Günümüz çağında zaman hızla akıyor ve zamanla bir yarış halinde yaşamlarımızı sürdürüyoruz. “Beklemek” dediğimiz kavram hayatımızdan ayrılmaya ve bu kavrama karşı tahammül seviyemizin düşmeye başladığını gözlemliyor olabiliriz. Birkaç saniyede alışveriş yapabiliyor, birkaç saniyede ulaşmak istediğimiz bir bilgiye ulaşabiliyoruz. Teknoloji, yaşamımızın hızını arttırıyor ve direkt olarak fark etmesek de hayata dair beklentilerimizi şekillendiriyor. “Hemen ve şuan ulaşmak”, kişiye güçlü, hızlı ve verimli gibi hissettirebilir ancak, kişi içten içe acele ve sabırsızlık duygularıyla dolup taşıyor. Psikolojik olarak baktığımızda bu durum, beynimizin ödül sisteminin hızla tatmin arayışına girmesi ile ilişkilendirilebilir. “Hemen ve şuan ulaşmalıyım” dediğimizde kendimize ve hayata dair perspektifimiz nasıl şekillenir? Birlikte bu soruyu takip ederek biraz daha detaylı bakalım.
Yolun Kendisi Nerede?
“Hemen ve şuan ulaşayım” dediğimizde ulaşmayı hedeflediğimiz şeye giden yolu tamamen yoksaymış oluruz. Peki yol olmadan yolun sonu görülebilir mi? Evet görülebilir belki ama bu uzun süre görülebilecek ve içselleştirilebilen bir görüş olmaz! Bu anlık bir “başardım” hissidir. Bu hissin ömrü pek uzun değildir. Bu sebeple bir sonuca vardığımız noktada yeni bir sonuç isteriz. Bu döngüde asla tatmin olmuş hissedilemez ve sürekli eksiklik hissi döngüsünde kalırız. Bir hedefe ilerleyen yolun içerisinde kalabilmek, süreçte kalabilmemizi ve daha sağlam temeller oluşturabilmemizi destekler. Bu noktada, emek vermek dediğimiz kavram da bu temayla bağlantılı. Burada ufak bir alıntı ile bu temayı desteklemek isterim; hepimizin akıllarında kalan ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ filminde Türkan Şoray’ın “Sevgi neydi? Sevgi emekti…” cümlesi emeğin kıymetini vurgulayan ve hatırlatan bir cümledir. Emek vermek, yolun ve sürecin kendisidir. Emek, yolda ilerlerken bizi daha ileri götüren ve varmak istediğimiz yerin değerine değer katan yegane kavramdır. Hemen ve şuan ulaşayım dediğimiz anda emek vermek istemeyiz ve eforsuzca sonuç neyse onu isteriz. Güncel olarak içinde bulunduğumuz dönemde; “ne kadar az efor, o kadar zamandan kazanım” olarak fark ettiğimiz bir görüş taşıyoruz ve bu kaçınılmaz. Bulunduğumuz anı kendi içimizde değersizleştirdiğimiz bir nokta oluşturuyoruz ve hep bulunduğumuz anın biraz daha ilerisine geçmek isterken buluyoruz kendimizi.
Peki Kendimizle Olan İlişkimiz?
“Bir sonuca hemen ulaşayım” beklentisini taşırken aslında kendimizden beklentilerimiz de bu yönde şekillenir. Kendimize tahammülümüz azalabilir ve özellikle iç seslerimizde kendimize olan yaklaşımımızda değişiklikler gözlemleyebiliriz. Eğer iç seslerimiz şu ve benzer cümleleri kendimize karşı kullanıyorsa “hemen ve şuan istiyorum” görüşünün etkisinde bulunuyor olabiliriz; “Neden daha hızlı ilerlemiyor?, Daha ne kadar bekleyeceğim?, Sonuca hızlıca ulaşmalıyım, hızlıca sonuç almadıysam başarısız bir insan olabilirim!, Hızlı sonuç alamıyorsam güçsüz bir insanım!, Sonuca hızla ulaşamıyorsam beceremiyorum ben bunu!, Bir an önce bu sorunu çözmeliyim, çözemiyorsam bu bir başarısızlıktır!”. Aynı zamanda da bu cümleler, zihnimizin süreçten değil sonuçtan beslenmeye alıştığını bize gösterir. Hemen ulaşayım motivasyonu ile kaldığımızda sürecin içerisinde edindiğimiz kazanımları anımsamakta ve attığımız adımları görmekte zorlanmaya başlarız. Bu durumun sonucunda kendimizi “sonuca ulaşamadın, yani hiçbir adım atamadın” gibi bir cümle söylerken bulabiliriz ve bu cümle süreçte aldığımız yolu yok saydığımızı gösterebilir. Özellikle “ya hep, ya hiç” dediğimiz görüş bu noktada devreye girebilir ve tıpkı beklentili bir ebeveyn gibi kendimizi daha takdir edemeden kendimizden daha fazlasını isterken bulabiliriz.
Hemen ve şuan ulaşayım dediğimizde fark ederiz ki belirsizliğe karşı da toleransımız azalmıştır. Belirsizlik hayatımızın her yerinde her saniyesindedir ve belirsizliğe tahammül edememek, hayat akışı içerisinde zorlanmak demektir. Psikolojik sağlamlık, sonuca ulaşamadığımızda ve belirsizliğin içerisinde hissederken bekleyebilmek ve yeniden deneyebilmeyi kapsar. Belirsizlikte kendimizi güvende hissedebilmeye başladığımız takdirde süreçte kalabilmeye ve sürecin değerini anlayabilmeye daha gönüllü olabiliriz.
Sonuç
“Hemen ve şuan ulaşayım” düşüncesi çağımızın paylaştığı kolektif bir görüştür. Sürecin dönüştürücü etkisini fark etmeksizin sadece sonuç görmek istiyoruz. Sonuç odaklı olmak, kısa vadede motivasyonu destekleyen bir yerde olabilir ama uzun vadede insanı yorar. Yola çıktığımız anda varmak istediğimiz yere ışınlanmak istiyoruz. Benzetmek gerekirse, sanki yemeği yediğimizde kendimize hazmetme payı vermeden yemeye devam etmek ve sadece devam etmek istiyoruz, durmak yok. Duramadığımız yerde köklenemeyiz, anda kalamayız; durmadan bir sonuçtan diğer sonuca sıçrarız. Bu yazının kendimize durmayı, soluklanmayı ve içinde bulunduğunuz sürecin kendisine değer vermeyi hatırlatması adına bir hatırlatıcı olmasını dilerim. Anda, süreçte, sevgiyle ve emekle kalmanız dileği ile.


