İşlevsellik sürerken duygusal akışın durması, yani fonksiyonel donma, travma ve kronik stresin sessiz bir yankısıdır. Gündelik olarak işler yürüyor, maillere dönüş sağlanıyor, toplantılar yapılıyor… ama içten içe hayat “askıda”: haz yok, karar almak zor, bedende ağırlık var. “Fonksiyonel donma” (functional freeze), sinir sisteminin hayatta kalma modlarından birinin kronikleşmiş bir bileşimi; dışarıdan işlevsellik sürerken içeride donma ve kopukluk hissi baskın. Bu yazıda fonksiyonel donmanın klinik tabloda nasıl göründüğünü, nörobiyolojik çerçevesini ve kanıta dayalı müdahale yaklaşımlarını ele alıyorum.
Koşarken Donmak: Modern Hayatın Görünmez Savunması
Klinikte sık duyarız: “Her şeyi yapıyorum ama hiçbir şey hissetmiyorum.” Bireyin takvimi dolu, sorumluluklarını aksatmıyor; yine de içsel bir “boşluk, ağırlaşma, karar felci” hissi mevcut. İşte bu tabloyu, travma alanında çalışan birçok klinisyen “fonksiyonel donma” olarak adlandırıyor: Organizma, yaşamı aksatmayacak kadar hareket ediyor ama sinir sistemi donma bileşeninde asılı kalıyor.
Dışarıdan işler yürürken içeride sistem enerjiyi minimumda tutarak varlığını korumaya çalışıyor. Bu, sinir sisteminin “pes etmek” değil, aksine “kendini korumak” için seçtiği incelikli bir strateji. Ancak bu savunma hâli kronikleştiğinde, kişi yaşamla arasında ince bir cam tabaka varmış gibi hisseder; her şey sürer ama hiçbir şey tam olarak yaşanmaz.
Nörobiyolojik Çerçeve
Sinir sistemimiz, yaşanan stres ya da tehdit karşısında “savaş, kaç ya da don” tepkilerinden biriyle yanıt verir. Kimi insanlar tehlike geçtiğinde doğal biçimde sakinleşir; kimilerinde ise sistem bu donma hâlinde takılı kalır. Amerikalı nörobilimci Stephen Porges’in Polivagal Teorisi, bu süreci açıklamak için önemli bir temel oluşturur.
Teoriye göre vagus siniri, yani beyinden gövdeye uzanan ana sinir hattı, güvenlik ya da tehdit algısına göre farklı biçimlerde devreye girer.
Güvende olduğumuzda sistem “sosyal bağlanma modu”nda çalışır; kalp atışı dengelidir, nefes ritmiktir, yüz kasları iletişime açıktır. Tehdit algılandığında ise beden önce “savaş ya da kaç” devresine geçer. Eğer kaçış ya da savunma mümkün değilse, enerji tasarrufu amacıyla donma devresi etkinleşir.
Bu, bedeni korumak için otomatik biçimde gerçekleşen bir kapanmadır. Normalde tehlike geçince sinir sistemi yeniden dengeye döner. Ancak uzun süreli stres, travmatik deneyimler veya duygusal baskı altında bu döngü bozulabilir. Sistem “artık tehlike yok” mesajını alamaz ve bu donma hâli kronikleşir.
Beyin görüntüleme çalışmaları, bu süreçte özellikle amigdala etkinliğinin arttığını ve prefrontal korteks işlevlerinin zayıfladığını göstermektedir. Bu durum, sinir sisteminde parasempatik frenleme ve enerji düşüşüyle birlikte, bedende yavaşlama ve duygusal uzaklaşma olarak hissedilir.
Klinik Belirtiler: Ne Zaman Fonksiyonel Donma Düşünülebilir?
-
İçsel uyuşma ve tat alamama: Kişi, “her şey yolunda” dese de içten içe bir donukluk hisseder; iyi geçen bir gün bile loş ya da eksik gelir.
-
Karar verme güçlüğü ve erteleme: Zihinde sürekli bir “git-gel” döngüsü vardır.
-
Otomatik pilotta yaşama: Günlük görevler yapılır ama kişi kendine ve çevresine yabancı hisseder.
-
Aşırı uyum (fawn tepkisi): Çatışmadan kaçınmak için kişi başkalarını memnun etmeye yönelir.
-
Bedensel ipuçları: Boyun ve omuz gerginliği, yüzeysel nefes, mide düğümlenmesi veya soğukluk hissi.
-
Keyiften geri çekilme: Daha önce zevk veren şeyleri başlatmak zor gelir.
-
Duygu farkındalığında azalma: “Ne hissediyorum bilmiyorum” ifadesi sık duyulur.
Müdahale ve Terapi Yaklaşımları
Fonksiyonel donma hâlinde kişinin sinir sistemi genellikle bedenden kopuk hisseder; bu nedenle sürecin ilk adımı beden farkındalığı ve topraklamayı yeniden kazandırmaktır.
Ayakların yere temasını hissetmek, çevreyi gözle taramak veya nesnelere dokunmak gibi basit farkındalık egzersizleri, kişinin “şu anda buradayım” hissini güçlendirir.
Nefes düzenleme çalışmaları da önemlidir. Burundan alınan ve uzun verilen nefesler, vagus sinirini uyararak bedene sakinleşme sinyali gönderir.
Bedensel canlılığı yeniden kazanmanın bir diğer yolu da ritim ve harekettir. Yavaş yürüyüş, esneme veya dans gibi aktiviteler, sistemin enerjiyi tekrar akıtmasına yardımcı olur.
Duygusal tanımlama da terapide önemli bir adımdır. Basit duygusal ifadelerle başlamak bile beynin duygu düzenleme sistemini yeniden devreye sokar.
Fonksiyonel donma yaşayan bireylerde sık görülen “aşırı uyum” davranışına karşı sınır farkındalığı çalışmaları yapılır. Küçük “hayır” denemeleri kişinin öz-yeterliliğini artırır.
Ne Zaman Profesyonel Destek Alınmalı?
Fonksiyonel donma hâli günlük işlevselliği belirgin biçimde azaltıyorsa, kişi sık sık kopukluk, dalgınlık yaşıyorsa ya da güvenlik duygusu zayıflamış ve umutsuzluk artmışsa mutlaka profesyonel destek alınmalıdır.
Travma çalışan terapiler, beden odaklı yaklaşımlar, bilişsel-davranışçı teknikler ve güvene dayalı ilişki temelli çalışmalar birlikte uygulandığında etkili sonuçlar verir.
Son Söz
Donma, bir kusur ya da yetersizlik değil; sinir sistemimizin bizi korumak için geliştirdiği bir savunma biçimidir. Bu tepkide beden aslında “dur” diyerek kendini aşırı yüklenmeden korur.
Onu yargılamak yerine bu stratejinin niyetini anlamak iyileşmenin ilk adımıdır. Bedene güven sinyalleri—yavaş bir nefes, kısa bir yürüyüş, sıcak bir temas—verildiğinde sistem yavaşça çözülür. İçerideki askı gevşer, yaşam yeniden akmaya başlar.


