Perşembe, Ekim 2, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Duyguların Kaybolduğu Çocukluk: Duygusal İhmalin İzleri

Çocukların duygusal gelişimi, yalnızca fiziksel ihtiyaçlarının değil, aynı zamanda duygusal ihtiyaçlarının da karşılanmasıyla mümkün olur. Sevildiğini hissetmek, duygularına karşılık bulmak ve duygusal olarak kabul edilmek, bir çocuğun psikolojik sağlamlığı açısından hayati öneme sahiptir. Ancak bazı çocuklar, bu ihtiyaçlarını karşılayacak bir çevreden mahrum kalabilir. Bu durum literatürde “duygusal ihmal” olarak tanımlanır (Glaser, 2002).
Duygusal ihmal, çocuğun duygularına yeterince karşılık verilmemesi, duygusal varlığının tanınmaması ve düzenli olarak göz ardı edilmesi anlamına gelir. Bu tür bir ihmalin etkileri çoğu zaman görünmezdir; ancak yetişkinlik dönemine taşınan derin duygusal bozuklukların temelinde sıkça duygusal ihmal yatmaktadır. Bu bozukluklardan biri de “alexithymia”dır.
Alexithymia, bireyin duygularını tanıma, anlama ve ifade etmede zorlanmasıyla karakterize edilen bir kişilik özelliğidir (Taylor, Bagby, & Parker, 1997). Bu bireyler, kendilerinde “duygu yokmuş” gibi hissedebilir ya da hislerini anlamlandıramaz hale gelirler. İşte bu durum, “alexithymia” ya da Türkçesiyle “duygu körlüğü” olarak tanımlanır. Peki, çocuklukta yeterince duygusal karşılık alamayan bireylerin, ileriki yaşamlarında duygularla bu derece yabancılaşması bir tesadüf müdür?

Gelişme

Duygusal ihmal, çocuğun gelişimsel düzeyine uygun şekilde duygusal ihtiyaçlarının —örneğin empati, onay, sevgi ve güven— sistemli olarak karşılanmaması durumudur.
Duygusal doğrulama, çocuk için “anlaşıldım” hissini sağlar. Ancak bu doğrulama gerçekleşmediğinde çocuk, duygularını bastırma ya da inkâr etme stratejileri geliştirebilir (Kim ve arkadaşları., 2009). Bu da bireyin kendi duygularına yabancılaşmasına yol açar.
Örneğin düşen ve dizini kanatan bir çocuğa “Ağlama, bir şey yok” demek yerine, onun acısını anlamaya çalışmak, duygusal doğrulama sağlar. Ancak ihmal edilen çocuklar, duygusal acılarına anlam veremedikleri gibi, bu acıyı paylaştıklarında karşılık alamazlar. Bu durum, çocukta şu mesajı doğurur: “Duygularım önemli değil.”

Zamanla bu çocuklar, kendi içsel yaşantılarına yabancılaşabilirler. Hatta duygularını bastırma, yok sayma ya da tamamen inkâr etme stratejileri geliştirebilirler (Kim ve arkadaşları., 2009). Bu bastırma mekanizmaları ilk başta koruyucu gibi görünse de, uzun vadede psikolojik işlevselliği ciddi şekilde bozar.
Alexithymia terimi, Yunanca kökenli olup “duygu kelimeleri olmadan” anlamına gelir. Bu durumdaki bireyler, hissettiklerini adlandıramaz, hatta ne hissettiklerini fark bile edemezler. Onlar için “üzgünüm” ya da “mutluyum” demek bile karmaşık bir hal alabilir. Alexithymia terimi literatürde ise ilk kez Sifneos (1973) tarafından psikosomatik hastalarda kullanılmıştır. Bu durum; duyguları adlandırma güçlüğü, ifade etmede yetersizlik, sınırlı içsel farkındalık ve dışa dönük düşünce tarzı gibi özelliklerle tanımlanır. Taylor ve arkadaşlarının (1997) tanımlamasına göre alexithymia, dört temel özellik içerir: duyguları tanımlamada zorluk, duyguları başkalarına aktaramama, iç gözlemde eksiklik ve dışa dönük, yüzeysel düşünme biçimi.

Bu iki olgu arasında kurulan ilişki, birçok bilimsel çalışmada da desteklenmiştir. Gündoğdu ve Yavuzer (2021), üniversite öğrencileri üzerinde yürüttükleri araştırmada, çocuklukta duygusal ihmal yaşayan bireylerin alexithymia düzeylerinin anlamlı şekilde daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Benzer biçimde, Aust ve arkadaşları (2013), ihmalin beyin yapılarında duygusal işlemlemeye dair bölgelerde bozulmalara neden olabildiğini rapor etmiştir.

Bu ilişkiyi açıklamada Bowlby’nin bağlanma kuramı büyük önem taşır. Güvenli bağlanma geliştiremeyen çocuklar, duygularına dair geri bildirim alamadıklarında, bu duyguları bastırmayı ya da yok saymayı öğrenirler (Bowlby, 1988). Duyguların aynalanmaması, çocuğun kendi içsel deneyimlerini yapılandıramamasına neden olur. Bu da, alexithymia’nın gelişimsel zeminini oluşturabilir (Schimmenti ve arkadaşları., 2017).

Nörobilimsel bulgular da bu ilişkiyi desteklemektedir. Teicher ve arkadaşları (2016), çocukluk çağı ihmali yaşayan bireylerin beyinlerinde duygusal işlemleme ve düzenlemeyle ilişkili bölgelerde (örneğin amigdala ve ön singulat korteks) işlevsel ve yapısal değişiklikler gözlemlemişlerdir. Bu da duygusal yanıtların zayıflamasına ve alexithymik özelliklerin pekişmesine neden olabilir.

Toplumsal cinsiyet rolleri ve kültürel normlar da alexithymia’nın gelişimini etkileyebilir. Özellikle erkek bireylerde, duyguların bastırılması toplum tarafından ödüllendirilirken, bu durum duygusal ifade yoksunluğunu besleyebilir (Levant ve arkadaşları., 2009). Kültürel bağlamda duyguların açıkça konuşulmadığı toplumlarda, duygusal ihmalin etkileri daha görünmez hale gelir (Dereboy, 1990).

Terapötik anlamda, alexithymia ile başa çıkmak zorlayıcı olsa da mümkündür. Duygu Odaklı Terapi (Emotion-Focused Therapy), Mindfulness temelli yaklaşımlar ve beden odaklı teknikler, bireyin duygularıyla yeniden bağlantı kurmasını sağlar (Greenberg, 2004). Özellikle duygusal ihmal öyküsü bulunan bireylerde, terapide güvenli ilişki kurmak ve duyguları yavaş yavaş keşfetmelerine olanak tanımak oldukça kritiktir (Courtois & Ford, 2013).

Sonuç

Çocuklukta yaşanan duygusal ihmal, bireyin yaşam boyu sürdürebileceği duygusal zorlukların temelinde yer alabilir. Bu tür bir ihmal, bireyin duygusal gelişimini sekteye uğratarak, alexithymia gibi derin psikolojik problemlerle sonuçlanabilir. Duygularına karşılık bulamayan çocuk, zamanla bu duygulara ulaşamaz hale gelir. Alexithymia, bu açıdan bakıldığında duygusal ihmale verilen sessiz ama kalıcı bir yanıttır.

Duygularını tanıyamayan, onları ifade edemeyen bireyler; yalnızca ilişkilerinde değil, kendi benliklerinde de boşluk hissederler. Bilimsel bulgular, duygusal ihmalin alexithymia ile doğrudan ilişkili olduğunu göstermektedir. Bu bilgi, yalnızca klinik müdahalelerde değil, aile danışmanlığı, ebeveyn eğitimi ve erken çocukluk programlarında da dikkate alınmalıdır.

Duygularını tanıyabilen bireyler yetiştirmek, ancak duygusal açıdan destekleyici çevreler yaratmakla mümkündür.

Kaynakça

  • Aust, S., Härtwig, E. A., Heuser, I., Bajbouj, M., & Gallinat, J. (2013). Emotional neglect in childhood shapes social pain processing in medial prefrontal cortex. Social Cognitive and Affective Neuroscience, 9(12), 1906–1913. https://doi.org/10.1093/scan/nst185

  • Bowlby, J. (1988). A secure base: Parent-child attachment and healthy human development. Basic Books.

  • Courtois, C. A., & Ford, J. D. (2013). Treating complex traumatic stress disorders in children and adolescents: Scientific foundations and therapeutic models. Guilford Press.

  • Dereboy, İ. F. (1990). Alexithymia: Psikosomatik ilişkilere farklı bir yaklaşım. Klinik Psikiyatri, 1, 55–64.

  • Glaser, D. (2002). Emotional abuse and neglect (psychological maltreatment): A conceptual framework. Child Abuse & Neglect, 26(6–7), 697–714. https://doi.org/10.1016/S0145-2134(02)00342-3

  • Greenberg, L. S. (2004). Emotion-focused therapy. Clinical Psychology & Psychotherapy, 11(1), 3–16. https://doi.org/10.1002/cpp.388

  • Gündoğdu, S., & Yavuzer, Y. (2021). The mediator role of alexithymia in the relationship between childhood traumas and psychological symptoms. Current Psychology, 40, 3944–3953. https://doi.org/10.1007/s12144-019-00348-w

  • Kim, J., Cicchetti, D., Rogosch, F. A., & Manly, J. T. (2009). Child maltreatment and trajectories of personality and behavioral functioning: Implications for the development of personality disorder. Development and Psychopathology, 21(3), 889–912. https://doi.org/10.1017/S0954579409000481

  • Levant, R. F., Hall, R. J., Williams, C. M., & Hasan, N. T. (2009). Gender differences in alexithymia. Psychology of Men & Masculinity, 10(3), 190–203. https://doi.org/10.1037/a0015652

  • Ogrodniczuk, J. S., Piper, W. E., Joyce, A. S., & McCallum, M. (2011). Alexithymia as a predictor of response to therapy: A meta-analysis. Psychotherapy Research, 21(5), 528–534. https://doi.org/10.1080/10503307.2011.581715

  • Schimmenti, A., Passanisi, A., Gervasi, A. M., Manzella, S., & Famà, F. I. (2017). Insecure attachment attitudes in the development of dissociation: The mediating role of alexithymia. Journal of Trauma & Dissociation, 18(4), 409–424. https://doi.org/10.1080/15299732.2016.1241859

  • Sifneos, P. E. (1973). The prevalence of ‘alexithymic’ characteristics in psychosomatic patients. Psychotherapy and Psychosomatics, 22(2), 255–262.

  • Taylor, G. J., Bagby, R. M., & Parker, J. D. A. (1997). Disorders of affect regulation: Alexithymia in medical and psychiatric illness. Cambridge University Press.

  • Teicher, M. H., Samson, J. A., Anderson, C. M., & Ohashi, K. (2016). The effects of childhood maltreatment on brain structure, function and connectivity. Nature Reviews Neuroscience, 17(10), 652–666. https://doi.org/10.1038/nrn.2016.111

Çağdaş Vezir
Çağdaş Vezir
Çağdaş Vezir, Klinik Psikoloji yüksek lisans mezunu bir uzman psikologdur. 2017 yılında başladığı Doğu Akdeniz Üniversitesi (%100 İngilizce) Psikoloji lisans eğitimini 2021 yılında tamamlamıştır. Bu süreçte çeşitli eğitimlere katılmış, gönüllü olarak Aydın’da bir psikoterapi merkezinde staj yapmıştır. 2022 yılının güz döneminde Yakın Doğu Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans eğitim sürecine başlamıştır. Yüksek lisans eğitim döneminde staj programını 2022 yılı yaz mevsiminde Lefkoşa Yakındoğu Üniversite Araştırma Hastanesinde, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği’nde tamamlamıştır. "Genç yetişkinlerde cinsel bağımlılık, çocukluk çağı travmaları ve psikolojik esnekliğin aracı"; tez çalışmasıyla yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır, aynı zamanda akademik yayınlarıyla alana katkıda bulunmuştur.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar