Bu hafta sizinle birlikte bütün kadınları ortak bir noktada birleştirmiş olan Paris Paloma’nın seslendirdiği “Labour” şarkısını inceleyeceğiz. Müziğin birleştirici etkisini, duygularımızı ifade etmemizdeki rolüne bakarak başlayalım.
Müzik, yalnızca estetik bir deneyim değil aynı zamanda toplumsal ve psikolojik bir ifade aracıdır. Özellikle ezilen grupların duygu ve deneyimlerini görünür kılmak için müziğin tarihsel rolü yadsınamaz. Bu bağlamda İngiliz sanatçı Paris Paloma’nın 2023 yılında yayımladığı “Labour” adlı şarkısı, kısa sürede yalnızca bir popüler kültür ürünü olmanın ötesine geçerek, feminist bir marş niteliği kazanmıştır.
Özellikle en dikkat çekici bölümlerinden biri olan, ardı ardına sıralanan toplumsal roller listesidir: “mother, maid, nurse, servant, virgin, whore”. Bu sıralama, kadınların tarih boyunca üstlenmek zorunda bırakıldıkları karşıt rollerin bir yansımasıdır. Psikolojik açıdan bakıldığında, bu tür çelişkili rollerin aynı anda dayatılması, kadınlarda kimlik karmaşasına, suçluluk ve yetersizlik duygularına yol açabilmektedir.
Şarkının tüm kadınlarda aynı duyguları uyandırması ve sosyal medya platformları aracılığıyla hızla yayılması, bireysel deneyimlerin kolektif bir dayanışma ve öfke çığlığına dönüşmesine zemin hazırlamıştır. Bu yazının amacı, “Labour”un kadınlar üzerindeki etkilerini psikolojik ve toplumsal bağlamda incelemek, feminist terapi perspektifiyle ilişkilendirmek ve kadınların bir arada durmalarının altında yatan psikolojik dinamikleri irdelemektir. Herkes hazırsa başlayalım, keyifli okumalar.
Geçmişten Günümüze Feminist Etkiler
Feminist hareketin tarihsel gelişimi, “Labour” gibi çağdaş eserlerin neden bu kadar güçlü bir yankı uyandırdığını anlamak açısından önemlidir. Birinci dalga feminizm, 19. yüzyılda kadınların temel siyasal haklar (özellikle seçme-seçilme) için mücadelesiyle başlamıştır. İkinci dalga feminizm, 1960’lardan itibaren beden politikaları, iş yaşamında eşitsizlikler ve ev içi emeğin görünmezliği gibi alanlara odaklanmıştır.
Üçüncü dalga feminizm, çeşitlilik ve kimlik politikaları üzerinden ilerleyerek farklı deneyimlerin önemini vurgulamıştır. Günümüzde dördüncü dalga feminizm ise dijital mecralarda örgütlenme, dayanışma ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine karşı küresel bir ses yaratma üzerine kuruludur (Reedy & Haynes, 2023). “Labour”un TikTok ve Instagram gibi platformlarda hızla yayılması, bu dijital dayanışma ruhunun tipik bir göstergesidir.
Kadınların Şarkıya Yönelişinin Psikolojik Boyutu
Şarkının psikolojik etkileri üç temel mekanizmada karşımıza çıkmaktadır:
1. Duygusal Özdeşleşme: Şarkının sözlerinde vurgulanan toplumsal cinsiyet rolleri (örneğin anne, hizmetçi, bakıcı) pek çok kadının yaşam deneyimiyle örtüşmektedir. Dinleyiciler, şarkıyı dinlerken kendi hayatlarından kesitler bulmakta ve bu durum güçlü bir özdeşleşme yaratmaktadır.
2. Katarsis: Müzik, bastırılmış duyguların dışa vurulmasını kolaylaştırır. “Labour”, kadınların öfke, hayal kırıklığı ve tükenmişlik duygularını güvenli bir estetik çerçevede dile getirmelerine olanak tanımaktadır (Hadley, 2006).
3. Dayanışma Hissi: Sosyal medya üzerinde şarkıya eşlik eden videoların paylaşılması, kadınların yalnız olmadıklarını fark etmelerine yol açmıştır. Bu durum, bireysel deneyimlerin kolektif bir bilinç haline dönüşmesini sağlamaktadır.
Dolayısıyla kadınlar yalnız olmadıklarını haykırmakta ve tüm hemcinslerini desteklemektedir. Şarkının etkisini yalnızca teorik düzeyde değil, aynı zamanda somut kullanıcı deneyimleri üzerinden de gözlemlemek mümkündür.
YouTube ve TikTok gibi platformlarda şarkıya yapılan binlerce yorum, kadınların kendi yaşam öykülerini bu parçayla ilişkilendirdiğini göstermektedir. Örneğin, bir dinleyici “Sanki hayatımı baştan sona anlatıyor, ilk kez biri beni bu kadar doğru tarif etti” ifadesini kullanırken, bir diğeri “Bu şarkı bana yalnız olmadığımı hissettirdi” demektedir.
Bu tür yorumlar, “Labour”un yalnızca estetik bir deneyim değil, aynı zamanda kolektif bir psikolojik destek mekanizması işlevi gördüğünü kanıtlamaktadır. Böylece şarkı, feminist terapi perspektifinde sıkça vurgulanan “kişisel olan politiktir” ilkesini gündelik yaşamda doğrulamaktadır.
Feminist Terapi Perspektifi
Feminist terapi, 1970’lerden itibaren Laura Brown ve Jean Baker Miller gibi isimlerin öncülüğünde gelişmiş, “kişisel olan politiktir” mottosuyla bireysel deneyimlerin toplumsal bağlamda anlaşılması gerektiğini savunmuştur. Feminist terapi, kadınların yaşadıkları baskı ve eşitsizliklerin yalnızca bireysel psikolojik sorunlar değil, aynı zamanda toplumsal yapıların sonucu olduğunu vurgular (Bodry & Schwantes, 2021).
“Labour”, feminist terapinin bu yaklaşımıyla örtüşmektedir. Şarkının sözleri, kadınların maruz kaldıkları görünmez ev içi emeği ve toplumsal rollerin yükünü açıkça dile getirmektedir. Dolayısıyla bu şarkı, bir tür “kolektif terapi” işlevi görerek kadınların yaşadıkları sorunların kişisel değil, sistemik olduğuna dikkat çekmektedir.
Kadınların Birlikte Durmaları ve Psikolojik Nedenleri
Kadınların şarkı etrafında kenetlenmeleri, sosyal kimlik kuramı ve kolektif eylem psikolojisiyle açıklanabilir. Sosyal kimlik kuramına göre bireyler, ait oldukları gruplarla özdeşleşerek kendilerini tanımlarlar. Kadın kimliği, “Labour” etrafında ortak bir aidiyet zemini oluşturmuştur.
Kolektif eylem psikolojisi ise bir araya gelmenin kişilere güç ve motivasyon kazandırdığını öne sürer. Ayrıca empati ve aynalanma süreçleri de önemlidir. Kadınlar, başkalarının hikâyelerini duydukça kendi yaşantılarının da meşru olduğunu fark ederler. Bu da yalnızlık duygusunu azaltırken, topluluk duygusunu pekiştirir.
Dolayısıyla “Labour”, kadınların yalnızca bireysel değil kolektif bir psikolojik dönüşüm yaşamalarına aracılık etmektedir (Curtis, 2023).
Sonuç
Paris Paloma’nın “Labour” adlı eseri, modern çağın feminist müzik hareketi içinde önemli bir yere sahiptir. Şarkı, kadınların yaşadığı görünmez emek yükünü ve toplumsal cinsiyet rollerinin baskısını görünür kılarken, aynı zamanda psikolojik bir dayanışma ve kolektif terapi işlevi görmektedir.
Feminist terapi kuramlarının “kişisel olan politiktir” yaklaşımıyla uyumlu olan şarkı, bireysel deneyimlerin toplumsal bağlamda anlaşılmasına katkı sağlamaktadır.
Özetle “Labour”, yalnızca bir şarkı değil; kadınların tarihsel mücadelesinin günümüzdeki yansıması, kolektif bir iyileşme alanı ve feminist psikoloji açısından incelenmeye değer bir kültürel fenomendir.
Şarkının YouTube linkini buraya ekliyorum. Siz de isterseniz dinleyebilir ve yorumlara göz atabilirsiniz:
👉 https://www.youtube.com/watch?v=jvU4xWsN7-A
Kaynakça
Bodry, K., & Schwantes, M. (2021). Clinical applications of feminist music therapy: An overview of the literature. Nordic Journal of Music Therapy, 30(2), 106-130.
Curtis, S. L. (2023). Feminist Music Therapists in North America: Their Lives and Their Practices. Voices: A World Forum for Music Therapy.
Hadley, S. (Ed.). (2006). Feminist Perspectives in Music Therapy.
Reedy, F., & Haynes, K. (2023). Daughter-mother perspectives on feminist activism in the academy. Gender, Work & Organization, 30(2), 425-440.
Bostancı, E. C. (2020). Analysis of alternative rock scene through feminist standpoint (Master’s thesis). Middle East Technical University.