Pazar, Mayıs 25, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Bir Cümlelik Cesaret: Aile Tutumları ve Çocuğun Sesi

Çocuğun gelişim sürecinde en temel yapı taşı ailedir. Doğduğu andan itibaren bireyin sosyal, duygusal ve bilişsel yönlerinin şekillenmesinde en etkili ortam ev ortamıdır. Özellikle çocukların duygusal zeka düzeyleri ve kendini ifade etme becerileri, aile içindeki iletişim kalitesi ve aile tutumları ile doğrudan bağlantılıdır. Türkiye’de yapılan çeşitli akademik araştırmalar, sağlıklı aile ilişkilerinin çocukların hem içsel dünyasını tanımasını kolaylaştırdığını hem de dış dünyada kendilerini daha güçlü ifade etmelerini sağladığını ortaya koymaktadır.

Aile Tutumları ve Duygusal Zeka

Duygusal zeka, bireyin kendi duygularını tanıması, yönetebilmesi, başkalarının duygularını anlayabilmesi ve sağlıklı sosyal ilişkiler kurabilmesi olarak tanımlanır (Yılmaz, 2010). Çocuklarda bu becerilerin gelişimi, büyük ölçüde aile ortamındaki duygusal destekle şekillenir. Özellikle demokratik aile ortamlarında çocuklara düşüncelerini dile getirme fırsatı tanınırken, bu tür ailelerde empati, öz denetim ve duygusal farkındalık gibi temel beceriler daha sağlıklı gelişir.

Yıldız ve Duy (2014) tarafından yapılan bir araştırmada, demokratik ebeveyn tutumu gösteren ailelerde yetişen çocukların duygusal zeka düzeylerinin, otoriter ya da ilgisiz ebeveyn tutumu sergileyen ailelerde büyüyen çocuklara göre anlamlı düzeyde yüksek olduğu saptanmıştır. Bu da bize aile ortamının, çocuğun sadece davranışlarını değil, duygu dünyasını da etkilediğini göstermektedir.

Günlük Yaşamdan Örnekler

Bir çocuğun okuldan üzgün döndüğünü düşünelim. Demokratik ebeveyn durumu fark eder ve “Bir şey mi oldu, canın mı sıkkın?” şeklinde duygulara açık kapı bırakan bir yaklaşım sergiler. Otoriter bir ebeveyn ise çocuğun suratsızlığını “Bütün gün ne güzel okulda oynadın, ne surat asıyorsun şimdi?” gibi tepkilerle geçiştirebilir. İlk durumda çocuk duygularının fark edilip önemsendiğini hissederken, ikinci durumda çocuk duygularını bastırmayı öğrenir. Benzer şekilde bir çocuk arkadaşına kırıldığında bunu ailesiyle paylaşmak isteyebilir. Eğer anne-baba “Abartma canım, olur öyle şeyler” diyorsa, çocuk zamanla duygularını değersiz hissetmeye başlar. Oysa “Anladım, kırılmışsın. İstersen birlikte konuşalım ne hissettiğini” gibi bir yaklaşım, duyguların tanınmasına ve kendini ifade etmeye olanak tanır.

Kendini İfade Etme Becerisi: Görünmek ve Duyulmak

Kendini ifade etme becerisi, sadece konuşmak değil, duyguların ve düşüncelerin anlaşılır ve doğru bir şekilde aktarılmasıdır. Bu beceri, erken çocukluk döneminde aile içinde kurulan iletişim tarzıyla gelişir. Korkmaz ve Güven (2008), ailede çocuklara söz hakkı verilmesinin, onların özgüven düzeylerini ve sosyal iletişim becerilerini artırdığını belirtmiştir.

Örneğin, bir çocuğun aile sofrasında konuşmak istemesi ve düşüncesini ifade ettiğinde “Sen karışma, büyüklere laf düşmez” gibi geleneksel baskılayıcı bir tepki alması, çocuğun kendini ifade etme becerisini köreltebilir. Oysa çocuğun fikirlerine saygı gösterilmesi ve onu dinleyen bir ortamın olması, iletişim becerilerinin gelişmesine büyük katkı sağlar.

Türk Kültüründe Aile Tutumlarının Etkisi

Türk kültüründe aile, çoğunlukla koruyucu ve yönlendirici bir rol üstlenir. Ancak bu durum, bazı durumlarda çocuğun bireyselleşmesini zorlaştırabilir. Özellikle aşırı koruyucu aile tutumları, çocukların duygusal olarak kendine güvenmesini ve bireysel ifade geliştirmesini engelleyebilir. Dökmen (2004), çocuğa gereğinden fazla müdahale eden ailelerde büyüyen bireylerin, sosyal ortamlarda karar alma ve kendini savunma becerilerinde zorlandığını belirtmektedir.

Ayrıca duyguların bastırılması ya da göz ardı edilmesi, geleneksel aile yapısında sıklıkla gözlemlenen bir durumdur. Erkek çocuklara “Ağlama, güçlü ol” mesajı verilmesi ya da kız çocuklarının “Sessiz ve uslu olması” yönünde telkin edilmesi, duygusal zeka gelişimini cinsiyete göre yönlendiren kalıplar oluşturur. Bu kalıplar, çocuğun duygusal gelişimini ciddi şekilde sınırlandırabilir.

Eğitimcilerin Gözünden: Okulda Görünürlük

Eğitimciler, aileden gelen çocukların duygusal zeka düzeylerini sınıf içinde net bir şekilde gözlemleyebildiklerini ifade eder. Kendini ifade etme becerisi yüksek, duygu ve düşüncelerini rahatça dile getiren öğrencilerin daha az davranış problemi yaşadıkları ve arkadaş ilişkilerinde daha başarılı oldukları bilinmektedir. Şahin ve Batıgün (2015), aile içi sıcak iletişimin çocukların okul başarısını da olumlu yönde etkilediğini ortaya koymuştur.

Sonuç: Çocuğun Sesini Duyurmak

Aile tutumları, çocuğun sadece dışa dönük davranışlarını değil, içsel dünyasını ve sosyal becerilerini de şekillendiren temel bir etkendir. Duygusal zekanın gelişmesi ve kendini ifade etme becerisinin desteklenmesi, çocukların hem kişisel gelişimleri hem de toplumsal uyumları açısından büyük önem taşır. Ebeveynlerin, çocuklarına güvenli bir duygusal alan tanımaları; onları dinlemeleri, duygularını kabul etmeleri ve ifade etmeleri için fırsatlar sunmaları gerekir. Unutulmamalıdır ki, çocukların güçlü bir şekilde konuşabilmeleri için önce onları dinleyen birilerinin olması gerekir.

Kaynakça

  • Dökmen, Ü. (2004). İletişim Çatışmaları ve Empati. Sistem Yayıncılık.
  • Yıldız, M. ve Duy, B. (2014). Ebeveyn tutumlarının çocukların duygusal zeka düzeyine etkisi. Eğitim ve Bilim Dergisi, 39(175), 123-135.
  • Korkmaz, H. ve Güven, G. (2008). Aile tutumlarının çocukların sosyal becerileri üzerindeki etkisi. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 3(29), 25-35.
  • Şahin, F. ve Batıgün, A. D. (2015). Aile içi iletişim ve akademik başarı ilişkisi. İstanbul Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 45(2), 145-160.
  • Yılmaz, M. (2010). Duygusal zeka ve ebeveyn tutumları arasındaki ilişki. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 43(1), 57-78.
Makbule Bayraktar
Makbule Bayraktar
Makbule BAYRAKTAR, şu anda bir kamu kuruluşunda görev almaktadır. Psikoloji lisans eğitimini yeni tamamladığından iş deneyimlerini henüz kazanmaya devam etmektedir. Öğrenci olduğu yıllarda psikoloji üzerine yazılar yayınlayan sitede yazar olarak yazıları yayınlanmıştır. Uzmanlığını iletişim problemlerinde, özellikle çocuk ve aile üzerine çalışarak yapmak istemekte ve okumalarını bu yönde ilerletmektedir. Psikoloji bilimi hakkında bilgiler edinirken kendini geliştirmeyi, kendini geliştirirken öğrendiklerini insanlara aktarmayı kendine misyon edinmiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar