Günün bir yerinde mutlaka duyuyoruz bu soruyu:
“Nasılsın?”
Bazen bir arkadaşımızdan, bazen ailemizden, bazen de sadece bir nezaket ifadesi olarak…
Ve çoğumuzun cevabı hazırdır: “İyiyim.”
Ama gerçekten öyle miyiz?
Bu cevap çoğu zaman bir refleks gibidir. Düşünmeden söylenir, konuşmayı uzatmamak için verilir.
Çünkü “iyiyim” demek kolaydır, anlatmak ise zordur.
Hele ki içimizde fırtınalar kopuyorsa. Bazen nereden başlayacağımızı bile bilemeyiz.
Ve çoğu zaman karşımızdakinin bizi gerçekten dinlemeye vakti olmadığını düşünürüz.
“İyiyim” derken belki de aslında şunu söylüyoruz:
-
“Yorgunum, ama anlatmak istemiyorum.”
-
“Üzgünüm, ama toparlanmaya çalışıyorum.”
-
“Karışığım, ama neresinden başlayacağımı bilmiyorum.”
Yani çoğu zaman “iyiyim” kelimesinin ardında sessiz bir yardım çağrısı vardır.
Belki de karşımızdaki kişi bunu fark etse, farkındalık bile bir rahatlama sağlar.
Gerçekten Sormak, Gerçekten Duymak
İçten sorulan bir “Nasılsın?” kalbe dokunur.
Çünkü bu soru sadece bir nezaket değil, bir ilgi göstergesidir.
“Seni önemsiyorum.” demenin sade ama güçlü bir yoludur aslında.
Birinin sana bunu gerçekten sorması bile nefes aldırabilir.
O an yalnız olmadığını hissedersin.
Ve belki senin başkasına içtenlikle sorman, birinin gününü güzelleştirir.
Çünkü insan en çok anlaşıldığında iyileşir.
Dinlenmek, anlaşılmak, görülmek… Bunlar ruhun en temel ihtiyaçlarıdır.
Bazen sadece konuşmak değil, sessizce yanında durmak da bir şifadır.
Kendine Sormayı Unutuyoruz
Bir de bu sorunun kendimize bakan yönü vardır:
“Ben gerçekten nasılım?”
Bunu ne kadar sık soruyoruz kendimize?
Her gün bir yerlere yetişmeye çalışırken, kendi iç sesimizi duymayı unutuyoruz.
Bedenimiz yorgun, zihnimiz dolu, kalbimiz karışık…
Ama yine de “iyiyim” diyoruz. Çünkü güçlü görünmek, çoğu zaman duygularımızı bastırmak anlamına geliyor.
Oysa bazen sadece birkaç dakika durup kendi hislerimizi fark etmek bile çok şey değiştirir.
Belki gerginiz, belki üzgünüz, belki de sadece biraz dinlenmeye ihtiyacımız var.
Bu duyguları bastırmadan, yargılamadan kabul etmek, kendimize şefkat göstermenin ilk adımıdır.
Çünkü iyi hissetmemek de çok insanca bir durumdur.
Gerçek Olmanın Gücü
Dünya bizden sürekli güçlü, üretken ve mutlu olmamızı bekliyor.
Ama insan her zaman güçlü olamaz. Ve bu bir eksiklik değil, bir gerçektir.
Bazen en büyük güç, iyi olmadığını kabul edebilmektir.
Kendine karşı dürüst olmak, güçlü görünmeye çalışmaktan çok daha değerlidir.
Gerçeklik, iyileştirir.
Kendini kandırmadan, duygularını bastırmadan yaşamak; içsel dengeyi bulmanın en doğal yoludur.
Çünkü bastırdığımız her şey, bir gün sessizce yüzeye çıkar.
İçimizdeki yorgunluk, görmezden geldiğimiz duygularla büyür.
Oysa kendine “Ben gerçekten nasılım?” diye sormak, iyileşmenin ilk adımıdır.
Biraz Durmak, Biraz Hissetmek
Belki de hayatın koşuşturması içinde en çok unuttuğumuz şey bu: durmak.
Bir kahvenin buharında, bir yürüyüşün sessizliğinde, birkaç dakika boyunca sadece kendimizi dinlemek…
İyi olmayı zorlamadan, kötü hissettiğimizde bunu bastırmadan, sadece olduğumuz gibi kalmak.
Çünkü bazen hiçbir şey yapmadan da iyileşebiliriz.
Bir duygunun geçmesine izin vermek, onu değiştirmeye çalışmaktan çok daha şefkatli bir eylemdir.
Ve belki de “iyiyim” demek zorunda olmadığımızı fark ettiğimizde, gerçekten iyileşmeye başlarız.
Küçük anlarda farkındalık yaratmak, hayatın karmaşasında bile bir duraklama ve nefes alma fırsatıdır.
Son Söz
Unutma, iyileşme “iyiyim” demekle değil,
“İyi değilim ama deniyorum.” diyebildiğinde başlar.
Bu cümle zayıflık değil, cesarettir.
Çünkü hislerini kabul etmek, onları bastırmaktan çok daha güçlü bir duruştur.
“Nasılsın?” demek kolaydır.
Ama “Gerçekten nasılsın?” diye sormak cesaret ister.
Hem karşındaki insana hem de kendine bu soruyu sormaktan çekinme.
Belki de birinin en çok duymaya ihtiyacı olan şey, tam da bu sorudur.
Bugün biraz dur, derin bir nefes al ve kendine sor:
Ben gerçekten nasılım?
Cevap ne olursa olsun, bil ki hissettiğin şey yanlış değil.
Çünkü hissetmek, insan olduğunun en gerçek hâlidir.
Ve unutma: bazen bir fincan kahve, bir iç dökme anı, bir sessizlik bile seni kendine biraz daha yaklaştırır.
Her şey değişmese bile, sen değişirsin.
Belki de iyileşmek tam olarak budur:
Küçük bir farkındalıkla, aynı güne yeniden başlayabilmek.
Ve en çok da, kendimize karşı nazik olmayı öğrenmektir.
Her şey yolunda olmasa da devam edebilmek, mükemmel değil ama gerçek olmayı seçmektir.
Çünkü bazen bir günün, bir duygunun, bir cümlenin içinden geçmek bile büyük bir cesaret ister.
Kendini anlamak, en sessiz ama en güçlü iyileşmedir.


