Pazartesi, Ekim 20, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

İnsanı İnsan Yapan Asıl Şey: Gerçek İnsan Olmak Üzerine

İnsanı diğer canlılardan ayıran şey nedir? Bizi gerçekten “insan” yapan özellik, zekâmız mı, teknolojik gelişimimiz mi, yoksa uygarlık kurabilme becerimiz mi? Elbette bunlar önemlidir; ancak insanın özünü yalnızca bunlara indirgemek büyük bir eksikliktir. Çünkü insan, yalnızca düşünen değil; aynı zamanda hisseden, değer üreten ve ilişkiler içinde var olan bir varlıktır.

Psikoloji bilimi, insanın yalnızca bilişsel yönünü değil; aynı zamanda duygusal, sosyal ve ahlaki boyutlarını da anlamaya çalışır. Bu açıdan bakıldığında, insanı insan yapan şeylerin başında duygular gelir.

Sevinç, üzüntü, merhamet, umut, öfke, korku ve sevgi… Bunlar yalnızca içsel deneyimler değil, aynı zamanda bizi birbirimize bağlayan köprülerdir. Bir annenin çocuğuna duyduğu şefkat, bir dostun zor zamanda uzattığı el, hiç tanımadığımız birine gösterdiğimiz empati… İşte bütün bunlar, “insan” olmanın gerçek göstergesidir.

Vicdan, Merhamet ve Sevgi: İnsanın Ahlaki Yönü

Tarih boyunca insanı tanımlarken en çok öne çıkan kavramlardan biri vicdan olmuştur. Vicdan, doğru ile yanlışı ayırt etmemizi sağlayan içsel pusuladır. Merhamet ise bu pusulayı hayata geçiren en insani erdemlerden biridir.

Bir hayvana su vermek, yaşlı birine yol göstermek, başkasının acısını kendi acısı gibi hissetmek… Bunlar küçük gibi görünen ama insanlığın özünü taşıyan davranışlardır.

Modern insan ise başarı, hız ve görünürlük peşinde koşarken iç sesini kaybetmektedir. “Doğru mu yaptım?” sorusunun yerini “Kazanıyor muyum?” almıştır. Oysa vicdan, insanın kendisiyle kurduğu en derin ilişkidir.

Bir hata yaptığında içini sızlatan şey sadece suçluluk değil; psikolojik bütünlüğün bozulmasıdır. Çünkü insan, kendi değerleriyle çeliştiğinde farkında olmadan içsel çatışma yaşar. Vicdan, beynin değil; kalbin zekâsıdır.

Sevgi de insanı var eden en temel duygulardan biridir. Bağlanma kuramları, insanın doğduğu andan itibaren güvenli bir bağa ihtiyaç duyduğunu söyler. Sevgi, yalnızca bir duygulanım değil; kimliğimizin ve ruhsal sağlığımızın yapıtaşıdır. Sevmek ve sevilmek, insanın psikolojik olarak var olabilmesi için en temel ihtiyaçtır.

Alçakgönüllülük ve Sosyal Etkileşim

İnsanı insan yapan bir diğer unsur, alçakgönüllülük ve toplumsal ilişkiler kurabilme becerisidir. İnsan yalnızca kendi benliğiyle değil; başkalarıyla kurduğu bağlarla da var olur.

Sokakta, pazarda, komşuluk ilişkilerinde, iş yerinde ya da arkadaş sohbetlerinde ortaya çıkan sosyal etkileşim, insan doğasının ayrılmaz bir parçasıdır.

Modern yaşamın temposu içinde çoğu zaman unutsak da gerçek hayat sokaktadır:
Çocukların oyun oynadığı mahalle aralarında, yaşlıların sohbet ettiği park banklarında, insanların göz göze geldiği selamlaşmalarda hayat vardır.

Çünkü insan, doğası gereği toplumsal bir canlıdır. Onun ait olduğu yer, dijital ekranların soğuk yüzeyi değil; sokaktaki gerçek hayattır.

Dijital Hayatın Gölgesinde İnsan

Günümüz dünyasında insanı en çok zorlayan konulardan biri dijitalleşme olmuştur.
Teknoloji, birçok kolaylık getirirken, insanın doğasını zedeleyen sanal bir yaşam biçimi de yaratmaktadır.

Sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar, beğeni sayıları, takipçi yarışları… Bütün bunlar, insanın içsel değerlerini gölgede bırakır. Gerçek bir sohbetin yerini mesajlaşmalar; gerçek bir dostluğun yerini yüzeysel bağlantılar alır.

Oysa insanın özü, dokunmakta, göz göze bakmakta, birlikte gülüp ağlamaktadır.

Dijital hayat, insanı yalnızlaştırır. Kalabalıklar içinde tek başına kalan, yüzlerce kişiye bağlı görünüp kimseye içini açamayan insanlar, modern çağın en büyük psikolojik çelişkisini yaşar. Çünkü insan, varlığını sosyal bağlarla güçlendirir; algoritmalarla değil.

İnsanın Ait Olduğu Yer

Psikolojik açıdan bakıldığında insanın ruhsal iyilik hâli, doğasına uygun bir yaşamla mümkündür. Bu da duyguların, vicdanın, merhametin, sevginin ve alçakgönüllülüğün yaşanabileceği gerçek ortamları gerektirir.

İnsanın ait olduğu yer; doğayla, toplumla ve diğer insanlarla iç içe olduğu yerlerdir.
Hayatın asıl değeri, sokakta yürürken bir çocuğun gülüşünü duymakta, yaşlı birine yol vermekte, bir dostla göz göze kahkaha atmaktaki sadeliktedir.

Teknolojinin getirdiği hız ve yapaylığa kapılmadan, insanın öz değerlerini hatırlamak hem bireysel ruh sağlığı hem de toplumsal barış için gereklidir.

Aksi halde, insan olmanın anlamı giderek silikleşir. Duygular yerini otomatik tepkilere, ilişkiler ise yüzeysel paylaşımlara bırakır. Gerçek bir “merhaba”nın sıcaklığını, bir dokunuşun iyileştirici gücünü unuturuz.

Zamanla kalabalıklar içinde yalnızlaşır; empati yerine algoritmalarla yönlendirilen tepkiler verir hale geliriz. Oysa insan, hissettiği sürece insandır.

Gülmenin, ağlamanın, paylaşmanın verdiği anlam kaybolduğunda, geriye sadece işleyen ama hissetmeyen bir varlık kalır.

Sonuç: Gerçek İnsan Olmak

Bu yüzden durup etrafımıza bakmak; doğayı, insanı ve hayatın küçük detaylarını fark etmek, büyük bir hatırlayıştır. Çünkü insanlık, birbirimize uzattığımız o samimi bakışta ve içten bir gülümsemede yaşar.

Tolstoy’un “İnsan neyle yaşar?” sorusuna verilen en derin cevap, yüzyıllar geçse de değişmedi:
İnsan, başka insanların kalbine dokunabildiği sürece yaşar.
Sevgiyi paylaşabildiği, merhameti içinde taşıyabildiği ve bir başka yüreğin acısını hissedebildiği sürece gerçekten insandır.

İsmail Can Özemir
İsmail Can Özemir
Psikolog Can Özemir, Düzce Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olmuştur. Lisans eğitimi sırasında insan davranışlarını anlamaya yönelik ilgisi, mezuniyetinin ardından klinik psikoloji alanına yönelmesine öncülük etmiştir. Bu doğrultuda Bilişsel Davranışçı Terapi, Şema Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi ile Aile ve Çift Terapisi gibi çeşitli eğitimler almıştır. Eğitim süreci boyunca ve sonrasında danışmanlık merkezleri, rehabilitasyon merkezleri ve devlet kuruluşlarında staj yaparak değerli mesleki deneyimler edinmiştir. Bu deneyimler, teorik bilgisini pratiğe dökme fırsatı sunmuş ve yetkinliğini geliştirmesine katkı sağlamıştır. Çocuk, ergen, yetişkin, aile ve çiftlerle çalışmakta olan Can Özemir, danışanlarına hem online hem de yüz yüze seanslarla hizmet vermektedir. Seans sürecinde güvenli, yargılayıcı olmayan ve destekleyici bir alan sunmayı temel ilke edinmiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar