Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Neşe Bir Karar: Psikoloji, İletişim ve Anı Yaşamanın Gücü

İnsanın en temel yanılgılarından biri, mutluluğun dışsal koşullara bağlı olduğu inancıdır. Daha iyi bir şehirde, daha çok parayla, daha “uyumlu” bir eşle ya da daha konforlu bir hayatla, nihayetinde huzuru bulabileceğimizi sanırız. Oysa dertler hayatın doğal akışının bir parçasıdır; evli olmak, çocuk sahibi olmak, çalışmak, hatta sadece nefes almak bile bir yükümlülük getirir. Bu yüzden, dertlerimizi yok etmeye çalışmak yerine, onlarla birlikte yaşamayı öğrenmek psikoloji açısından kritik bir beceridir (Seligman, 2011).

İletişim eksiklikleri, yanlış anlaşılmalar ve beklenti farklılıkları çoğu zaman evliliklerdeki huzursuzluğun kaynağı gibi görünür. Ancak çoğu durumda asıl sorun evliliğin kendisi değil, bireyin yaşamla kurduğu ilişki biçimidir. Sorunlarımızı yalnızca partnerimize, işe ya da şehir hayatına yüklemek kolaydır; ancak çözüm, içsel bakış açımızı değiştirmekte yatar.

Bu noktada anı yaşamak kavramı, psikoloji ve iletişim bilimlerinin kesişiminde bize önemli bir perspektif sunar. Çünkü anı yaşamak yalnızca bireysel bir beceri değil; aynı zamanda sosyal ilişkilerimizi, eşimizle, ailemizle ve kendimizle kurduğumuz iletişimi doğrudan etkileyen bir tutumdur.

Dertlerin Doğası ve İnsan Psikolojisi

İnsanın sürekli olarak mevcut durumdan farklı bir yerde daha mutlu olacağına inanması, psikolojide hedonik adaptasyon olarak bilinir (Brickman & Campbell, 1971). Bir sahil kasabasına taşınmayı hayal ederiz, orada daha huzurlu olacağımıza inanırız; ancak kısa bir süre sonra yeni hayatımıza alışır ve yeni dertler buluruz. Çünkü beynimiz, mutluluk ve mutsuzluk seviyesini dengelemek üzere tasarlanmıştır.

Bu gerçeği fark etmek, dertleri hayatın olağan parçası olarak kabul etmemizi kolaylaştırır. Bu, teslimiyet değil; aksine, daha bilinçli bir seçimdir. Dertleri yok etmeye çalışmak yerine, hangi duyguları besleyeceğimize karar verme özgürlüğünü elimize alırız.

Neşe Bir Karardır: Biyolojik ve Psikolojik Temeller

Pozitif psikoloji alanındaki çalışmalar, neşeli bir yaşamın sadece “şansa” bağlı olmadığını gösteriyor. Seligman (2011), mutluluğun %50’sinin genetik faktörlerden, %10’unun dış koşullardan, ancak %40’ının ise tamamen bireysel tercihlerden kaynaklandığını belirtir. Yani neşelenmek, büyük ölçüde öğrenilebilir bir beceridir.

Örneğin, her sabah uyandığınızda güne dair küçük bir neşe kaynağı yaratmak, bir kahve hazırlamak, sevdiğiniz bir şarkıyı açmak, kısa bir yürüyüşe çıkmak beyninizdeki dopamin salınımını tetikler (Davidson & Begley, 2012). Bu küçük mutluluklar tekrarlandıkça alışkanlığa dönüşür, alışkanlıklar ise zamanla karakterinizi şekillendirir. Eğer sürekli hüzün “elbiseleri” giyerseniz, beyniniz bu modda kalmaya alışır. Ancak bilinçli olarak neşe pratiği yaptığınızda, beyniniz yeni bir duygu repertuarı geliştirir.

Evlilikte de yaşanılan küçük krizlerden çıkış yolu bu olabilir. Yoğun iş temposu, çocukların ihtiyaçları ve şehir hayatının stresi arasında bazen eşler arasında iletişim kopma noktasına gelmektedir. Sorunları büyütmek yerine, o günkü küçük güzelliklere odaklanmaya çalışmak; sabah kahvaltısında birlikte içilen bir çay, akşam balkonda hissedilen serin rüzgâr… Fark ettim ki neşe, büyük değişikliklerde değil, küçük anlarda gizlidir.

Anı Yaşamak ve İletişim Üzerindeki Etkileri

Anı yaşamak, sadece bireysel psikolojiyi değil, ilişkilerdeki iletişim kalitesini de doğrudan etkiler. Mindfulness temelli terapiler, özellikle çift terapilerinde son yıllarda oldukça yaygın olarak kullanılıyor. Kabat-Zinn (2003), mindfulness’ı “şu ana, yargısız bir farkındalıkla odaklanmak” olarak tanımlar.

Eşinizle tartışırken aslında çoğu zaman geçmişteki kırgınlıkların veya geleceğe dair kaygıların yükünü taşırsınız. Ancak anı yaşamak sayesinde, şu an’a odaklandığınızda, konuşmanın içeriğini değil, eşinizin duygusunu dinlersiniz. Bu da empatiyi, anlayışı ve bağ kurmayı kolaylaştırır.

İletişimde “şimdi”de kalabilen bireyler, duygularını daha net ifade eder, yanlış anlamalar azalır ve ilişkide güven duygusu pekişir (Gottman & Silver, 2015). Kendi deneyimimden biliyorum ki, bir tartışmanın ortasında derin bir nefes alıp “Şu an gerçekten ne hissediyorum?” diye sormak bile, çatışmayı çözmede büyük bir fark yaratabiliyor.

Seçimin Gücü

Hayatta kontrol edemediğimiz birçok şey var: Ekonomi, iş koşulları, hastalıklar, hatta bazen evliliğimizin dinamikleri… Ancak seçebileceğimiz bir şey var: Hangi duyguları besleyeceğimiz.

Neşeli bir karakter geliştirmek, bir tür “duygusal kas” çalıştırmak gibidir. Başlangıçta zor olabilir, ancak tekrar ettikçe güçlenir. Bu noktada iletişim de devreye girer; neşemizi paylaşmak, duygularımızı açıkça ifade etmek ve sevdiklerimizle bağ kurmak, mutluluk hormonlarının daha yoğun salgılanmasına neden olur (Fredrickson, 2001).

Özetlemek gerekirse dertler bitmeyecek. Ancak bu, mutsuz olmaya mahkûm olduğumuz anlamına gelmez. İnsan, kendi psikolojik yönelimlerini seçme kapasitesine sahiptir. Neşe, bir armağan değil; bilinçli bir karardır. Anı yaşamak, iletişimimizi güçlendiren, kimliğimizi şekillendiren ve ruh sağlığımızı besleyen bir yaşam pratiğidir.

Küçük bir alışkanlık değişimiyle başlayan bu yolculuk, zamanla karakterimizi dönüştürür. Neşe bir tutum, bir bakış açısı, bir yaşam biçimidir. Dertleri yok etmeye çalışmak yerine, neşeyi bilinçli bir şekilde davet etmek, daha sağlıklı ilişkiler ve daha dengeli bir iç dünya için elimizdeki en güçlü araçtır.

Kaynakça

Brickman, P., & Campbell, D. T. (1971). Hedonic relativism and planning the good society. In M. H. Appley (Ed.), Adaptation-level theory (pp. 287-302). Academic Press.

Davidson, R. J., & Begley, S. (2012). The emotional life of your brain. Hudson Street Press.

Fredrickson, B. L. (2001). The role of positive emotions in positive psychology. American Psychologist, 56(3), 218–226.

Gottman, J., & Silver, N. (2015). The seven principles for making marriage work. Harmony Books.

Kabat-Zinn, J. (2003). Mindfulness-based interventions in context: Past, present, and future. Clinical Psychology: Science and Practice, 10(2), 144–156.

Seligman, M. E. P. (2011). Flourish: A visionary new understanding of happiness and well-being. Free Press.

Maide Nur Kılıçarslan Yıldız
Maide Nur Kılıçarslan Yıldız
Maide Nur Yıldız, psikolog ve uzman iletişimcidir. Lisansını Üsküdar Üniversitesi Psikoloji ve İletişim Bilimleri alanında %100 bursla tamamlayan Yıldız, İstanbul Üniversitesinde tezli master ile Kişilerarası İletişim alanında uzmanlaşmıştır. Kariyerinin ilk yıllarında oyun terapisi, filial terapi, çeşitli objektif ve projektif testleri uygulama deneyimi kazanmış sonrasında kişisel gelişimi için oldukça etkili bir deneyim olarak gördüğü sivil toplum alanında çalışmalarına devam etmiştir. Sonrasında üniversite düzeyindeki öğrencilerle depremzede ve travmatize olmuş çocuklarla ve yetişkinlerle sahada bir arada olurken çeşitli kurumlarda Bağımlılık Danışmanlığı ve Çocuk İhmali ve İstismarına Yaklaşım alanında eğitici olarak görev almıştır. Farklı alanlardaki çalışma deneyimleri ile bilgileri güncel kalmıştır. Uluslararası bir panelde konuşmacı olarak katılmıştır. Ayrıca ulusal yayınevinde de yayımlanan makalesi ile akademik çalışmalara da önem vermektedir. Psikoloji ve İletişim Bilimleri alanında elde ettiği akademik bilgiler, deneyimler ve uzmanlığı ışığında bireylerin içsel potansiyellerini güçlendirme ve işlevselliklerine katkı sunma misyonuyla çalışmalarını sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar