Pazartesi, Mayıs 19, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Bazen İyi Gelmeyen Şeyleri Seçeriz: Duygusal Alışkanlıkların Gücü

Bazı insanlar vardır, sadece yanındayken bile yorulursun. Bazı ilişkiler vardır, içinde küçülürsün. Bazı düşünceler, aklına düştüğünde kalbini sıkıştırır. Ve yine de geri dönersin. Bir mesaj beklersin. Aynı cümleyi defalarca kurarsın. Vazgeçmeyi bilirsin ama yapamazsın. Peki neden? Neden bize iyi gelmediğini bildiğimiz hâlde, bazı döngülerde ısrarla kalırız? Bu yazının amacı yargılamak değil, anlamaktır. Çünkü seçtiklerimiz her zaman bir hata değil; bazen hiç sorgulamadığımız duygusal alışkanlıklardır.

Bile Bile Lades: Aynı Hikâyeyi Farklı Kıyafetlerle Yaşamak

“Yine aynı şeyi yaşadım.”

“Biliyorum iyi değil ama bırakamıyorum.”

“Bu sefer farklı olacak sandım.”  

Bu cümleler tanıdık geliyor, çünkü duygusal alışkanlıklar yalnızca davranışları değil, hikâyeleri de tekrar ettirir. Psikolojide buna “şema tekrarı” denir. Çocuklukta öğrendiğimiz duygusal düzen ister sağlıklı ister yıpratıcı olsun ileriki yaşamda tanıdık geldiği için çekicidir. Bazen sakin ve güvenli bir ilişki yerine, inişli çıkışlı ama heyecanlı olanı seçeriz. Çünkü huzur yabancıdır, drama tanıdıktır.

Beyin Yeniye Değil, Tanıdığa Yatkındır

Sinirbilim der ki: Beyin, tehdit algılamadığı sürece enerjiyi minimumda tutmak ister. Bu yüzden tanıdık olan, “güvenli” gibi kodlanır. Tanıdık olan, tehlikeli olsa bile “kontrol edilebilir” hissi verdiği için tercih edilir. İşte burada acı veren bir çelişki doğar: Tanıdık olan her zaman iyi değildir ama kötü olan tanıdık hissettirdiği sürece beyin oraya geri döner. Çünkü iyi olmayan her tanıdık, alışılmıştır. Yani bu sebeple biz aynı senaryoya yeni bir isim verir, bu sefer sonucun farklı olacağına inanırız. Yeni bir hikâyeye eski bir duygu yükleriz.

Tanıdık Acının Konforu

Kulağa çelişkili geliyor olabilir. Ama düşün:

Eğer çocukken sıkça eleştirildiysen, reddedilmemek için daha fazla çabalarsın.

Sevilmenin koşullu olduğunu öğrendiysen, seni zorlayan insanlara minnet duyarsın.  

Yani acı tanıdık hale gelir. Ve tanıdık olanı sürdürmek, zihnimize “kontrol duygusu” verir. Ve bazen o kontrol, huzurdan bile daha kıymetli gelir. Burada travma bağı da devreye girebilir. Bu tür bağlar, güven üzerine değil; acı-onarım-tekrar acı döngüsü üzerine kuruludur.

Kendimize Sormadığımız Sessiz Soru: Bu Bana Gerçekten İyi Geliyor mu?

Bir davranış kalıbını bırakmak, sadece ondan vazgeçmek değildir. Aynı zamanda onun yerine bir boşluk açmaktır. İşte zor olan da budur. O boşluğa neyin geleceğini bilememek. “Ne hissedeceğimi bilmiyorum” cümlesi çoğu zaman “kendimle kalmaktan korkuyorum” anlamına gelir. Bu nedenle zarar veren bir ilişkiden çıkmak, sadece kişiden değil, duygudan da ayrılmaktır. Çünkü her bağın içinde sadece kişi değil; geçmiş, beklenti, özlem ve inanç da vardır.

İyileşmek Cesaret İster: Tanıdık Olanı Bırakmak Acıtır

İyileşmek, sadece daha iyi hissetmek değil; daha önce hiç deneyimlemediğin bir iyiliğe izin vermeyi öğrenmektir. Buna kendine yabancı gelen iyiliği kabul etmek de diyebiliriz. Bazen bizi sevmeye çalışan biriyle temas kurmak zordur. Çünkü gerçek sevgi kontrol edilemezdir. Ve biz, çoğunlukla kontrol edebildiğimiz şeyleri tercih ederiz, hak ettiğimiz şeyleri değil. Değişim korkutucudur. Çünkü bildiğimiz “benliği” geride bırakmak gerekir. Bu da kimliğimizin geçici olarak “askıda” kalması anlamına gelir. Artık eski hâlimiz değiliz, ama henüz yeni hâlimiz de değiliz. Ama bu alan, ne kadar rahatsız edici olursa olsun, gerçek dönüşümün başladığı yerdir. Her bırakış, biraz da dönüşümdür.

Peki Ne Yapabiliriz?

  • Duygusal ezberlerini fark et.
    “Bu his bana tanıdık geliyor” dediğin yerde dur. O his kimin sesini taşıyor?  
  • Hazır olmayı bekleme.
    Alışkanlıklar konfor alanı sunar ama gelişim sunmaz. Başta huzur sıkıcı gelebilir. Ama güvenlik, zamanla tanınan bir duygudur.  
  • Yas tut.
    Bir döngüyü bırakmak, aynı zamanda bir kayıptır. İyileşmek; kaybetmeyi göze almak demektir. Bu da yas sürecini gerektirir.  
  • Kendine yeniden tanış.
    Sana iyi gelmeyen şeyden çıktığında, yeni benliğini tanımaya açık ol.  
  • Destek al.
    Psikoterapi sadece kriz anlarında değil, yeniden yazmak istediğin hikâyelerde de faydalıdır.

Aynı Hikâyeye Dönme Zorunluluğun Yok

Bazen iyi gelmeyen şeyleri seçeriz. Çünkü içimizde bir yer, daha iyisini hak ettiğimize hâlâ inanmıyordur. Ama şimdi bu yazıyı okuyorsan, belki artık bir şey değişmeye başlamıştır. O hâlde bu kez sadece şunu sor:

“Bu bana iyi geliyor mu, yoksa sadece tanıdık mı?”

Ve cevabın gelmesine izin ver. Geldiğinde, onu takip et.

Hepsen Nur Gürbey
Hepsen Nur Gürbey
Hepsen Nur Gürbey, klinik psikolog ve yazar olarak bireysel psikoterapi, ebeveyn danışmanlığı ve çocuk-ergen psikolojisi alanlarında çalışmalar yürütmektedir. Psikoloji alanında lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamlamış, Bilişsel Davranışçı Terapi, Oyun Terapisi ve EMDR tekniklerinde uzmanlaşmıştır. Aynı zamanda televizyon ve sinema sektöründe çocuk oyunculara yönelik psikolojik danışmanlık sağlamaktadır. Psikolojik eğitimler, atölyeler ve rol-play temelli interaktif programlarla bireylerin farkındalığını artırmayı hedefleyen Gürbey, sosyal etkileşim ve kişisel gelişimi destekleyen projeler üretmektedir. Dijital platformlar ve haber sitelerinde düzenli olarak yazılar kaleme alarak, psikoloji bilgisini daha geniş kitlelere ulaştırmayı ve anlaşılır hale getirmeyi amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar