Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Beden ve Zihnin Durması: Hareketsizliğin Yıkımı

Sabah alarmınızın sesine uyandığınızı düşünün. Uyandığınızda daha kalkmadan telefonu elinize alıyorsunuz. Yataktan kalkıp mutfağa giderken telefondan bildirimlere bakıyorsunuz; kahvaltınızı edip hazırlanıp işe gitmek için toplu taşımaya veya kendi aracınıza biniyorsunuz ve işe geldiğinizde bütün günü masa başınızda geçiriyorsunuz; toplantılara katılıp, gelen e-postaları ve telefonları cevaplayıp teslim etmeniz gereken projelerinizi bitirmeye çalışıyorsunuz. Akşam evinize döndüğünüzde de yatağa uzanıp uyuyana kadar sosyal medyada geziniyorsunuz. Gününüzün büyük bir bölümü bu tarz bir döngüde geçmekte; zihniniz de farkında olmadan durağan bir hale geçip buna uymaya çalışıyor. Günümüz yaşamının bu negatif etkisi sadece fiziksel sağlığımızı değil, ruhsal sağlığımızı da derinden etkilemekte. Halbuki, çözüm yolu sanıldığı kadar zor ve karışık değil; birkaç kolay adımla zihnimizdeki durağan olan mekanizmaları tekrar harekete geçirebiliriz.

Zihnin ve Hayatın Yavaşlaması

Durağan bir yaşam tarzı, bilimsel kaynaklarda sedanter yaşam olarak da bilinmektedir. Sabit yerde uzun süre oturmak sadece vücuttaki kasları dayanıksız bir hale getirmiyor; zihnin yavaşlamasına, hafıza kaybına ve dikkat eksikliğine sebep olabiliyor. Düzenli fiziksel aktivite, beynimizde yeni nöronların oluşumunda etkilidir ve hafıza için oldukça önemli bir rol oynayan hipokampüsün güçlenmesinde kritik bir rol oynamaktadır (Ratey, 2008). Ofiste çalışanlar ve öğrenciler, kendilerini yorgun ve durağan hissettiklerini sıkça belirtmiştir; bu da zihnin yapısını ve döngülerini negatif şekilde etkiler. Beynimiz yeni bağlantılar, yeni sinapslar oluşturmak için uyaranlara ihtiyaç duyar. Yürüyüşe çıkmak, bazı egzersizler yapmak veya evin içinde gezinmek gibi basit yöntemler bile beynimize uyaranlar gönderip geliştirebilir. Bedenimizin yaptığı her hareket, zihnimiz için bir uyarı sinyalidir ve bu sinyallerin yok olması beynin durağan haline geçmesine sebep olur.

Psikolojik Durumdaki Beklenmedik Sarsıntılar

Egzersiz rutinleri, beyin için en önemli sinir ileticilerinden ikisi olan dopamin ve endorfinin salgılanmasını sağlayarak bir nevi antidepresan rolünü alır. Durağan bir yaşam tarzı süren birinde bu hormonlar harekete geçmez. Sedanter yaşam olarak da bilinen durağan yaşam tarzı, depresyon ve kaygı bozuklukları ile bağlantılıdır (Chekroud et al., 2018). Pandemi döneminde insanların toplu bir şekilde evde kalmak zorunda olması, bu durumun en iyi örneklerinden biridir; birçok insanın hareketsiz kalmasıyla depresyon ve stres seviyeleri artmıştır. Kısa mesafeli yürüyüşler bile kaygı seviyesini ciddi ölçüde düşürebilir; fakat birçok insanın hayatında hareketsizlik, büyük bir etken olarak devam etmektedir. Bedenimizin stres seviyelerini düşürmek için kullandığı yöntemleri atlamak, psikolojik sağlığımız için negatif sonuçlar doğurabilir.

Stres ve Sabitliğin Bitmeyen Döngüsü

Durağan olmak sadece stresin sonucu değil, kaygı seviyelerinin daha da artmasına sebep olan bir unsurdur. Kaygı hissettiğimiz zaman, birçok insanın aklından geçen, yatağa kıvrılıp yorganı başının üstüne kadar çekmek ve hiçbir şey yapmamak olur. Halbuki bu durum, stres hormonu olarak geçen kortizolün seviyesinin azalmasını engelleyip stresi daha da artırır. Bu sebepten dolayı da vücudumuz ve psikolojik durumumuz arasında bitmek bilmeyen bir döngü oluşmaktadır. Kaygıdan dolayı daha da durağan bir hale geliyoruz ve bu da kaygımızı artırıyor. Düzenli yapılan fiziksel aktivite, bu döngüden kurtulmanın yoludur. Evde hareket etmek, yürüyüşe çıkmak gibi aktiviteler sadece ruhsal sağlığımızı değil, fiziksel sağlığımızı da etkiler; yorgunluğu azaltır ve uyku kalitesini artırır. Bu döngünün kırılması durumunda stresle baş etme yöntemleri güçlenmiş olur.

Türkiye’de Hareketsizliğin Kültürel Bakış Açısı

Türkiye genelinde yapılan araştırmalar, yetişkin ve genç toplumun hareket seviyesinin giderek azaldığını göstermektedir. Ne yazık ki birçok insan, spor yapmayı yalnızca kilo kontrolü ve kas oluşumu için yapmaktadır. Halbuki günlük hayatımıza kattığımız basit fiziksel aktiviteler, sadece beden değil, ruh sağlığımızı da önemli boyutta etkiler. İş yerinde asansör yerine merdivenleri kullanmak, öğle arasında yürüyüşe çıkmak gibi basit hareketler bile yoğun tempolu hayatımızda zihnimizi tazeleyebilir ve stres seviyelerini azaltabilir. Hareket etmeyi ve fiziksel aktiviteyi bir yaşam tarzı olarak görmek, ruhsal ve zihinsel sağlığımıza oldukça iyi gelecektir.

Hareketliliğin Tekrar Keşfedilmesi

Fiziksel aktiviteyi sadece bir zorunluluk olarak görmek yerine, ruhsal ve zihinsel sağlığımızı geliştiren bir yöntem olarak görmek önemlidir. Fiziksel aktivite, sadece kaslarımızı ve bedenimizi güçlendirmekle kalmaz; duygularımızı kontrol etmemize ve kaygıyla başa çıkmamıza da yardımcı olur. Düzenli olarak hareket etmek, üretkenlik seviyesini artırır ve daha yaratıcı bir şekilde düşünmemizi destekler. Örneğin, durağan durumda olduğumuzda aklımıza gelen düşünceler sayısı, yürüyüşler sırasında aklımıza gelen fikirler kadar sık değildir. Hareketsiz bir yaşam tarzı, bedenimizi tembelleştirdiği gibi zihnimizi de yavaşlatır ve yaratıcı düşünme yeteneğimizi azaltır.

Sonuç

Hareketsiz bir yaşam tarzı, günümüz yaşamının beklenmedik düşmanlarından biri olarak bilinmektedir. Stres, depresyon ve zihnimizin durağan hale gelmesi, hareketsiz yaşam tarzının bilinmeyen sonuçlarından bazılarıdır. Bununla savaşmanın yolu oldukça basittir: günlük yaşamımızla fiziksel aktiviteyi birleştirmek. Ufak tefek adımlar atmak bile büyük etkilere sebep olabilir. Kısa yürüyüşlere çıkarak başlamak bile bazen yeterlidir. Zihnimizin en çok ihtiyacı olan şeylerden biri, bedenimizin hareket halinde olmasıdır. Hareketsiz bir yaşam tarzı, sadece bedenimizi değil, zihnimizi ve ruhumuzu da yavaşlatır. Bunu fark edebilmek bile yaşam tarzını değiştirme yolunda büyük bir adımdır. Unutmayın, en zorlu yolculuklar bile küçük adımlarla başlar.

Kaynakça

  • Chekroud, S. R., Gueorguieva, R., Zheutlin, A. B., Paulus, M., Krumholz, H. M., Krystal, J. H., & Chekroud, A. M. (2018). Association between physical exercise and mental health in 1·2 million individuals in the USA between 2011 and 2015: a cross-sectional study. The Lancet Psychiatry, 5(9), 739-746.

  • Ratey, J. J. (2008). Spark: The Revolutionary New Science of Exercise and the Brain. Hachette UK.

Esma Özden
Esma Özden
Psikolog Esma Özden, Psikoloji lisans eğitimini Türkiye’de İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Lisans eğitimi süresince insan davranışlarının altında yatmakta olan bilişsel ve duygusal nedenlere yönelik ilgisi doğrultusunda çeşitli kliniklerde staj yaparak daha fazla tecrübe edinmiştir. Bu süreçte hem Türkiye’de hem İngiltere’de klinik alanda yaptığı stajlar, farklı düşünce ve kültürler bağlamında psikoterapi uygulamaları ile ilgili önemli bakış açıları kazanmasına katkıda bulunmuştur. Akademik hayatına İngiltere’de Klinik Psikoloji yüksek lisans programı ile devam eden Esma, Bilişsel Davranışçı Terapi, Çocuk Değerlendirme ve Dikkat Testleri, MMPI, TAT-CAT, SCID-II, Beck Depresyon ve Beck Anksiyete başta olmak üzere birçok eğitim tamamlamıştır. Bütüncül bir yaklaşımı ele almakta, terapi sürecini bireysel psikolojik dayanıklılığı ve farkındalığı güçlendirmeye yönelik planlamaktadır. Psikolojiyi sadece davranışlara anlam getiren bir bilim dalı olarak değil, bireyin ilerlediği yolda bir ışık olarak görmekte; Psychology Times’da yazdığı yazılarla okuyucuların kendilerine dair farkındalık oluşturmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar