Perşembe, Ekim 16, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

ZİHNİMDEN DÖKÜLENLER – KAYGIMIN YARATTIĞI İKİLEM

Bu yazıyı yine kendimi kısıtlamadan yazmak istiyorum. Bakalım bu kez zihnimden neler dökülecek. Son zamanlarda çok meşhur olan sarı sayfalar gibi diyebiliriz, belki de diyemeyiz.

Bir an önce konuşup kurtulmak istemek, fakat karşılaşacağım sonucun canımı yakacağını bildiğim için olabildiğince ertelemek… İşte şu an içinde bulunduğum ikilem. Birçok kişinin buna benzer ikilemleri günlük hayatında deneyimlediğinin farkındayım.
“Nedir peki burada harekette olan esas duygu?” diye soracak olursanız, son zamanların belki de en popüler duygusu olan kaygı tabii ki.

KAYGININ İKİLEMİ VE FELAKET SENARYOLARI

Öncelikle kaygı o kadar yoğun ve rahatsız edici ki, bu duygudan kurtulmak istiyorum. Harekete geçip kaygının verdiği mesajı takip ederek kendim için faydalı bir davranışta bulunmak, yani konuşmayı gerçekleştirmek istiyorum.
Fakat hissettiğim bu kaygı, harekete geçmenin engellerini de zihnime ekiyor.

İçimden geldiği gibi yazarken bile “gelecek için canımı yakacağını bildiğim” dediğimi fark ettiniz mi? Kaygıyı yüksek hissettiren birçok senaryoda gelecekte olacakları bildiğimiz algısına kapılırız. Bu algıdaki senaryo gerçekten zor deneyimleri ve hatta felaketleri içeriyorsa tepkimiz ya donup kalmak olur ya da kaçınmak.

Oysa çoğu zaman kafamızdaki felaket senaryoları gerçekleşmez. Ancak kaçındıkça o senaryolar zihnimizde daha fazla döner; hem onları daha gerçek algılamaya başlarız hem de aslında olmayan bir tehdit karşısında bile yoruluruz. Dolayısıyla bizi bu döngüden çıkaracak enerjiyi bulmak da zorlaşır.

BEYNİN KORUMA MEKANİZMASI VE KAYGININ TUZAĞI

Beynimiz çok zekidir, fakat bir o kadar da aptaldır. Duyularımızla bütünleyerek zihnimizde oluşturduğumuz senaryoları gerçek zannedebilir. Aslında tüm derdi bizi korumak ve olabilecek senaryolara hazırlıklı olmaktır. Ancak bunun sonucunda biz kendimizi olmayan felaketlere kaygılanırken buluveririz.

Bunun en iyi örneklerinden biri, psikolojik ilk yardım niteliğinde olan “Güvenli Alan” egzersizidir. Zorlu duygu hissettiğinizde beş duyunuzu kullanarak hayal ettiğiniz, size ait huzurlu bir yer ile bedeninizi gevşetebilir, daha sakin ve güvende hissedebilirsiniz.

İnternette bu egzersize dair birçok örnek bulunabilir. Ancak tıpkı diğer yöntemlerde olduğu gibi, bazen fayda sağlarken bazen de duygusal yükü artırabilir.

DUYGUSAL YORGUNLUK VE ZİHİNDEKİ SAHNELER

Benim için örnek şöyle: kafamda o konuşmayı yapacağım anı canlandırdığımda doğrudan bir acı hissetmeye başlıyorum. Biraz olsun duygumdan uzaklaşıp olabilecekleri düşünebilirim derken kendi sesimi, karşımdakinin bakışlarını, elimdeki kahveyi ve ağzımdaki tadı canlandırıyorum.
Bu da beynimin gerçekten orada olduğumu düşünmesine neden oluyor ve beynim, o an yaşayacağım duyguları kendi hayal seansımda bana yaşatıyor.

İşte o “enerjiyi bulamama” hâlini yaratan duygusal yorgunluk da tam olarak buradan geliyor.

HAREKETE GEÇMEK İÇİN HAZIRLIK

Bu döngüyü kırmaya ihtiyacım var. Önce kendi huzurlu alanıma gittim ve geldim (ben “güvenli alan” yerine bu ifadeyi tercih ediyorum). Şu an daha dingin hissediyorum, kaygının üzerimdeki gücü azaldı.

Şimdi döngüyü kırmak için neye ihtiyacım olduğunu düşünebilirim. Bazen harekete geçebilmek için önceden hazırlık yapmak gerekir:

  • Daha fazla bilgi sahibi olmak

  • Daha güvende hissetmek

  • Düşünceleri önce yazıya dökmek

  • Endişelendiren nedenleri anlamak

Benim için en iyi yanıt, konuşmak istediklerimi yazıya dökmek, onları açık ve bilinçli biçimde ifade etmeye hazırlanmak. Karşımdaki kişinin konuşmaya hazır olmama ihtimali beni endişelendirse de, hazırlıklı olmak beni güçlendiriyor.

Kaygım bana yine “Hazırlık yap.” diyor. “O kişiyi ara ve konuşmak istediğin önemli bir şey olduğunu önceden söyle, o da daha hazır gelsin.”

KABULLENME VE KONTROL ALANI

Kontrol edemeyeceğim şeyler olduğunu kabul etmeliyim. Başkalarının düşündüklerini ve tepkilerini kontrol edemem. Söylediklerimin aksini savunmaya çok hazır gelebilir veya dinlemeye açık olmasına rağmen korktuğum tepkileri yine verebilir.

Yine de elimden gelen çabayı gösterebilirim. Artık daha hazırım:

  1. Konuşmak istediklerimi yazıya dökeceğim.

  2. Karşı tarafa önceden konuşmak istediğimi belirteceğim.

  3. Hazırlık sürecimi tamamlayıp o konuşmayı yapacağım.

Bu adımları tamamlayınca da, hayatıma yansıyan kaygıdan kurtulabilirim.

SONUÇ: KAYGIYI ANLAMAK VE DÖNGÜYÜ KIRMak

Bu kaygıyı anlama ve yanıt verme süreci, yalnızca bir örnek. Benim kendi hayatımdaki örnek buydu; sizlerin zihninde bambaşka konular, benzer duygularla canlanabilir.

Burada bahsettiğim kendinizi anlama, ihtiyaçlarınızı fark etme, döngüyü çözme ve harekete geçme; kaygıyı yönetmek için kullanılabilecek etkili yöntemlerden sadece bazılarıdır.

Eğer siz de benzer ikilemler yaşıyorsanız, önce bu durumlar arasındaki ilişkiyi ve baskın duygularınızı anlamaya çalışın. Umarım bu satırlar, harekete geçmeniz için size küçük bir ilham olur.

Yolculuğumda bana eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim ve duygularınızı yönetmenize yardımcı olabilecek “Güvenli Alan” egzersizini incelemenizi, öğrenmenizi ve kendi yaşamınıza dahil etmenizi öneririm.

Ceren Hazar
Ceren Hazar
Klinik psikolog Ceren Hazar, her insanın biricikliğine inanır. Psikoloji lisansının ardından klinik psikoloji yüksek lisans eğitimini tamamlarken, Bilişsel Davranışçı Terapi ve yeme bozuklukları konusunda uzmanlaşmıştır. Her kişinin ihtiyaçlarının farklı olabildiğini deneyimledikçe, Duygu Odaklı Terapi ve EMDR gibi farklı terapi ekolleriyle kendisini geliştirmeye devam etmektedir. Klinik pratiğinde depresyon, anksiyete, yeme bozuklukları, travma ve kendini gerçekleştirme uzmanlaştığı alanlar arasındadır. Kişilerin kendilerini daha iyi tanımalarına ve anlamalarına, eleştirmek yerine kendilerine şefkatle yaklaşmalarına destek olmayı önceliklendiren içerikler üretmeyi önemser.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar