Perşembe, Mayıs 22, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB): Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çocukluk çağında başlayan ve erişkinlik döneminde de devam edebilen yaygın bir nöro-gelişimsel bozukluktur. Dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik gibi belirtilerle karakterize olan bu bozukluk, bireylerin akademik, sosyal ve duygusal yaşamını ciddi biçimde etkileyebilir. Amerikan Psikiyatri Birliği’ne göre, çocukların yaklaşık %5’inde DEHB görülmektedir; bu oran bazı toplumlarda %7’ye kadar çıkabilmektedir. Erkek çocuklarda kızlara oranla daha sık tanı konulsa da, kızlarda genellikle daha içe dönük ve dikkat eksikliğinin ön planda olduğu bir tablo gözlenir.

DEHB’nin Belirtileri

DEHB, üç ana belirti grubunda incelenir: dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik. Tanı, bu belirtilerin en az altı aydır var olması ve bireyin sosyal, akademik veya mesleki işlevselliğini olumsuz etkilemesi koşuluyla konur (DSM-5, 2013).

Dikkat Eksikliği olan bireyler; detaylara dikkat etmede zorluk, uzun süreli dikkat gerektiren görevlerde başarısızlık, unutkanlık ve dağınıklık gibi davranışlar sergilerler. Örneğin, okul çağındaki bir çocuk sık sık eşyalarını kaybedebilir, ödevlerini tamamlamada güçlük çekebilir ya da öğretmenin yönergelerini takip etmekte zorlanabilir.

Hiperaktivite, bireyin yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan şekilde aşırı hareketli olmasıyla tanımlanır. Oturması gereken yerlerde ayağa kalkma, sürekli kıpırdanma, çok konuşma veya sessiz aktivitelerde zorlanma gibi belirtiler içerir.

Dürtüsellik ise bireyin düşünmeden hareket etmesi, sabırsızlık, sırasını bekleyememe ve başkalarının sözünü kesme gibi davranışlarla kendini gösterir. Bu durum sosyal ilişkilerde problem yaratabilir.

Nedenleri

DEHB’nin nedeni tek bir faktöre indirgenemez. Genetik, biyolojik ve çevresel etkenlerin birleşimi sonucunda ortaya çıktığı düşünülmektedir.

Genetik faktörler, DEHB’nin en güçlü belirleyicilerindendir. Aile bireylerinde DEHB öyküsü bulunan çocuklarda bozukluğun görülme olasılığı önemli ölçüde artmaktadır. Yapılan ikiz çalışmaları, DEHB’nin kalıtsallık oranının %70-80 civarında olduğunu göstermektedir (Faraone et al., 2005).

Nörolojik etkenler de önemli bir rol oynamaktadır. Beyin görüntüleme çalışmaları, DEHB’li bireylerde frontal korteks ve bazal gangliyon bölgelerinde işlevsel farklılıklar olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle dopamin ve norepinefrin gibi nörotransmitterlerin dengesizliği, dikkat eksikliği ve davranış kontrolünde bozulmaya neden olmaktadır (Arnsten, 2009).

Çevresel faktörler arasında doğum öncesi annenin sigara veya alkol kullanımı, düşük doğum ağırlığı, erken doğum, kurşun gibi toksik maddelere maruz kalma sayılabilir (Thapar et al., 2013). Ancak bu faktörlerin çoğu tek başına belirleyici değildir; genetik yatkınlıkla etkileşimleri önemlidir.

Tanı Süreci

DEHB tanısı koymak karmaşık ve çok boyutlu bir süreçtir. Tek bir testle tanı konması mümkün değildir. Tanı, klinik değerlendirme, davranış ölçekleri, ebeveyn ve öğretmen görüşmeleri ile konulur. DSM-5 kriterlerine göre, belirtilerin 12 yaşından önce başlamış olması ve en az iki farklı ortamda (örneğin ev ve okul) gözlenmesi gerekmektedir (APA, 2013). Ayrıca, belirtilerin bireyin gelişim düzeyine göre aşırı olması ve günlük işlevselliği bozması gerekir.

Tedavi Yöntemleri

DEHB tedavisinde hem ilaç hem de davranışsal müdahaleleri içeren çok yönlü bir yaklaşım benimsenmelidir. Tedavi, bireyin yaşı, belirtilerin şiddeti, eşlik eden diğer bozuklukların varlığı gibi faktörlere göre kişiselleştirilir.

  • İlaç Tedavisi
    DEHB’nin biyolojik temelleri olduğu için farmakolojik tedavi, semptomların yönetiminde etkili sonuçlar verir. En sık kullanılan ilaçlar, merkezi sinir sistemi uyarıcılarıdır. Metilfenidat (Ritalin) ve amfetamin türevleri, dopamin ve norepinefrin düzeylerini artırarak dikkat eksikliği süresini uzatır ve hiperaktiviteyi azaltır (Biederman & Faraone, 2005). Yan etkiler arasında iştah azalması, uyku problemleri ve mide rahatsızlıkları görülebilir.
  • Psikososyal Müdahaleler
    Davranışsal terapiler, özellikle çocuklarda aile ve okul temelli müdahalelerle uygulanabilir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), dürtü kontrolü ve zaman yönetimi becerilerini geliştirmeyi hedefler. Ebeveyn eğitimi programları da çocuğun davranışlarıyla başa çıkmada etkili stratejiler sunar.
  • Eğitimsel Destek
    Okulda bireyselleştirilmiş eğitim planları (BEP), DEHB’li öğrencilerin akademik başarılarını artırmak için kullanılabilir. Öğretmenlerin öğrencilerin dikkat aralıklarına uygun ders planlaması yapması ve olumlu pekiştirme kullanması önemlidir.

DEHB ve Yaşam Kalitesi

DEHB, erken yaşta tanı konup uygun şekilde yönetildiğinde bireylerin yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilir. Tanı almamış ya da tedavi edilmemiş DEHB bireylerinde, okul başarısızlığı, düşük benlik saygısı, madde kullanımı ve suç davranışlarına yatkınlık gibi ciddi sonuçlar ortaya çıkabilir (Barkley et al., 2006). Bununla birlikte, DEHB’li bireylerin yaratıcı, enerjik, problem çözmeye açık ve hızlı düşünen bireyler oldukları da göz ardı edilmemelidir.

Sonuç

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), bireyin yaşamının birçok yönünü etkileyen, ancak erken tanı ve doğru tedavi ile kontrol altına alınabilen bir bozukluktur. Biyolojik, genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimiyle ortaya çıkan bu bozukluğun yönetiminde multidisipliner yaklaşım esastır. Eğitimcilerin, ailelerin ve sağlık profesyonellerinin iş birliği, DEHB’li bireylerin potansiyellerini gerçekleştirmesinde kritik rol oynar.

Kaynakça

  • American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5th ed.). Washington, DC: Author.
  • Arnsten, A. F. T. (2009). The emerging neurobiology of attention deficit hyperactivity disorder: The key role of the prefrontal association cortex. Journal of Pediatrics, 154(5), I-S43.
  • Barkley, R. A., Murphy, K. R., & Fischer, M. (2006). ADHD in Adults: What the Science Says. New York: Guilford Press.
  • Biederman, J., & Faraone, S. V. (2005). Attention-deficit hyperactivity disorder. The Lancet, 366(9481), 237–248.
  • Faraone, S. V., Perlis, R. H., Doyle, A. E., et al. (2005). Molecular genetics of attention-deficit/hyperactivity disorder. Biological Psychiatry, 57(11), 1313–1323.
  • Thapar, A., Cooper, M., Eyre, O., & Langley, K. (2013). What have we learnt about the causes of ADHD? Journal of Child Psychology and Psychiatry, 54(1), 3–16.
Müge Sunkar Karataş
Müge Sunkar Karataş
Müge Sunkar Karataş, klinik psikolog ve yazar olarak psikoterapi, psikolojik danışmanlık ve akademik çalışmalar alanında geniş bir deneyime sahiptir. Lisans eğitimini psikoloji, yüksek lisans eğitimini klinik psikoloji üzerine tamamlamış ve pedagojik formasyon alarak çocuk ve gençlerle yaptığı çalışmalarda yelpazesini genişletmiştir. Sunkar Karataş, emdr terapisi, bilişsel davranışçı terapi, theraplay, oyun terapisi ve duygu odaklı çift terapisi alanlarında uzmanlaşmıştır. Yurtiçi ve yurtdışı alanlarda danışanlarıyla çalışmalarıma devam eden ve eğitimler veren Sunkar Karataş, psikoloji üzerine yazılar kaleme almaktadır. Aile, çift ve çocukları bilinçlendirmek, farkındalık kazanmalarını sağlamak isteyen yazar, buna yönelik atölye ve seminerler düzenlemekte, daha güçlü aileler daha güçlü bir toplum yaratacak düşüncesini benimsemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar