Gündüz düşleri, çoğu zaman “dalgınlık” ya da “kaçış” olarak değerlendirilir. Oysa insan zihninin işleyişine dair yapılan araştırmalar, bu deneyimin yalnızca bir oyalama değil, aynı zamanda bilişsel ve duygusal düzenlemenin doğal bir parçası olduğunu göstermektedir. Gözlerin bir noktaya dalması, çevredeki seslerin silikleşmesi ve zihnin görünmez bir sahneye yönelmesi, aslında zihinsel bir “iç dünya aktivasyonu”dur. Bu süreç, bireyin hem geçmiş yaşantılarıyla hem de olası gelecek senaryolarıyla temas kurma biçimidir.
GÜNDÜZ DÜŞLERİNİN İŞLEVSEL BOYUTU
Beynin “varsayılan ağ modu” üzerine yapılan nöropsikolojik çalışmalar, gündüz düşlerinin zihnin dinlenme hâli olmadığını, aksine aktif bir içsel işlem süreci olduğunu ortaya koymaktadır. Zihin, dış uyaranlardan geçici olarak uzaklaştığında, o sırada anıları yeniden işler, duygusal deneyimleri bütünleştirir ve geleceğe dair olasılıkları simüle eder. Bu nedenle gündüz düşleri, hem yaratıcılığın hem de duygusal düzenlemenin önemli bir bileşeni olarak kabul edilir.
Psikodinamik açıdan gündüz düşleri, bastırılmış arzuların, tamamlanmamış duygusal süreçlerin veya ifade edilemeyen dürtülerin sembolik biçimde ortaya çıktığı bir alan sağlar. Bireyin içsel gerilimlerini dönüştürme ve dengeleme kapasitesine hizmet eder.
Çocuklukta başlayan bu süreç, ergenlikte belirginleşir. Çocuk oyunları, hayali arkadaşlar veya kahramanlık fantezileri, kimlik gelişiminin ve benlik sınırlarının ilk taslaklarını oluşturur. Ergenlikte ise gündüz düşleri, kimlik arayışının ve aidiyet ihtiyacının zihinsel provası hâline gelir. Gerçek hayatta söylenemeyen sözler, yaşanamayan başarılar veya tamamlanmamış ilişkiler, düşlemlerde tamamlanır. Bu nedenle gündüz düşleri yalnızca bir kaçış değil, aynı zamanda kendilik organizasyonunun bir aracıdır.
DÜŞLEMİN BEDENLE BİRLİKTE AKIŞI
Gündüz düşleri bazen yalnızca zihinde yaşanmaz; bedensel olarak da ifade bulur. Özellikle ergenlik döneminde, birey düşlemlerine eşlik eden el kol hareketleri yapabilir, mimikleri değişebilir veya kendi kendine konuşabilir. Bu davranışlar genellikle yürürken, müzik dinlerken veya yalnız kalındığında ortaya çıkar. Müzik, duygusal çağrışımları tetikleyerek düşlemlerin akışını derinleştirir. Bu örüntü, düşlemin yalnızca bilişsel değil, aynı zamanda bedensel bir deneyim olduğunu gösterir.
PSİKANALİTİK BAĞLAMDA DÜŞLEM
Psikanalitik açıdan gündüz düşleri, bastırılmış arzuların temsili olarak ele alınır. Psikiyatrist ve psikanalist Talat Parman, Pontalis ve Laplanche’ın tanımlarına dayanarak gündüz düşlerini “bir sistemden ötekine geçişin, bastırmanın ya da bastırılanın geri dönüşünün ortaya çıktığı nokta” olarak tanımlar. Parman’a göre düşlemler, öznenin daima bir arzusunu gerçekleştirdiği senaryolardır.
Bazı düşlemler doğrudan bilinçdışı düzlemde oluşurken, bazıları başlangıçta bilinçliyken bastırma süreciyle bilinçdışına taşınır. Böylece düşlemler, hem bilinçli hem de bilinçdışı alan arasında bir köprü işlevi görür.
UYUMSUZ GÜNDÜZ DÜŞLERİ VE TRAVMATİK TEMELLER
Her gündüz düşü işlevsel değildir. Bazı durumlarda bu içsel süreç bireyin gerçeklikle kurduğu bağı zayıflatabilir. Psikoloji literatüründe “maladaptive daydreaming” (uyumsuz gündüz düşleri) terimi, kişinin uzun süreli, tekrarlayıcı ve karmaşık gündüz düşlerine kapılarak günlük yaşam işlevselliğini yitirmesi olarak tanımlanır (Somer, 2002).
Uyumsuz gündüz düşleri sıklıkla travmatik yaşantılara tepki olarak ortaya çıkar. Zihin, dayanılmaz duygusal deneyimlerle başa çıkmak için alternatif bir içsel gerçeklik inşa eder. Bu hayal evreninde kişi güçlü, fark edilen veya sevilendir; dış dünyada deneyimleyemediği değer duygusunu düşlemler aracılığıyla yeniden kurar.
Başlangıçta koruyucu olan bu mekanizma, zamanla gerçeklikten uzaklaşmaya yol açtığında işlevini yitirir. Bu noktada gündüz düşleri, duygusal düzenlemeyi desteklemek yerine disosiyatif bir kaçış biçimine dönüşür.
ŞİZOİD KİŞİLİK VE YOĞUN FANTEZİ DÜNYASI
Şizoid kişilik özellikleri gösteren bireylerde, sosyal ilişkiler sınırlı ve duygusal bağ kurma isteksizliği fazladır. Bu kişiler, içsel dünyalarına yoğun biçimde yönelir ve zengin fantezi yaşamı geliştirirler. Gündüz düşleri, bu yapıdaki bireyler için sadece bir kaçış değil; içsel tatmin, kendilik bütünlüğü ve güvenli bir duygusal alan sağlar.
Klinik gözlemler, şizoid bireylerde fantezi dünyasının sosyal izolasyonla birleştiğinde bazen uyumsuz düşlem örüntülerine yakınlaşabileceğini, ancak çoğunlukla kontrollü ve işlevsel bir süreç olarak sürdüğünü göstermektedir.
BİR VAKA ÖRNEĞİ: IRVIN D. YALOM’UN DÜŞÜ
Psikiyatrist Irvin D. Yalom, Bir Psikiyatristin Anıları adlı eserinde, 84 yaşında olmasına rağmen hâlâ gündüz düşleri kurduğunu aktarır. Çocukluk dönemine ait bu düş, fark edilme ve kurtarılma arzusu üzerine kuruludur: Babasının bakkalına gelen bir öğretmen onun zekâsını fark eder ve ailesine özel bir eğitim alması gerektiğini söyler.
Yalom, bu düşlemin yalnızca çocukluk özlemi değil, yaşam boyu süren bir eksiklik duygusunun ifadesi olduğunu belirtir. Bu örnek, gündüz düşlerinin yaşla birlikte ortadan kalkmadığını; aksine, bireyin içsel ihtiyaçlarını düzenleyen bir mekanizma olarak yaşam boyu sürdüğünü gösterir.
SONUÇ
Gündüz düşleri, insanın hem bilişsel hem duygusal varoluşunda önemli bir yere sahiptir. Yaratıcılığı, duygusal onarımı ve öz farkındalığı desteklerken, aşırıya kaçtığında bir kaçış biçimine dönüşebilir. Klinik gözlem açısından, gündüz düşlerinin içeriği ve sıklığı, bireyin travmatik geçmişi, bastırılmış arzuları veya baş etme biçimleri hakkında değerli ipuçları sunar.
Şizoid yapıda ise fantezi dünyası, işlevsel bir içsel alan olarak önem taşır. Bu nedenle gündüz düşleri yalnızca “hayal” olarak değil, insanın içsel yaşamında işlevsel bir geçiş alanı olarak değerlendirilmelidir.
KAYNAKÇA
-
Somer, E. (2002). Maladaptive Daydreaming: Conceptualization and Clinical Implications. Journal of Contemporary Psychotherapy.
-
Yalom, I. D. (2002). Bir Psikiyatristin Anıları. İstanbul: Say Yayınları.
-
Pontalis, J.-B., & Laplanche, J. (1980). The Language of Psycho-Analysis. London: Karnac Books.
-
Parman, T. (2005). Psikanaliz ve Psikoterapi Yazıları. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
-
Klinger, E. (1990). Daydreaming: Using Waking Fantasy and Imagery for Self-Knowledge and Creativity. Los Angeles: Tarcher.
-
American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM-5). Washington, DC: APA.