1. Kendilik (Self)
Kohut’a göre kendilik, bireyin içsel sürekliliğini ve bütünlüğünü sağlayan dinamik bir yapıdır.
Bu yapı, bireyin kendisini değerli, etkili ve anlamlı hissetmesini mümkün kılar.
Sağlıklı bir kendilik, yaşamın zorluklarıyla baş edebilme kapasitesi kazandırır.
Kohut’un yaklaşımında “kendilik” yalnızca egonun bir işlevi değil; bireyin kimlik duygusunun, süreklilik hissinin ve bütünlüğünün temelidir.
2. Kendilik Nesneleri (Selfobjects)
Kendilik nesneleri, bireyin kendilik yapısını destekleyen, düzenleyen ve pekiştiren önemli ötekilerdir.
Bu nesneler, özellikle gelişimin erken dönemlerinde ebeveyn figürleri aracılığıyla içselleştirilir ve kişinin psikolojik bütünlüğünü oluşturur.
Kohut üç temel kendilik nesnesi ilişkisi tanımlar:
-
Yüceltilmiş Özdeşim (Idealizing):
Çocuk, güçlü ve etkileyici bir ebeveyn figürüyle özdeşim kurar; bu figür, çocuğun güven ve istikrar duygusunu destekler. -
Aynalama (Mirroring):
Ebeveynin çocuğun başarılarını, duygularını ve varoluşunu fark edip takdir etmesi.
Aynalanma, çocuğun “değerli” hissetmesinin temel koşuludur. -
İkizlik / Tanınırlık (Twinship / Alter Ego):
Bireyin kendisine benzeyen biriyle ilişki kurarak aidiyet ve benzerlik duygusu geliştirmesidir.
Bu üç süreç, bireyin hem özgünlüğünü hem de başkalarıyla olan bütünlüğünü destekler.
3. Empati
Kohut’un klinik uygulamaya en büyük katkılarından biri, terapötik ilişkide empatinin merkezi bir araç olarak kullanılmasıdır.
Ona göre analist, nötr bir gözlemci değil; danışanın içsel dünyasına empatik olarak nüfuz eden bir tanıktır.
Empati, terapistin danışanın öznel deneyimini anlaması ve bunu geri yansıtması sürecidir.
Bu, iyileştirici sürecin temelidir.
Kohut, empatiyi yalnızca bir “teknik” değil, insan gelişiminin doğal bir parçası olarak görür.
Gelişimsel Model ve Patoloji
Kohut’a göre narsisistik bozukluklar, çocuğun gelişimsel dönemlerinde yaşadığı empatik yoksunluklara ve kendilik nesnesi işlevlerinin yetersizliğine bağlı olarak gelişir.
Eğer çocuğun aynalanma ya da idealize etme ihtiyaçları yeterince karşılanmazsa, “bölünmüş kendilik” oluşabilir.
Bu durum, ilerleyen yaşlarda düşük benlik saygısı, değersizlik duygusu ve narsisistik kırılganlıklara yol açar.
Birey, dış dünyadan sürekli onay bekleyen kırılgan bir kendilik yapısı geliştirir; bu da kişilik bozuklukları, kronik boşluk hissi ve duygusal dengesizlik olarak yansıyabilir.
Psikoterapide Kendilik Yaklaşımı
Kohut’un terapötik yaklaşımı, klasik psikanalitik tekniklerden önemli ölçüde farklılaşır.
Yorumlama yerine empatik anlayış ve duygusal onarım ön plandadır.
Terapistin görevi, danışanın yarım kalmış gelişimsel ihtiyaçlarını “tamir eden” bir kendilik nesnesi olarak işlev görmektir.
Bu süreçte amaç, danışanın yeniden yapılandırılmış bir kendilik geliştirmesidir.
Terapide empatik rezonans yoluyla danışan, kendi içsel parçalarını yeniden bütünleştirir.
Kohut’a Yönelik Eleştiriler
Her ne kadar Kohut’un kuramı birçok psikoterapist tarafından benimsenmiş olsa da, çeşitli yönlerden eleştirilmiştir:
-
Nesne İlişkileri Kuramı savunucuları, Kohut’un kuramının dış dünyayla kurulan ilişkileri yeterince merkeze almadığını ileri sürer.
-
Kimi klasik psikanalistler, Kohut’un “analitik nötrlük” ilkesinden uzaklaştığını ve terapötik ilişkiyi fazlaca “onarımcı” bir zemine taşıdığını savunur.
Kendilik Psikolojisinin Klinik Uygulamaları
Kohut’un kuramı, özellikle borderline ve narsisistik kişilik bozuklukları başta olmak üzere birçok klinik tabloda yeni bir terapötik çerçeve sunar.
Geleneksel psikanalitik yaklaşım bu tür vakalarda içgörü kazandırmayı ve bilinçdışı çatışmaları yorumlamayı hedeflerken;
Kendilik Psikolojisi, danışanın gelişimsel düzeydeki eksiklerini “tamamlayıcı” bir ilişkiyle onarmayı amaçlar.
Klinik Bir Örnek: Ayna Yoksunluğu ve Terapötik Aynalama
Çocukluk döneminde ebeveynlerinden yeterince aynalanmamış bir birey, yetişkinlikte sürekli dışarıdan takdir ve beğeni arayabilir.
Bu kişiler, dışsal onaylara bağımlı hale gelirler.
Terapide, danışanın duygularını içtenlikle tanımak ve onları söze dökerek anlamlandırmak, bu aynalanma eksikliğini onarıcı bir işlev görebilir.
Kohut’un yaklaşımı, klasik yorumdan farklı olarak duygusal onarıma odaklanır.
Terapist tarafından sağlanan empatik tutum ve duyguların kabulü, bireyin yaralı kendilik yapısını yeniden organize etmesini mümkün kılar.
Kohut ve Freud’un Narsisizm Anlayışının Karşılaştırması
Özellik | Freud | Kohut |
---|---|---|
Narsisizmin niteliği | Patolojik ve regresif | Gelişimsel bir ihtiyaç |
Terapi hedefi | İçgörü kazandırmak | Kendilik yapısını onarmak |
Terapötik duruş | Nötr, mesafeli | Empatik, ilişki kuran |
Libidinal enerji anlayışı | Nesne-libidosu ve benlik-libidosu ayrımı | Bu ayrımı reddeder; tüm libido kendilikle ilişkilidir |
Eleştirilerin Derinleştirilmesi
-
Kohut’un teorisinin ölçülebilirliği zayıf olduğu yönünde eleştiriler vardır.
-
Empati kavramının belirsizliği ve terapide olası suistimal riskleri tartışılmıştır.
-
Kuram, terapiyi “fazla ilişkisel” hâle getirerek karşıaktarım riskini artırabilir.
-
Feminist ve kültürel kuramcılar, Kohut’un modelinin bireyselcilik temelli Batı merkezli bir çerçevede kaldığını savunur.
Sonuç
Heinz Kohut’un Kendilik Psikolojisi, psikanalitik geleneğin içgörü merkezli tutumunu dönüştürerek insan deneyimini empati, duygusal onarım ve kendilik bütünlüğü ekseninde yeniden tanımlamıştır.
Bu kuram, özellikle narsisistik kırılganlık, düşük benlik saygısı ve boşluk duygusu yaşayan bireylerin iç dünyasına derin bir ışık tutar.
Kohut’un mirası, günümüz psikoterapisinde hâlâ yankılanan temel bir düşünceyle özetlenebilir:
“İnsanı iyileştiren şey, anlaşılmak değil — gerçekten hissedilmek.”