Pazartesi, Kasım 3, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Duygusal Zırhlarımızı Bırakmak

Günümüzde birçok insan ilişki kurmakta zorlanıyor gibi görünse de, asıl zorluk ilişkiyi sürdürebilmekte ve o ilişkide “kendisi olarak” var olabilmekte yatıyor.
Çoğumuz, duygusal olarak ne kadar derine inebileceğimizi değil, karşı tarafın bizi ne kadar kabul edeceğini ölçerek hareket ediyoruz. Bu da bizi, görünmez bir zırhla donatılmış ama içten içe temassız kalmış bireylere dönüştürebiliyor.

Psikolojik güvenin temeli, bireyin kendi duygularını açıkça ifade edebilmesi ve bu ifadelerin ilişki içinde tehdit değil, kabul unsuru olarak karşılık bulmasıdır.
Ancak bu güven, çoğu zaman doğrudan kurulmaz; geçmiş deneyimlerin, bağlanma şemalarının ve özdeğer algısının gölgesinde gelişir.

Kişi, çocukluğunda duygularının görülmediği ya da geçersiz kılındığı ortamlarda büyüdüyse, yetişkinliğinde “duygusal açıklık” yerine “duygusal koruma”yı seçer.
Bu da ilişkilerde içtenlik yerine mesafe, samimiyet yerine temkin getirir.

Psikolojik Güvenin Kökeni

Psikolojik güven ortamı, sadece “kendini ifade edebilmek” değildir; aynı zamanda, **“reddedilme korkusu yaşamadan kendin olarak kalabilme izni”**dir.
Bu izni alabilmek, çoğu zaman geçmişte — özellikle çocuklukta — verilen duygusal mesajlara bağlıdır.

Bağlanma kuramına göre, bir bireyin çocukluk dönemindeki bakım verenleriyle kurduğu ilişki tarzı, yetişkinlikteki yakın ilişkilerine de yansır (Bowlby, 1988).
Özellikle koşullu kabul gören, duyguları geçersiz kılınan ya da yalnız bırakılan bireyler; yetişkinlikte ilişkilerde mesafe koyma, aşırı kontrol etme ya da “güçlü görünme zorunluluğu” gibi savunmalar geliştirirler.

Duygusal Savunmalar ve İlişkisel Dinamikler

Bir danışanım, eşine “yalnız hissettiğini” söylemekte çok zorlanıyordu.
Onun yerine sessiz kalmayı, soğuk davranmayı ya da işiyle meşgul olmayı seçiyordu.
Çünkü geçmişte duygusal ihtiyaçlarını dile getirdiğinde, “zayıflık” olarak etiketlenmişti.
Ancak terapi sürecinde fark etti ki: Gerçek güç, ihtiyacını ifade edebilmekte ve o ifade sonrası ilişkide kalabilme cesaretindeydi.

Bir başka danışan örneğinde ise, aşırı yakınlık ihtiyacının altında terk edilme şeması yer alıyordu.
Partnerinin birkaç saat geç dönmesi bile yoğun kaygı, değersizlik hissi ve suçlayıcı davranışlarla sonuçlanıyordu.
Bu da aslında psikolojik güvensizliğin bir başka yüzüydü: “Bağ kaybı korkusu.”
Her iki uçta da ortak nokta şuydu: Duyguların bastırılması, abartılması ya da yanlış ifade edilmesi.

Psikolojik Güvenin İyileştirici Etkisi

Araştırmalar, psikolojik güven ortamlarında bireylerin hem öz-farkındalıklarının hem de öz-değerlerinin daha sağlıklı geliştiğini ortaya koyuyor (Brown & Ryan, 2003).
Bu tür ilişkiler, bireyin duygularını bastırmadan, kendi iç sesiyle temas kurarak hareket etmesine olanak tanıyor.

Ayrıca güvenli duygusal bağ kurulan ilişkilerde prefrontal korteks aktivitesinin arttığı, stres ve tehdit algısını yöneten amigdala tepkilerinin azaldığı da nöropsikolojik çalışmalarda gösterilmiştir (Siegel, 2012).
Bu da gösteriyor ki, duygusal güven yalnızca psikolojik değil; biyolojik olarak da iyileştirici bir zemindir.

Sonuç: Zırhı Bırakmak Bir Risk Değil, Özgürlüktür

Psikolojik olarak “güvende hissetmek”, çoğu zaman kelimelerden çok bedenimizin verdiği tepkiyle anlaşılır.
Yanındayken nefesimizin rahatladığı, omuzlarımızın düştüğü, savunmalarımızın indiği kişiler… İşte onlar ruhumuzun güvenli alanlarıdır.

Bir ilişkide var olabilmek için önce kendini tanımak, sonra da o “kendini” gösterebileceğin güvenli bir alan inşa etmek gerekir.
Bu alan, sadece bir kişinin sunduğu bir lütuf değil; karşılıklı inşa edilen bir bağdır.

Modern toplumda, sürekli performans göstermek zorunda bırakılan bireylerin duygusal olarak “yavaşlama” ve “içten temas kurma” kapasitesi giderek zayıflıyor.
Sosyal medyada “güçlü, ne istediğini bilen, bağımsız” görünümler arzulanırken; duygusal olarak destek istemek ya da savunmasız bir anı paylaşmak hâlâ zayıflık gibi algılanabiliyor.

Oysa psikolojik sağlığın temeli; bağ kurmak, sınır çizebilmek ve güvenli ilişkiler içinde kendini açabilmektir.

Unutmamak gerekir ki, psikolojik güven yalnızca ilişkilerde değil, kendine karşı da geliştirilmesi gereken bir beceridir.
İçsel eleştirmenin sesini yumuşatmadan, dış dünyada kabul görmek çoğu zaman kalıcı bir iyileşme yaratmaz.

Gerçek bağ, önce kendimizle kurduğumuz o dürüst ve şefkatli ilişkide başlar.
Kendini olduğun hâlinle kabul ettiğinde, artık dış dünyanın onayına ihtiyaç duymazsın — çünkü kendi içinde köklenmişsindir.
Ve işte o noktada, zırhını bırakmak artık bir risk değil, bir özgürlüktür.

Kaynakça

  • Bowlby, J. (1988). A Secure Base: Parent-Child Attachment and Healthy Human Development. Basic Books.

  • Brown, K. W., & Ryan, R. M. (2003). The benefits of being present: Mindfulness and its role in psychological well-being. Journal of Personality and Social Psychology, 84(4), 822–848.

  • Siegel, D. J. (2012). The Developing Mind: How Relationships and the Brain Interact to Shape Who We Are. Guilford Press.

Damla Dilber
Damla Dilber
Lisans eğitimini psikoloji üzerine tamamlayan Damla Dilber, insan zihnini anlamaya olan ilgisini yalnızca terapi odasıyla sınırlamayıp, farklı alanlarda da paylaşmayı amaçlayan bir psikologdur. Psikolojinin derinliği ve insan ruhunun gizemi üzerine bir dönem yerel bir gazetede yazısı yayımlanmıştır. Ruhun, bilinmeyen yönlerini keşfetmeye dair farkındalık oluşturmayı hedeflemiştir. Eğitim sürecinde çeşitli psikoloji topluluklarında aktif rol almış, farklı kurumlarda yaptığı çalışmalar, staj deneyimleri sayesinde çeşitli danışan profilleri üzerine deneyim kazanmıştır. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve Sema Terapi ekollerini temel alarak bireysel terapi, çift terapisi, cinsel terapi, çocuk&ergen psikolojisi alanlarında aktif olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Psikolojiyi yalnızca bir meslek değil, bireyin kendini tanıma ve içsel dengelerini bulma sürecinde güçlü bir rehber olarak gören Dilber, danışanlarının bu yolculukta kendilerini keşfetmelerine eşlik etmeye devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar