayı ertelemek ya da önemli bir sunumdan önce hazırlıkları son dakikaya bırakmak tesadüf değildir.
Çünkü başarısızlık ihtimaliyle yüzleşmek yerine, “zaten yeterince hazırlanmadım” diyerek kendimizi koruruz.

Bu davranış, ilk bakışta bir savunma gibi görünse de zamanla insanı kendi potansiyeline yabancılaştırır.
Üstelik bu durum yalnızca okul ya da iş hayatıyla sınırlı değildir.
İnsan, kimi zaman en çok istediği ilişkiye yaklaşmaktan çekinir, kimi zaman da uzun zamandır hayalini kurduğu fırsatı elinin tersiyle iter.

Başarı, mutluluk ya da yakınlık kadar; onların beraberinde getireceği sorumluluk ve kırılganlık da ürkütücüdür.
Böylece irade, sadece hedefe doğru ilerlememizi sağlayan bir güç değil, aynı zamanda bizi o hedeften geri tutan bir düğüm hâline gelir.

Kendini Engellemenin Psikolojik Dinamikleri

Kendimizi tanıma ve geliştirme süreçlerimiz bireysel farklılıklara dayanır.
Bazı bireyler dışsal geri bildirimlerden beslenirken, bazıları bu tür geri bildirimleri tehdit olarak algılar ve kaçınır.
İç dünyasında tutarlılığı oturtmuş bireyler eleştiriyi kabul eder, bunu değerlendirmek için kendi içsel ölçütlerini kullanır.

Literatüre bakıldığında birçok çalışma, kişilerin öz yüceltmeye eğilimli olduklarını; buna karşılık öz değerlendirme gibi daha objektif süreçlerden kaçındıklarını göstermektedir.
Bu noktada, kişinin kendine hizmet eden bir yanlılıktan söz etmek mümkündür.
En yaygın biçimi ise, kişinin bilinçli ya da bilinçdışı şekilde kendi önünü kesmesidir.

Böylece birey, sonuçta başarısızlık yaşadığında sorumluluğu “dış faktörlere” yükler.
Bu savunma kısa vadede rahatlatıcıdır; ancak uzun vadede bireyi aynı döngüye hapseder.

İrade Paradoksunu Fark Etmek ve Dönüştürmek

İrade paradoksu, yalnızca soyut bir kavram değil; gündelik yaşamda sıkça karşımıza çıkan bir içsel mücadeledir.
Kendi potansiyelimize ulaşma yolunda attığımız adımlar, çoğu zaman yine kendi zihinsel bariyerlerimizle kesişir.

Peki bu döngüyü nasıl fark eder, nasıl dönüştürebiliriz?

Potansiyelinle Aradaki Mesafeyi Kapatmak İçin Küçük Pratikler

  • Erteleme döngüsüne sıkıştığını fark ettiğinde:
    Güne başlamadan önce sadece 10 dakikalık bir işle ilgilenmek iyi gelebilir. Küçük adımlar, zihinsel bariyerleri aşmanın en kolay yoludur.

  • “Henüz hazır değilim” düşüncesi seni durduruyorsa:
    Hazırlık hissi bazen harekete geçtikten sonra gelir. Eksik hissetsen bile bir yerden başlamak o hissi dönüştürebilir.

  • Eleştiriden uzak durma eğilimin varsa:
    Güvendiğin birinden küçük bir konuda fikir almak, eleştiriyi tehdit değil destek gibi görmeye yardımcı olabilir.

  • Mükemmel olana kadar bekliyorsan:
    “Tamamlanmış, mükemmelden iyidir.” Kendine bir zaman sınırı koymak, üretkenliği artırabilir.

  • Başkalarıyla kıyaslama seni yoruyorsa:
    Gün sonunda sadece kendi ilerlemeni fark etmeye çalış. Odağını dışarıdan içeriye çevir.

  • Başarıya ulaşmanın getireceği sorumluluk gözünü korkutuyorsa:
    Hayalini kurduğun şeyin seni nasıl değiştireceğini düşünmek, bu korkuyu daha anlaşılır kılabilir.

  • Hata yapma ihtimali seni durduruyorsa:
    “Bugün neyi denedim?” sorusunu kendine sormak, denemenin değerini hatırlatabilir.

Sonuç

Kendi potansiyelimize ulaşmak çoğu zaman dışsal engelleri aşmaktan çok, içsel dirençleri fark etmekle başlar.
Bu farkındalık, bir dönüşümün ilk adımıdır.

Her küçük pratik, zihnin karmaşık oyunlarına karşı bir açıklık yaratır; her içten çaba, kendimize biraz daha yaklaşmamızı sağlar.
Belki mükemmel olmayacak, belki hemen sonuç vermeyecek ama bu adımlar, kendini engelleme döngüsünden çıkmak için bir davet niteliğinde.

Çünkü bazen en büyük ilerleme, sadece durup kendimizi dinlemekle başlar.

Ayşenur Çoban
Ayşenur Çoban
Ayşenur Çoban, psikoloji lisans eğitimini Balıkesir Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Lisans eğitimi süresince Psikoloji Topluluğu’nda ekip üyeliği ve ekip koordinatörlüğü yapmıştır. Bu süreçte organizasyonel iletişim, takım liderliği ve yönetim becerilerini geliştirmiş; alanında uzman isimlerle çeşitli etkinlikler organize etmiştir. Gönüllü ve zorunlu stajlarını klinik alanda tamamlayan Çoban, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ekolünde aldığı eğitimlerle klinik alanda uzmanlaşma yolunda ilerlemektedir. Lisans bitirme tezinde müzik ve saldırganlık ilişkisini inceleyen deneysel bir çalışma yürütmüş; bu çalışmasıyla TÜBİTAK 2209-A proje desteğine hak kazanmıştır. Psikolojinin gelişen ve yenilenen yapısına uyum sağlayarak hem kendi mesleki gelişimini sürdürmeyi hem de edindiği bilgi ve deneyimleri psikoloji alanında ilerlemek isteyenlerle paylaşmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar