Değersizlik Duygusu Nedir?
Değersizlik duygusu; kişinin kendi varoluşunu önemsiz, yetersiz, sevilmeye layık görmemesiyle tanımlanır. Değerli hissetmek sandığımızdan çok daha temel bir ihtiyaçtır. Birçok insanın dışarıdan bakıldığında başarılı, güçlü ya da sevilen biri gibi görünmesine rağmen içten içe hep “eksik, değersiz, yetersiz” hissetmesinin nedeni burada saklıdır.
Değersizlik duygusu yalnızca anlık bir his değil; kişinin benlik algısına dair geliştirdiği derin bir inançtır. Sevildiğini bilse bile içinde hala “yetemedim” cümlesi yankılanabilir. Özellikle küçük yaşlarda gelişen bu inanç zamanla kimlik algısının bir parçası haline gelir. Bazen başarılarla örtülür, bazen ilişkilerle bastırılır.
Değersizlik Duygusu Nasıl Oluşur?
Değersizlik duygusu çoğu zaman çocuklukta başlar. Özellikle çocuğun görülmediği, duyulmadığı, yeterince onaylanmadığı ortamlarda gelişir. Aile içindeki duygusal ihmaller, aşırı eleştiriler, kıyaslanmalar bu duygunun temelini oluşturur.
Bir çocuk sevgiye ve ilgiye koşullu olarak ulaşırsa zamanla kendi değerinin de bir koşula bağlı olduğunu öğrenir. Başarılı olursa takdir edilir, sessiz olursa sevilir, uyumlu davranırsa kabul edilir, sorun çıkarmazsa onaylanır ve övülür. Böylece kendi öz değerini değil, ailesinin ve başkalarının onun hakkında düşündüklerini merkeze almaya başlar.
Kendini yalnızca başardığında ya da onların istediği gibi biri olduğunda değerli hisseden çocuk, büyüdüğünde kendi olamaz, öz değerini kazanamaz ve hep başkalarının onayına ihtiyaç duyar. Kendi varlığına sadece olduğu haliyle bir anlam yüklemekte zorlanır.
Değersizlik Duygusu Nasıl Yaşanır?
Değersizlik duygusu yaşayan birey kendini sık sık eleştirir, başarılarını küçümser, onay alma ihtiyacı baskındır, hayır diyemez, fazla fedakar davranır, başkalarının gözünde değerli olmak için çabalar, sevildiğine ikna olması zordur.
Çocuklukta değersizlik duygusunu öğrenmiş birey yetişkinliğinde kendinden çok farklı biri gibi davranabilir, sevmediği şeyleri yapabilir, hiç istemediği insanlarla birlikte olabilir ve sonunda kendi benliğini kaybeder. Kendi değerini başkalarında arar bu yüzden değer görmek ve onay almak için sürekli başkalarını memnun etmeye çalışır, çevresindekileri mutlu etmeye çalışırken kendini ihmal eder. Bir noktada değer görebilmek için kendine ihanet eder.
Çocukluktan Yetişkinliğe Taşınan Bir İnanç
Değersizlik duygusu çocuklukta yaşanan bazı temel eksikliklerin yetişkinlikte şekil değiştirmiş halidir. Çocukken anne ve babasından yeterince kabul, onay ya da sevgi göremeyen biri yetişkin olduğunda bu boşluğu başkalarının gözlerinde ve sözlerinde arar.
Kişi kendi içsel değerini bulmakta zorlandığı için dışarıya bağımlı hale gelir. Bu bir tür duygusal açlık yaratır. Ne kadar çevresinde onu seven insanlar olsa da, takdir edilse de kendini inandıramaz. Çünkü değer hala dışarıdan beklenen bir şeydir; içeriden gelmiyordur.
Bu Döngü Nasıl Kırılır?
Öncelikle bu duygunun farkına varmak.
Kendimize şu soruları sormak işe yarayabilir:
-
Bu duyguyu ilk ne zaman hissettim?
-
Kendime nasıl davranıyorum, hangi cümleleri en çok içimde tekrar ediyorum?
-
Ben gerçekten bu şekilde mi düşünüyorum yoksa birinin bana bir zamanlar söylediği bir şeye mi inandım?
Bazen değersizlik duygusu çocukken duyduğumuz bir cümlenin, bir bakışın, bir yok sayılmanın içimizde bıraktığı izdir ve bu izlerin üzerine benlik algısını inşa ederiz, zamanla bir kalıba dönüşür.
Bu süreçte psikoterapi kişinin kendi duygusal dünyasını anlamasında, geçmiş deneyimlerini çözümlemesinde ve kendine dair geliştirdiği olumsuz inançları dönüştürmesinde çok önemli bir destek sağlar. Psikoterapi sürecinde benlik algısını yeniden kurmak, öz şefkat çalışmaları yapmak ve şemaları çalışmak etkili olabilir.
Son Söz
Hiçbir çocuk dünyaya değersiz olarak gelmez. Çocukluğumuzda gelişir ve bir yetişkin olduğunda hala çocukken hissettiği o boşluğu doldurmaya çalışır. Oysa belki de artık dışarıdan değil, içeriden bakmanın zamanıdır.
Eğer sen de sıklıkla bu duyguyu yaşıyorsan unutma: “Sen sadece var olduğun için değerlisin.”