Salı, Kasım 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Hayatı Olduğu Gibi Yaşamak: Esnek Olmak Ne Kadar Mümkün?

İnsanlar yaşamları boyunca mutlu olmayı, sorunsuz bir hayat yaşamayı ve olabildiğince pozitif duygular deneyimlemeyi arzular. Bunun gerçekçi bir beklenti olmadığını belirtmek çok hoş olmasa da herkes bunun belli bir düzeyde farkındadır. Kabul ve Kararlılık Terapisinde (ACT), hep ya da hiç gibi ifadeler içeren hedeflere “ölü insan hedefleri” adı verilir. Bunun sebebi ise duyguların, düşüncelerin ve davranışların sabit kalmayacağı dolayısıyla insan hayatının sürekli bir değişime tabi olmasından kaynaklıdır.

Mutlu olmak istemek belli bir noktada soyut bir hedeftir çünkü sürekli mutlu olmak mümkün değildir. Diğer yandan insanları neyin mutlu edip etmeyeceği de oldukça değişken bir süreç olabilmektedir. “Hiç kaygılanmak istemiyorum” diyen birine bunun gerçekçi olmadığını söyleriz çünkü kaygı da gereklidir ve hep var olacaktır.

İçsel Çatışmaların Paradoksu

Yaşamlarımızda mutluluğu, iyiyi ve güzeli istemek elbette ki doğaldır. Ancak olumsuz olaylara hiç olmamaları gereken şeyler gibi yaklaştığımızda bu deneyimlerin üzerimizde yarattığı etkiler farklılaşır. Olan şeylere, yapılan haksızlıklara, başımıza açılan dertlere, hak etmediğimizi düşündüğümüz diğer tüm şeylere karşı “olmaması gereken” bakış açısıyla yaklaştığımızda bunun bizi hüsrana uğramış ve kaybetmiş hissettirmesi son derece olasıdır.

Kurban psikolojisi dediğimiz durum kendini sürekli mağdur hisseden tarafta olmak ve pasif bir rolde kalmak olarak açıklanabilir. Durumlar kontrolümüz altında olmasa bile olaya karşı sergilenen tutum değişime açıktır. Bunun kolay olduğunu söylemek kulağa ütopik gelebilir ve mümkün gözükmeyebilir. Ancak olaylarla savaşılmadığında aslında birçok şey kendiliğinden çözülebilmektedir.

Savaşmadığınız bir şeyin kaybedeni de olamazsınız.

Örneğin işten atıldınız ve zihninizden şu cümleler geçiyor: “Benim başıma hep böyle şeyler gelir.” “Zaten bu işi hak etmiyordum.” Bu düşüncelerle boğuşmak ve yetersiz hissetmek normaldir. Günün sonunda acımızı yaşayıp durumla alakalı ne yapabileceğimize bakmak ise bizi edilgen bir rolden çıkarıp aktif bir pozisyona iter.

İşten kovulan biri işsiz kalmayı tercih edebileceği gibi bu duruma karşı çözüm de üretebilir.

Esnekliğe Giden Yolda Kabul

Bazı durumlar vardır. Gerçekten sizin hiçbir kontrolünüzün olmadığı ve gerçekten acı veren olaylar: birini kaybetmek, sağlık durumunun kötüleşmesi, partnerden ayrılmak, haksızlığa uğramak… Bu tür durumlarda ise var olan durumu görüp değiştirme şansımız olmasa bile onun içinden nasıl geçeceğimizi yine biz belirleriz.

Üzüntüden, kaygıdan, öfkeden kaçtıkça kurtulabileceğimizi düşünürüz; ancak yaşanmayan duygular kendini hatırlatmanın bir yolunu bulur. Öfkeyi ele alırsak; öfkenin ne anlattığına bakmak, içindeki öfkeli çocuğun kendisini aslında neyden korumaya çalıştığını bulmak ve belki de savunmasız kalmak istemediğini görmek, görülebilmenin verdiği rahatlamayı sağlayabilir.

Öfke kimi zaman ikincil bir duygudur ve arkasında başka bir duyguyu saklar (Dilekler, Törenli & Selvi, 2014). ACT, olaylarla olan derdimizin aslında olayda olmadığını; durumun bizi ittiği düşüncelerle, duygularla ve işlevsiz davranışlarla birleştiğimizi belirtir.

Ayrılmak kötü değildir; ayrılığın acısından kaçmak ve acıdan kurtulmak istemek kötüdür. Kurtulmamaya çalışmak ise çözümün kendisi olabilir.

Duyguları deneyimlemeye alan açtığımızda bazı yaşanmışlıkların yükünün hafiflediğini görürüz. Psikolojik esneklik dediğimiz kavram, sabit bir düşünme tarzıyla ve benzer tepkilerle olaylara yaklaşmaktan ziyade durumlara uyum sağlamayı ve belli bir oranda kabulü gerektirir.

Esnek oldukça seçenekler çoğalır ve birey farklı şeyler yapma noktasında içgörü kazanmış olur.

Sonuç

Temelde önemli olan şey, hayatta bağlı kaldığımız değerlere yönelik adım atıyor muyuz, yaptığımız davranışlar bizi istediğimiz sonuca götürüyor mu buna bakabilmektir.

Bir durumla alakalı takındığımız tavır sonuçla alakalı işlevsel bir değişiklik sunuyor mu? Yoksa yalnızca şikâyet etmeye kapı açıp bizi kaybeden koltuğuna mı oturtuyor?

Düşünceler çok hızlıdır ve otomatik olarak zihnimizden geçip dururlar. Onları sürekli dinlemek ve hatta haklı olduklarını düşünmek yanıltıcı olabilir. Haklı olduklarına inandıkça kaybeden koltuğundaki yerimiz daha gerçekçi görünmeye başlayabilir.

Kontrol dışı durumlar da dâhil olmak üzere kendi payımıza düşen kısma odaklanmak her zaman daha faydalıdır.

Tüm yaşanmışlıkların ardında hayat, mutluluklarla, mücadelelerle, kalp kırıklıklarıyla, bazen kahkahalarla ve bazen de hüzünlerle bütün olarak yaşanmaya değerdir.

“Geceye yenilmeyen her insana, ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır.”
— Sezai Karakoç

Kaynakça

Dilekler, İ., Törenli, Z., & Selvi, K. (2014). Öfkeye farklı açılardan bakış: Öfkenin mekanizması, farklı psikopatolojilerde öfke ve terapistin öfkesi. Ayna Klinik Psikoloji Dergisi, 1(3), 44–59.

Sevde Orhan
Sevde Orhan
Sevde Orhan, 2023 yılında Işık Üniversitesi Psikoloji Lisans Programı’ndan mezun olmuştur. Ardından, Haliç Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji yüksek lisansını “Anksiyete ile Başa Çıkma Tarzları Arasındaki İlişkide Duygusal Öz Yeterliğin Aracı Rolü” başlıklı tez çalışmasıyla tamamlamıştır. 2024 yılından itibaren Bilişsel Davranışçı Terapi ve Şema Terapi ekollerinde aktif olarak danışan görmektedir. Lisans eğitimi süresince farklı dergilerde yazarlık yapan psikolog, çeşitli kongre ve etkinliklerde yer almış; akademik ve mesleki gelişimini farklı platformlarda sürdürmüştür. Psikoloji alanındaki birikimini okuyucularla paylaşmaya devam eden Orhan; stres ve anksiyete yönetimi, kişisel motivasyon, öz şefkat, psikolojik esneklik ve yaşam amacı gibi temalar üzerine klinik psikoloji alanında yazılar kaleme almaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar