Cuma, Kasım 7, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Sınav Sürecinde Kıyasın Gölgesinde Kaybolmak

Her insanın içinde görünmeyen bir yarış alanı vardır. Kimimiz bunu başarıyla, kimimiz görünüşle, kimimiz de mutlulukla ölçeriz. Özellikle öğrencilik döneminde bu rekabet daha da görünür hale gelir.
Sınav dönemi, öğrencilerin yalnızca bilişsel yeterliliklerini değil; aynı zamanda duygusal dayanıklılıklarını, benlik algılarını ve öz yeterlik inançlarını da sınayan bir süreçtir.

Bu dönemde birçok öğrenci farkında olarak ya da olmadan kendini bu yarışın içinde bulur:
O benden daha fazla net yaptı.”, “Onun ailesi onu destekliyor.”, “Onun kadar iyi değilim.
Bu cümleler, farkında olmadan kendi değerimizi başkalarının ölçülerine teslim ettiğimizin göstergesidir.
Bu durumda öğrenci dikkatini hedefe değil, başkalarına yöneltir; dolayısıyla içsel motivasyonun yerini dışsal baskı alır.

Kıyasın Psikolojik Kökeni

Sosyal psikolog Leon Festinger’in Sosyal Karşılaştırma Kuramı, insanların kendilerini değerlendirmek için başkalarıyla kıyaslama eğiliminde olduklarını söyler.
Bu eğilim doğaldır; birey çevresinden geri bildirim alarak kim olduğunu anlamaya çalışır.
Ancak bu karşılaştırma sürekli ve olumsuz etki eden bir hal aldığında, benlik algısında kayıplar yaşanır.

Bireyler genellikle üç yönde kıyas yapar:

  • Yukarı Yönlü Kıyaslama: Kendisinden daha başarılı kişilerle yapılan kıyaslama, yapıcı ele alınırsa motive edici olabilir. Ancak çoğu durumda öz yeterlik duygusunu zedeler ve “ben asla onun kadar başarılı olamam” inancını doğurur.

  • Aşağı Yönlü Kıyaslama: Daha başarısız görülen kişilerle yapılan kıyaslama, geçici bir rahatlama sağlasa da gerçekçi değildir ve gelişim motivasyonunu düşürür.

  • Yanal Kıyaslama: Kişinin kendisine benzer konumda olanlarla yaptığı kıyaslama, rekabeti artırabilir fakat aynı zamanda sürekli karşılaştırma baskısını canlı tutar.

Bu üç tür kıyaslama, öğrencinin sınav sürecindeki içsel dengesini doğrudan etkiler.
Çünkü kıyaslama sadece başarıyı ölçme biçimi değildir; aynı zamanda bireyin kendini tanıma, değerini algılama ve çevresiyle ilişkisini şekillendirme biçimidir.
Bu nedenle sınav döneminde kıyaslamanın yönü ve yoğunluğu, öğrencinin iç motivasyonunu, sürece güvenini ve öğrenmeye yaklaşımını büyük ölçüde belirler.

Toplumun Başarı Tanımı

Toplum, başarıyı çoğu zaman tek bir formülle tanımlar: yüksek not, iyi okul, sınav sıralaması.
Bu değer ölçütü, bireyselliği silikleştirir.
Kıyas da tam bu noktada güçlenir; çünkü dış dünyanın beklentileri iç sesin önüne geçer.
Birçok öğrenci, ne kadar yol aldığını fark etmeden hep “daha iyisi var” düşüncesiyle hareket eder.
Ancak “daha iyisi” kavramı sonsuzdur; ne kadar çabalarsa çabalasın, hep bir adım geride hisseder.

Benlik Algısının Zedelenmesi

Sınav sürecinde öğrenciler, çoğu zaman kendi ilerlemesini değil, başkalarının gelişimlerini izler.
Bir süre sonra öğrenci kendi hedefleriyle değil, çevrenin onayıyla yön bulmaya başlar.
“Ben ne kadar iyiyim?” sorusu, yerini “Başkaları benden daha iyi mi?” sorusuna bırakır.
Oysa herkesin başlangıç noktası, öğrenme biçimi ve yaşam koşulları farklıdır.
Bir başkasının başarılı olması, bizim başarılı olmadığımız anlamına gelmez ama kıyas zihni bunu böyle algılar.
Çünkü benlik, dış onayla beslenmeye alıştığında içsel ölçülerini kaybeder.

Kıyasta Ebeveynin Rolü

Sınav sürecinde ailelerin çocuklarını başkalarıyla kıyaslaması, öğrencinin kendine yönelik olumsuz kıyaslamalarını tetikler.
“Sen neden onun kadar başarılı olamıyorsun?” gibi ifadeler, öğrencinin kendi değerini başkalarının performansına göre ölçmesine neden olur.
Çocuk zamanla, kendi çabasını görmezden gelip sürekli eksik yönlerine odaklanır.
Bu durum hem özgüveni hem de motivasyonu zayıflatır.

Oysa ailelerin amacı kıyaslamak değil, çocuğun ilerleyişini fark etmesine yardımcı olmak olmalıdır.
Destekleyici bir yaklaşım, öğrencinin kendini başkalarıyla değil, kendi gelişimiyle ölçmesini sağlar ve süreci çok daha sağlıklı hale getirir.

Kıyasın Görünmeyen Etkisi

Kıyasın temelinde genellikle değersizlik ve yetersizlik duygusu yatar.
Birey kendi potansiyelini görmek yerine başkalarının başarılarını ölçü aldıkça içsel dengesini kaybeder.
Psikolojide “öz kabul”, kişinin kendi sınırlarını, ilerleyişini ve gelişim sürecini olduğu gibi kabul etmesini ifade eder.
Bu yaklaşım, hem kaygıyı azaltır hem de öğrenme sürecini sürdürülebilir hale getirir.

Kıyasın düzeyi arttıkça kaygı da yükselir.
Çünkü birey artık sınava kendi potansiyelini göstermek için değil, başkalarının seviyesine ulaşmak için hazırlanır.
Bu durum, başarısız olma korkusunu tetikler ve performans kaygısına dönüşür.
Öğrenci bildiği konularda bile hata yapmaya, soruları çözerken zorlanmaya başlar; çünkü zihninde artık bilgi değil, kıyas vardır.

Kıyas Yerine Farkındalık ve Öz Kabul

Gelişim, başkalarına göre nerede olduğun değil, dünkü haline göre nerede olduğundur.
Bugün dünden biraz daha fazla çabalıyorsan, biraz daha sakin kalabiliyorsan, bu zaten bir ilerleme göstergesidir.
Her bireyin ritmi farklıdır; kimisi hızlı, kimisi yavaştır ama yönleri benzerdir.

Kıyas yerine farkındalık geliştirmek, öğrencilerin hem içsel huzurunu hem de akademik başarısını artırır.
Çünkü farkındalık, kıyas gibi yıpratan bir yarışı değil, kendini tanıma sürecini sunar.

Birey başarıyı mutlak bir sonuç değil, süreç odaklı bir gelişim alanı olarak gördüğünde, kıyasın etkisi azalır.
Psikolojik sağlamlık, bireyin stres karşısında esneklik gösterebilmesini sağlar ve kıyasın yarattığı baskıyı dengeleyebilir.

Küçük hedefler belirlemek, çabayı görünür kılmak, öz şefkat geliştirmek ve kendi potansiyelini tanımak bu süreçte en etkili baş etme yollarındandır.

Sonuç: Kıyasın Dönüştüğü Nokta — Bilinç

Sınav süreci kendi içinde bir yarış gibi görünse de aslında herkes kendi parkurunda koşar.
Birinin bitiş çizgisine senden önce varması, senin geç kaldığın anlamına gelmez.
Belki de senin yolun daha uzun ama daha derin bir öğrenme içeriyordur.

Unutulmamalıdır ki başarı, yalnızca sonuca ulaşmak değil; o sürecin içinde gösterilen sabır, çaba ve gelişimdir.
Kıyasın gürültüsünden uzaklaştıkça, kendi yolunun sesini daha net duyarsın.
Ve belki de asıl başarı, o sesi duymayı öğrenmektir.

Merve Nur Payalan
Merve Nur Payalan
Merve Nur Payalan, lisans eğitimini Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanında tamamlamıştır. Eğitim süreci boyunca ve sonrasında, bireylerin davranışlarını anlamaya, psikolojik sağlamlıklarını destekleyen yaklaşımlara ve duygusal farkındalık geliştirmeye yönelik konulara ilgi duymuştur. Mesleki gelişimini sürdürebilmek adına çeşitli eğitimlere katılmış, alana yönelik sertifikalar edinmiştir. Psikoloji temelli yazılarla bilgi paylaşımını önemsemekte; bireyin iç dünyasına dair farkındalık kazandırmayı hedefleyen içerik üretimlerine özenle devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar