Daha önce bir arkadaşının problemini dinlerken sanki yer değiştirmişsiniz de sen onun yerine geçmişsin gibi hissettin mi, sanki o problem artık sana ait olmuş gibi geldi mi? Ya da gün sonunda yatağına uzanıp artık dinlenme vaktin geldiğinde kafanın içinde hâlâ o problemlerin dolaştığı, sana yük olduğu ve seni uyutmadığı oldu mu?
Empati, bir başkasının duygularını onun açısından anlamak ve paylaşmayı içerir. Ayrıca bizi insan yapan en önemli özelliklerden biridir (Decety & Cowell, 2016). Bizi insan yapan en önemli özelliklerden biri olup güçlenmemizi sağlarken aynı zamanda empati, bazen de zaman içerisinde bizi yavaş yavaş tüketebilir. Bu durumun adı: Empati Yorgunluğu.
Empati Yorgunluğu Nedir?
Empati yorgunluğu, bireyin daimi olarak diğerlerinin acılarına, problemlerine, duygu ve hislerine maruz kalarak kendi duygu ve düşüncelerinde yaşamış olduğu tükenmişlik halidir (Figley, 2002). Olayların en başında sadece başkalarını anlamak ve onlara destek olmak için kullanılan enerji, fazla kullanılması dahilinde zaman içerisinde bireyin kendisi için yorgunluk, halsizlik, umutsuzluk gibi olumsuz pek çok sonuç doğurabilir.
Bu durum yalnızca sağlık çalışanlarında ya da psikologlar için değil, günlük hayatta bir arkadaşımızla yaşayabileceğimiz kadar yaygın bir durumdur.
Günlük Hayatta Empati Yorgunluğu
Bir arkadaşınız sizinle sorunlarını paylaştığında onu anlamaya çalışmak normaldir; ancak aynı anda pek çok kişinin yükünü taşımak, zihinsel ve duygusal kapasitemizi zorlayabilir. Araştırmalar, devamlı olarak duygusal yüklerin üstesinden gelmeye ve onları taşımaya çalışan bireylerin uyku problemleri, dikkat eksiklikleri ve kronik yorgunluk yaşama olasılıklarının yükseldiğini göstermektedir (Cocker & Joss, 2016).
Empati Yorgunluğunun Nedenleri
Empati yorgunluğuna maruz kalan kişiler sıklıkla şu belirtilerle birlikte gelmektedir:
Duygusal Tükenmişlik: Görünmeyen Yorgunluk
İnsanlar fiziksel olarak dinlenmiş olsalar bile, içten içe bitkin ve halsiz hissederler. Gün başlarken bile yorgundurlar; basit bir ev işini yapmak bile gözlerinde büyür ve kocaman bir dağ haline gelir. Bu halsizlik ve yorgunluk durumu çoğu zaman “duygusal tükenmişlik” olarak isimlendirilir. Duygusal tükenmişlik, çoğunlukla uzun süreli stres, mükemmeliyetçiliğin getirmiş olduğu yüksek beklentiler, duygusal yük ve uzun vadeli bir dayanma sürecinin sonucu olarak ortaya çıkar.
Duygusal Mesafe Kurmak
Birey zaman içinde çevresindeki olaylara ve insanlara karşı duyarsızlaşmaya başlayabilir. Başkalarının sorunlarını dinlemek, empati kurarak onları anlamaya çalışmak ve duygusal destek vermek eskisi kadar kolay olmayan bir hâl alır. Dışarıdan umursamaz gözüken bir tavır takınıyor gibi dursa da aslında bu bir çeşit savunma mekanizmasıdır. İnsan, kendi içindeki yorgunluğu biraz olsun hafifletme çabasıyla farkında olmadan çevresindekilere karşı duygusal bir mesafe yaratır.
Kendi İhtiyaçlarını Unutmak
Duygusal tükenmişliğe giden yolda en sık görülen durumlardan biri, kişinin kendini öncelememesi yani ikinci plana atmasıdır. “Biraz daha dayanmalıyım”, “Önce diğerleri iyi olsun, arkadaşım iyi olsun” gibi düşünceler zaman içinde kişiye kendi sınırlarını unutturabilecek bir hâle dönüşebilir. Diğerlerini düşünürken kendine zaman ayırmamak, kişinin duygusal dengesini bozabilir.
Kaygı ve Stres
Tükenmişliğin bir diğer yıpratıcı yönü de, içten içe hiç bitmeyen bir tedirginlik hissidir. Kişi sanki bir şeyleri yetiştiremiyormuş gibi hisseder. Böylelikle geleceğe dair yaşadığı belirsizlikler, beklentiler ve baskılar bireydeki kaygı hissini artırır. Elbette bu durum kişinin hem bedeni hem de zihni için ağır bir yük oluşturur. Zamanla bu belirtiler, kişinin hem kendisiyle hem de çevresiyle olan ilişkilerini olumsuz yönde etkiler. Bunlar sosyal ortamlardan uzaklaşma, motivasyon kaybı, içe kapanma ve umutsuzluk gibi durumlar şeklinde görülebilir.
Ancak şunu bilmek gerekir ki, duygusal tükenmişlik bir “zayıflık” değil; insan olmanın bir parçasıdır. Herkesin psikolojik dayanıklılığı bir yere kadar uzanır ve zaman içinde yaşanan olayların etkisiyle birlikte tükenmişlik hissi yaşanması normaldir. Bu noktada en önemli şey, kendi sınırlarını fark etmek, kendine izin vermek ve destek aramaktan çekinmemektir.
Empati Yorgunluğunu Azaltmanın Yolları
Empati yorgunluğunu tam anlamıyla ortadan kaldırmak mümkün değildir; ancak etkilerini azaltmak için uygulanabilecek bazı yöntemler vardır:
-
Sınır koymayı öğrenmek: Herkesin yükünü taşımaya çalışmak yerine, nerede duracağını bilmek önemlidir (Neff & Germer, 2018).
-
Öz-şefkat geliştirmek: Başkalarını anlamak kadar, kendine anlayış göstermek de ruhsal dengeyi korur.
-
Dinlenme ve mola verme: Duygusal yoğunluk sonrası zihni ve bedeni dinlendirmek gerekir.
-
Destek almak: Gerek profesyonel yardım, gerekse samimi bir paylaşım ortamı, duygusal yükün hafiflemesine yardımcı olur.
Sonuç
Empati, insan ilişkilerinin oluşumu arasında önemli bir rol oynar; diğerleriyle aramızda anlamlı bağlar oluşmasına katkı sağlar. Ancak başkalarının duygularını anlamaya çalışırken kendi duygularımızı görmezden geldiğimiz bir sınıra ulaştığında, bu artık bizim için faydalı bir aracıdan çok bir yük haline gelmiş olur.
Empati yorgunluğu, çağımızda giderek daha çok kişinin yaşadığı bir durumdur. Bunun farkına varmak, hem kendimize hem de başkalarına daha sağlıklı bir şekilde destek olabilmemiz için önemlidir.
Çünkü unutmayalım: Başkalarını anlamak değerlidir, ama kendimizi unutmak pahasına değil.
Kaynakça
Cocker, F., & Joss, N. (2016). Compassion fatigue among healthcare, emergency and community service workers: A systematic review. International Journal of Environmental Research and Public Health, 13(6), 618. https://doi.org/10.3390/ijerph13060618
Figley, C. R. (2002). Treating compassion fatigue. Brunner-Routledge.
Neff, K. D., & Germer, C. K. (2018). The mindful self‐compassion workbook: A proven way to accept yourself, build inner strength, and thrive. Guilford Press.