Pazartesi, Mayıs 12, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Geçmişle Bağ Kurabilmenin En Basit Yolu: Öfke

Öfke, en basit haliyle her insanda temel olarak bulunan ve çoğunlukla refleks olarak hissedildiği düşünülen, olası bir saldırı potansiyeline karşı kişinin içinde kendini gösteren bir duygudur. Öfkelendiğimiz durum hiçbir zaman tek başına değildir, orada bizim için muhakkak bir tehdit unsuru vardır. Korktuğumuz için öfkeleniriz, haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüzde öfkeleniriz, sevilmediğimizi hissettiğimizde, sevilmek istediğimiz şekilde sevilemediğimizde ya da yalnızca beklentilerimiz karşılanmadığında ve tatmin olamadığımızda öfkeleniriz.

Öfke: Hem İfade Hem Savunma

Öfke hem bir ifade ve tepkidir hem de bir savunma şeklidir. “Ben buradayım!” demek isteriz öfkelendiğimizde. Varlığımızı böyle hissettirmek kolay gelir. İfade edemediğimiz duygular bir savunma kalkanı gibi öfkeye bürünür. Öfke çok güçlü ve yoğun bir duygu gibi görünüp nefretle karıştırılsa da aslında affedememek, kabullenememek, bazen de veda edememektir. Aslında bir noktada en kırılgan duygulardan biri diyebilir miyiz? Muhtemelen tam da böyle.

Öfke Hangi Zamanda Yaşar?

Öfke geçmişle tekrar bağ kurabilmenin en temel yoludur. Olan ya da olmayan her ne varsa onu geri getirme çabasıdır öfke. Değiştirme arzusu, bir tatmin yolu, karşılanmayan ihtiyacın hesabını sormadır. “Ben bundan fazlasını hak ediyordum!” diye itiraz etmektir belki de. Zamanında ifade edilememiş cümlelerin bugünkü elçisi de olabilir fakat öfke kesinlikle yalnızca bugüne ait bir mesaj değildir. Geldiği ve büyüdüğü yer unutulur, kaynağı hep bugünde ya da o spesifik olayda aranır. Ne büyük yanılgı!

Geçmişin İzleri

Bir babanın çocuklukta eksik bıraktığı şefkat, erken çocuklukta bir annenin eksik bıraktığı ilgi ve güven bugün olduğun kişinin nelere öfkelendiğine, nelere tahammül edemediğine cevaptır çoğunlukla. Olaylar değişse de verdiğimiz tepkinin kaynağı aynı yerden gelir. Eksik bırakılan bir duygu ya da tam tersi fazla sunulmuş bir ilgiden ötürü ihlal edilmiş sınırlar insanı öz saygısını koruması adına tahammülsüzleştirir. Orada bir uyarı gelir, “Sınırlarını koru, kendinden uzaklaşma.” der sanki bir ses. Kişi kendi duygularıyla alakalı kontrol edemediği bir tehdit unsurunun varlığını hissettiğinde panikler ve bu paniği yönetemediğinde çoğunlukla öfke ortaya çıkar.

Öfkenin Sağlıklı İfadesi

Öfke sağlıklı biçimde hissedildiği, anlamlandırıldığı ve ifade edildiği zaman birçok diğer sorunun da çözüme kavuştuğu noktaya ulaşırız fakat bu her zaman böyle olmaz. Çoğu zaman neye öfkelendiğimizi bilmeyiz. Çıkardığımız anlamlar bambaşka diğer yargılara ve duygulara sebep olur. Yanlış anlamlandırmalar ve atıflar bizi yanlış kapılara götürür: Değersizlik, yetersizlik veya tam tersi olarak sevilen nesneyi değersizleştirme gibi… Gerçek hislerimiz bunlar değildir fakat öfkeye bir sebep ararız ve ilk olarak elimizin altında hemen ulaşabileceğimiz, suçlayabileceğimiz, kurban edebileceğimiz nesneyi hedef haline getiririz. Bu nesne bazen kendiliğimiz, bazen en sevdiğimiz bazen ise bizi en çok sevendir. Kurban etmek kolaydır, çaba gerektirmez ve üstüne düşünüp çözümlemeye gerek yoktur.

Öfke ve Bağ Kurma

Bazen öfke sizinle kurulmamış bir bağın, sunulmamış bir sevginin peşine düşmektir. Hesap sormaktır. Unutmak istememektir. Öfkelenmeyi bıraktığınızda o nesneyi tamamen unutmaktan korkuyorsunuzdur aslında.

Bastırılmış Öfke ve Travma

Sağlıklı hissedilmeyen, anlamlandırılamayan veya ifade edilemeyen öfkeye ne olur? İfade edilmemiş öfke zamanla yok mu olur? İşte en tehlikeli kısım. Bastırılmış öfke dediğimiz şey travmalar için bir tür taşıyıcı görevi görür. Üstüne düşünülmemiş, konuş

ulmamış, anlaşılmamış öfke zamanla bir acı olarak zihinde birikmeye başlar. Dünyada hiçbir şey sonsuz olmadığı gibi acının ve öfkenin birikimi de zamanla patlamaya hazır bir bombaya dönüşür ve o bombanın patlaması kaçınılmazdır. Travma bir tür geçmişte takılı kalma durumudur. Travmatik olaylar sonrasında bedenimizde zihinsel ve duygusal olarak çatlaklar oluşur. Çatlaklarımızın arasından her zaman su sızmaya mahkûmdur aslında. Su sızdıkça öfkeleniriz, neden bu durumda olduğumuza, neden sarsıldığımıza, en ufak rüzgârda neden yalpaladığımıza hatta savrularak düştüğümüze şaşar kalırız. Fakat deneyimlediğimiz her şey dündür. Dün, çözülmek isteyen, zincirlerini kırmak isteyen bir ceza mahkûmu gibi ortaya çıkacağı günü bekler. Biz onu yok saydıkça görülmek için daima kapı eşiğinde bekler. Kapatıldığı yerden mektuplar yollar bize. Onu bedenimizden ayrıştırmak, yok saymak, yaşanmamış farz etmek insana güvenli gelir. Sanki dışarı çıktığında bir canavara bürünecek, her şeyi yakıp kül edecek, ilk iş olarak bizi yok etmeye gelecektir.

Travmalarla Yüzleşme

Hâlbuki travmalarımız bizim bir parçamızdır. Bizi biz kılandır. Üzerine aylarca belki de yıllarca düşünmemiz gereken, bizden, en derinimizden parçalarımızdır. Esasen hep çocuk kalırlar ve her çocuk gibi fark edilmekten hoşlanırlar. Ona ihtiyacı olanı vermekten kaçındıkça açlığı bilenir adeta. Travmalara bir canavarmış gibi davrandıkça gerçek birer canavara dönüşürler zihnimizde. Küçük bir çocuğa canavar muamelesi gösterirseniz, sağlam bir canavar yetiştirebilirsiniz. Travmalarımız da tam olarak bizden yana bunu deneyimlerler. Sizi siz yapan bir parçanıza, bir yaşanmışlığa sırf geçmişte kaldığı ve epeyce canınızı yaktığı için arkanızı dönmek, yüzleşmek yerine bir canavarmışçasına ondan kaçınmak sizi siz yapar mı?

Sonuç: İyileşme ve Kabullenme

İnsan yaşadıkları, yaşamadıkları ve yaşayamadıklarıyla bir bütündür ve iyileşmesi gereken parçanın varlığını kabullenmek bile ondan kaçınmaktan daha iyi bir yoldur.

Ülkü Aran
Ülkü Aran
Ülkü Aran, Kadir Has Üniversitesi İngilizce Psikoloji lisans programının üçüncü sınıfını tamamlamaktadır. Aktif olarak Sezgi Psikoloji’de eğitim almaktadır. Psikodinamik Psikoterapi, Çift Terapisinde Psikodinamik Bakış Açısı, Çocuklarda Öykü Alma ve Psikodinamik Vaka Formülasyonu, Psikoterapide İlişkisel Yaklaşım, Ergen ve Yetişkinlerde Öykü Alma, Klinik Gözlem ve Görüşme Becerileri gibi eğitimleri tamamlamıştır. Özellikle travma ve erken çocukluk gelişimi konularına ilgi duymaktadır. Ayrıca, “Bütün Çocuklar Bizim” Derneği’nde bir yıl gönüllü olarak çalışmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar