Terapiye başlama cesareti, bireyin yaşamında yeni bir kapı aralaması gibidir. Bu süreçte kişi hem bilinçli hem de bilinçdışı düzeyde kendi iç dünyasıyla temas kurar.
Kapının ardında neyle karşılaşacağını tam olarak bilmemek, beraberinde doğal bir belirsizlik ve kaygı getirir. Ancak bu belirsizliği göze alabilmek, kişinin içsel gücünü fark etmesiyle başlar.
Terapiye başlamak, çoğu zaman “artık iyi olmayı seçiyorum” cümlesinin sessiz bir ifadesidir. Bu karar, dışarıdan küçük bir adım gibi görünse de bireyin psikolojik esnekliğini ve değişime açıklığını gösteren büyük bir içsel eylemdir.
Günlük yaşamda insanlar genellikle fiziksel rahatsızlık yaşadıklarında bir uzmana başvurmayı doğal bulurlar; fakat duygusal zorlanmalar söz konusu olduğunda aynı adımı atmakta tereddüt ederler. Bunun nedenlerinden biri, duygusal dayanıklılığın “sadece kendi başına güçlü kalabilmekle” eş tutulmasıdır.
Oysa duygusal olgunluk, ihtiyaç duyulduğunda destek arayabilme kapasitesidir.
Terapi süreci, kişinin kendisiyle dürüst bir yüzleşme sürecine girmesidir. Bu yüzleşme, kimi zaman uzun süredir bastırılmış duygularla, kimi zaman da çocukluktan taşınan inançlarla temas etmeyi gerektirir.
Birey, terapi sürecinde sadece geçmiş deneyimlerine değil, aynı zamanda o deneyimlerin bugününü nasıl şekillendirdiğine de bakar. Bu farkındalık, dönüşümün ilk adımıdır.
Bu nedenle terapiye başlama kararı yalnızca “yardım arayışı” değil; aynı zamanda “kendine yönelme” cesaretidir. Çünkü kişi, kendi hikâyesine dışarıdan bakabilmeyi, duygularını yeniden tanımlamayı ve yaşadığı zorlukları anlamlandırmayı seçmiştir.
Her birey için terapiye başlama anı, kişisel bir dönüm noktasıdır ve bu dönüm noktası çoğu zaman yaşamda yeni bir denge ve içsel huzurun kapısını aralar.
Terapiyi Bir Başlangıç Olarak Görmek
Bir terapisti aramak, mesaj atmak, randevu oluşturmak… Bu davranışlar dışarıdan bakıldığında sıradan adımlar gibi görünse de aslında kişinin iç dünyasında büyük anlamlar taşır.
Terapiye başlama cesareti, yalnız olmadığını fark etmektir. Çünkü çoğu birey duygularıyla tek başına başa çıkmaya alışmıştır; paylaşmanın zayıflık, destek istemenin ise yetersizlik olduğunu düşünür.
Oysa asıl güç, ihtiyaçlarını fark edebilmek ve bu ihtiyaç doğrultusunda adım atabilmektir. Gerçek cesaret, yardım istemekte saklıdır (Norcross & Wampold, 2018).
Toplumda psikolojik destek almak çoğu zaman yanlış anlaşılabilir. “Terapiye gitmek” bazı kesimlerce başarısızlık ya da zayıflık olarak algılanır.
Bu damgalama, kişinin yardım arama sürecini zorlaştırabilir (Corrigan, 2004). Oysa terapi, bireyin kendisini daha iyi anlaması, duygusal dayanıklılığını artırması ve yaşam kalitesini yükseltmesi için başvurduğu güçlü bir destektir.
Ruh sağlığı, fiziksel sağlık kadar değerlidir; tıpkı bedenimiz rahatsızlandığında bir doktora başvurduğumuz gibi, zihinsel ve duygusal olarak zorlandığımızda da profesyonel destek almak son derece doğaldır.
Birçok kişi terapiye başlamadan önce “ya psikolog beni anlamazsa?”, “ya yargılanırsam?” ya da “ya insanlar ne düşünür?” gibi otomatik düşüncelerle karşılaşır. Bu sorular, aslında belirsizlikle başa çıkma çabasının bir sonucudur.
Araştırmalar, terapiye başlamadan önce hissedilen bu kaygıların sürecin ilerleyen seanslarında büyük ölçüde azaldığını göstermektedir (Swift & Greenberg, 2012).
Çünkü güvenli bir terapötik ilişki kurulduğunda kişi, ilk kez gerçekten “anlaşıldığını” hissedebilir.
Terapi: Sadece Kriz Anında Değil, Yaşamın Her Alanında
Toplumda yaygın bir inanış vardır: “Terapiye ancak büyük bir sorun olduğunda gidilir.”
Oysa terapi süreci yalnızca kriz durumlarında değil, kişisel gelişim ve öz farkındalık için de başvurulan bir süreçtir.
Amerikan Psikoloji Derneği’ne (APA, 2017) göre terapi, bireyin kendisini tanımasına, yaşam hedeflerini belirlemesine, ilişkilerinde daha sağlıklı sınırlar kurmasına ve duygusal esnekliğini artırmasına yardımcı olur.
Terapiyi “son çare” olarak görmek yerine, “kendine yatırım yapma biçimi” olarak değerlendirmek önemlidir.
Çünkü terapi yalnızca geçmişi anlamakla kalmaz; bireyin gelecekte nasıl daha doyumlu bir yaşam sürdürebileceğini de keşfetmesini sağlar.
Terapi odasında kişi, kendi hikâyesini yeniden yazmayı, çocukluk deneyimlerinin bugünkü yaşamını nasıl şekillendirdiğini görmeyi ve bu farkındalıkla daha bilinçli seçimler yapmayı öğrenir.
Kimi zaman insanlar, yaşadıkları sıkışmışlık duygusunu bastırmak ya da görmezden gelmek için çabalar. Ancak duygular bastırıldıkça daha fazla güç kazanır.
Psikolojik destek, bu duygulara alan açar; onları yargılamadan gözlemlemeyi, anlamlandırmayı ve dönüştürmeyi öğretir.
Bu da kişinin hem kendisiyle hem de çevresiyle daha sağlıklı bir ilişki kurmasını sağlar.
Sonuç: Cesaretin Simgesi Olarak Terapi
Terapiye başlamak, bir kapının eşiğinde durup “artık değişmeye hazırım” diyebilme cesaretidir.
O kapının ardında yalnızca acı ya da zorluk değil; anlam, farkındalık ve iyileşme de vardır.
Kimi zaman kişi, kendi duygularını tanımaktan korkar; çünkü o duyguların altında bastırılmış bir acı, öfke ya da özlem gizlidir.
Ancak terapi, bu duygulara dokunmanın aslında onları dönüştürmenin ilk adımı olduğunu öğretir.
Terapinin en kıymetli yönlerinden biri, bireyin kendisini yargılamadan dinleyebilmeyi öğrenmesidir.
İnsan, duygularını bastırmak yerine anlamlandırmayı, geçmişin yükünü taşımak yerine ondan öğrenmeyi deneyimler.
Bu süreçte kişi, hayatının kontrolünü yeniden eline aldığını fark eder. Çünkü terapi süreci, yalnızca “sorun çözme” süreci değil; yaşamı daha bilinçli, anlamlı ve dengeli kılmadır.
Birçok kişi terapiye başlama düşüncesinde “ya işe yaramazsa?” diye kaygılanır.
Oysa araştırmalar, düzenli terapi sürecine katılan bireylerin yaşam doyumunun, özsaygısının ve ilişki kalitesinin belirgin biçimde arttığını göstermektedir (APA, 2017).
Terapi; kişinin kendi ihtiyaçlarını fark etmesine, sınırlarını belirlemesine, ilişkilerinde daha sağlıklı iletişim kurmasına yardımcı olur.
Unutmamak gerekir ki yardım istemek bir zayıflık değil, aksine insan olmanın en güçlü yönlerinden biridir.
Çünkü destek arayabilen kişi, kendi yaşamının sorumluluğunu almış kişidir.
Belki de hepimizin ihtiyacı olan şey, yalnızca küçük bir terapiye başlama cesareti…
Çünkü bazen en büyük dönüşümler, sadece bir kapıyı aralamakla başlar ve o kapının ardında kendine doğru bir yolculuk vardır.
Kaynaklar
American Psychological Association. (2017). The effectiveness of psychotherapy: A practice-friendly review of research. Retrieved from https://www.apa.org
Corrigan, P. W. (2004). How stigma interferes with mental health care. American Psychologist, 59(7), 614–625. https://doi.org/10.1037/0003-066X.59.7.614
Norcross, J. C., & Wampold, B. E. (2018). A new therapy for each patient: Evidence-based relationships and responsiveness. Journal of Clinical Psychology, 74(11), 1889–1906. https://doi.org/10.1002/jclp.22678
Swift, J. K., & Greenberg, R. P. (2012). Premature discontinuation in adult psychotherapy: A meta-analysis. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 80(4), 547–559. https://doi.org/10.1037/a0028226