Perşembe, Nisan 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Diktatörlük Psikolojisi: Endişe, Konformizm ve Otorite Arayışı

İnsanların diktatörlük ve totalitarizm gibi siyasi sistemleri kabul etmelerinin psikolojik boyutları üzerine düşündüğümüzde, Rollo May’in Kendini Arayan İnsan kitabında bahsettiği bir noktadan başlayabiliriz. İnsanlık tarihi boyunca bireyler, kendilerini sık sık derin bir endişe içerisinde bulurlar. İnsanın içindeki boşluk büyüdükçe, bu boşluğa endişe hücum eder ve bu endişe, bireylerin kendilerini güçsüz ve savunmasız hissetmelerine neden olur.

Özellikle politik istikrarsızlık, ekonomik belirsizlik ve artan potansiyel tehditlerin olduğu dönemlerde, insanlar bu kaygıyı daha yoğun bir şekilde deneyimler. Çünkü bu dönemlerde bireyler gelecekleri konusunda sürekli endişe duyarlar. Geleceklerine olan darbenin nereden, ne zaman ve nasıl geleceğini bilmeyen bireyler, bu konular üzerinde kafa yora yora içlerindeki boşluğa endişeli düşünceleri davet ederler. Spiral misali dönen bu düşünceler, bir noktada bireyi delip geçer. Bu noktada, psikoza sürüklenmemek için bazı savunma mekanizmaları geliştiririz. Farklı savunma mekanizmaları gösteren üç ana grubun bu dönemlerde ortaya çıkmasına şahit oluruz. Şimdi, kendi adlandırmalarım ışığında bu üç ana grubun savunma mekanizmalarının ardındaki psikolojik nedenlere bir ışık tutacağız.

1. “Denize Düşüp Yılana Sarılanlar” Grubu

Rollo May, insanın içindeki boşluğa dolan endişe hissi ile baş edemeyen bireylerin bu boşluk ve kaygıdan kurtulmak için otoriteye sığınan kişilerle bu atasözünü özdeşleştirir. Ben de bu ifadeyi grubun ismi olarak kullanmaya karar verdim. “Middletown in Transition” çalışmasında da vurgulandığı gibi, çoğumuz aynı anda birden fazla belirsizlik ile başa çıkma gücüne sahip değiliz. Toplumsal kaos dönemlerinde artan tehdit algısı, bu belirsizlik duygusunu daha da şiddetlendirir. Bu belirsizlikle başa çıkmak isteyen bir grup insan, bazı “seçimlerini” dış faktörlere devrederek ekonomik ve politik olarak daha tutucu, otoriter fikirlere ve katı ahlaki tutumlara yönelme eğilimi gösterir. İçlerine endişenin sızmasını engellemek için, katı tutumlar ve düşüncelerle içlerindeki boşluğa yama yaparlar. Özgün seçimlerden kaçmak istedikleri için, sert bir otorite figürüne, yani diktatörlere bağımlı hale gelirler. Bu bağımlılık, adeta bir bebeğin annesine duyduğu bağlılık gibidir; çünkü bu bağlılık bir nevi ihtiyaç formunu almıştır. Aynı zamanda, dini figürlere ve kurallara olan bağlılıkları da bu bağımlılıkla benzerlik gösterir; zira toplum hangi yöne giderse gitsin, onlara “taparlar”, bu figürlerin söylemlerini sorgusuz sualsiz kabul ederler.

2. “Bana Dokunmayan Yılan Bin Yaşasın” Grubu

Bu grup, otorite figürlerinin eylemlerini kendilerine dokunmadığı sürece sorgulamazlar. Bu grup rahatına düşkündür, “neden”i, “nasıl”ı pek merak etmezler, uyum sağlamayı ve sahne gerisinde kalmayı tercih ederler. Bu bağlamda bu grup konformist eğilimler barındırır. Konformist davranış bireylerin kişisel değer ve inançlarının önüne geçer. İnsanlar dikkat çekmemek, dışlanmamak, yalnız kalmamak pahasına kendi benliğinden uzak bir kişilik benimsemeyi kabul eder. Burada önceki grubumuzdan farklı olarak otoriteye itaat etmenin arkasındaki motivasyon, içlerindeki boşluğu doldurmaktan ziyade, toplumun bir parçası olma arzusundan kaynaklanır. Belki de toplumsal kaos dönemlerinde en kalabalık grup, uyum sağlayan, çatışmalardan kaçınan, etliye sütlüye karışmayan konformist grubumuzdur. Bu bireyler, toplum içinde sessizce uyum sağlayarak silikleşir ve yalnızca sayılarla varlıklarını sürdürürler. Böylece sahneyi, fanatik takipçilere – bizim deyişimizle “denize düşüp yılana sarılanlara” – ve üçüncü grubumuza bırakırlar.

3. “Kara Koyunlar” Grubu

Bu grup, toplumdan dışlanma riskini alarak toplum geneline karşı aksi fikri savunma rolünü üstlenenlerden oluşur. Toplumun geri kalanına kıyasla küçük bir grup olan kara koyunlar içlerindeki boşluğu özgün düşüncelerle, değerlerle doldururlar. İçsel değerlerinden ödün vermeyen bu bireyler, tanıdık ve güvenli olanı bırakabilme gücüne, cesarete, sahiptirler. Kara koyunlar, diğer iki grubun aksine, bireysel özgürlüğü, düşünsel bağımsızlığı ve otoriteye karşı direnme iradesini ön planda tutarlar.

NOT: Konformist grup, diktatörlerin yükselişinde fanatik takipçiler kadar etkili olabilir; zira toplumdan dışlanma riskini göze alarak genel fikre karşı duran çok az sayıda “kara koyun” vardır. Bu durum, otoriter liderlerin yükselmesine zemin hazırlar.

Kaynakça

May, R. (2001). Kendini arayan insan. Metis Yayınları.

Deniz Bozkurt
Deniz Bozkurt
Deniz Bozkurt, Üsküdar Amerikan Lisesi’nden mezun olduktan sonra Koç Üniversitesi’nde Kimya-Biyoloji Mühendisliği ve Psikoloji alanlarında çift ana dal yaparak akademik kariyerini şekillendirmiştir. İnsan zihnine ve davranışlarına olan derin ilgisinden dolayı kariyer yolculuğunu psikoloji alanında sürdürmeye karar vermiştir. Güzel Günler Kliniği’nde, Prof. Dr. Yankı Yazgan’ın rehberliğinde çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında staj yaparak klinik gözlem, psikolojik değerlendirme ve araştırma üzerine destek olmuştur. Mühendislik temelinden dolayı nörobilim, nöropsikiyatri ve psikofarmakolojiye özel bir ilgi duyan Bozkurt, gelecekte psikiyatrik ilaçlar ve terapötik müdahaleler üzerine araştırmalar yürütmeyi hedeflemektedir. Bunun yanı sıra, psikolojinin felsefi boyutuna ve varoluşçu psikoloji üzerine yoğunlaşmayı ve bu alandaki kavramları ele alan yazılar kaleme almayı arzulamaktadır. Kariyer hedefi olarak klinik pratiği ve akademik çalışmaları harmanlayarak iki alana da katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar