Hiç düşündünüz mü, hayatımıza giren kişiler hayatımızda neden bulunuyorlar? Hayatımıza rastgele mi geliyorlar yoksa hayatımızda bulunmalarının bir sebebi var mı? Bu soruların cevabı kesinlikle evet. Hayatımızda bulunan insanlar rastgele hayatımıza girmiyor; bizi eğitmek, hareketlerimizi dengelemek, kişilik özelliklerimizi yeniden gözden geçirip doğru yolu bulmak, insan ilişkilerimizi yeniden düzenlemek için geliyorlar. Ayrıca bize ayna görevi görerek, iyi ve gölge yönlerimizi fark etmemize yardımcı oluyorlar.
Hayatımızda bulunan kişiler ile yaşadığımız problemler aslında bu ayna görevini gösterir. Böylelikle her açıdan gelişim içinde oluruz. Bu gelişimin farkında olup kendimizi düzeltmeye, eğitmeye çalışırsak; romantik ilişkilerimizde, kardeş ilişkilerimizde, ebeveynlik ilişkilerimizde, çocuk olarak anne babalarımız ile ilişkilerimizde şikayet etmek yerine hoşgörülü olup hayatımıza giren kişilerin gerçek hikmetini de gönülden görmüş oluruz. Zaten kendini keşif yolculuğuna çıktığımız zaman, hayat senaryomuzdaki varoluş amacımızı da keşfederiz. Bu varoluş amacımıza göre hayatımıza ona göre kişiler çekeriz.
Aslında asıl amacımız hayatımızı sürdürürken gelişip gölge yönlerimizi dönüştürmektir. Varoluş amacımız doğrultusunda ilerleyip gelişimimizin farkında olursak, dönüşümümüz de daha kolay olur. Gelişim yaşamaya, dönüşmeye başladıktan sonra yaşadığımız her olaya, hayatımıza giren her bireye hikmetle bakmaya başlarız. Bu bilgiler ışığında, astroloji perspektifinde yükselen burcumuz ve bizim karakterimizi şekillendiren element dengemiz, hayatımızda bulunan kişiler hakkında ipucu görevi görür.
Yükselen Burcun İnsan Profili Üzerindeki Etkisi
Yükselen burcumuz, dışarıdan görünen kısmımızı, doğduğumuz an ve doğduğumuz çevreyi, kimliğimizi, mizacımızı, auramızı, hayat yolunda giderken kullandığımız aracımızı gösterirken aynı zamanda etrafımıza gelen insan profilini gösterir. Yükselen burcumuz, hayatımıza nasıl bir partner, arkadaş, anne, baba, çocuk çekeceğimizin bilgisini verir.
Karşıtlık prensibi dediğimiz eksik ya da fazla olan yönlerimizi dengelemek için hayatımıza ona göre kişiler çekeriz. Hızlıysak yavaş, atılgansak pasif, dışadönüksek içedönük, daha agresifsek sakin, konuşkansak daha dinleyici kişileri hayatımıza çekeriz. Bu bağlamda, birbirimizi dengeleriz, eğitiriz, geliştiririz.
Hızlı ve pratik bir kişiliğe sahipsek, hayatımıza giren kişilerden biri ya da birkaçı daha yavaş hareket eden olur ve bize sabrı, dinginliği öğretirler. Biz de hayatımızdaki kişiye ya da kişilere daha hızlı hareket etmeyi, pratikliği öğretiriz. Başka bir örnek ile titiz bir kişiliğe sahipsek daha rahat kişileri hayatımıza çekeriz ve birbirimize titizliği, düzeni ve daha rahat olmayı öğretiriz.
Bu konuya hikmetle bakmazsak eğer, hayatımıza giren insanlardan sürekli şikayet içinde oluruz. Gelişim içinde olduğumuzun bir türlü farkında olamayız. Durup düşündüğümüz zaman gerçekten şikayet içinde olduğumuzu görürüz. Sonra geçinmek, mutlu olmak yerine kendimizi yıpratıp “neden böyle” diye zihnimizi gereksiz yorarız. Hayatımıza giren insan profiline somut olarak bakıp spesifik olarak hayatımızın hangi alanlarında yer alacaklarını görmek istiyorsak doğum haritamızdaki yükselen burcumuzun konumuna detaylı bir inceleme yapmalıyız.
Element Dengesinin İnsan Profili Üzerindeki Etkisi
Element dengemiz de hayatımıza nasıl bir insan profili çekeceğimizin ipucunu verir. 4 element unsuru olan ateş, toprak, hava, su elementleri hepimizin içinde işleyen bir bilinç türünü simgeler. Her insanın bilinci bazı enerji türlerine daha çok uyumlanmıştır. Bu uyum, yaşayacağı hayat deneyimine göredir.
Hava ve ateş elementi birbirini dengeler. Bir kişide hava elementi fazla ise etrafında onu tamamlayan bir ateş elementi mutlaka vardır. Birbirlerini çok anlayamazlar ama birbirlerini dengelerler. Hava elementi fazla olan kişinin zihin düzleminde sürekli plan, proje, ideal vardır. Ateş elementi yüksek olan kişi hayatına gelerek bunu faaliyete döker. Kişide ateş elementi fazla ise düşünmeden harekete sürüklenirken, hava elementi fazla olan kişi gelerek onu düşünmeye iter.
Bunun yanı sıra, su ve toprak elementi birbirini dengeler. Kişide su elementi fazla ise etrafında onu tamamlayan bir toprak elementi mutlaka vardır. Su ve toprak elementi de birbirlerini tam olarak anlayamazlar ama birbirlerini dengelerler. Su elementi fazla olan kişi evden çıkmak istemez, sorumluluk almak istemez. Toprak elementi hayatına girerek bu sorumluluğu alması için zorlar. Su aşırı duygusalken toprak ise sahneye çıkıp yaşayandır. Toprak elementi fazla ise kişi katı, empati yapamayan bir yapıda iken su elementinden olan kişi hayatına gelerek duygusal bir yaklaşımla denge getirir.
Bundan dolayı, element dengemizin fazlalığı da eksikliği de çok önemlidir. Cesaretli, bağımsız, girişken, hareketli, enerjik, entelektüel, gözlemci, mesafeli, analizci, uygulamacı, düzenli, sabırlı, güvenilir, duyarlı, duygusal, empatik, sezgisel kavramları element dengemize göre değişip kendi kişilik yapımızı ve hayatımıza giren insan profilini belirler.
Sonuç: Hayatımıza Giren İnsanlar, Gelişimimizin Parçası
Sonuç olarak, hayatımıza giren her kişi – eş, anne, baba, arkadaş, çocuk, kardeş – bizi eğitir ve geliştirir. Bu yüzden hayatımızdaki kişiler hayatımızda rastgele, öylesine bulunmuyorlar. Yükselen burcumuzda ve element dengemizde ipucu olarak bulunan kimliğimiz, tarzımız, mizacımız, auramız, kişiliğimiz; gelişimimizi tamamlamak amacı ile hayatımıza giren insanları belirliyor.
İçinde bulunduğumuz gelişimi görmeliyiz, idrak etmeliyiz. Bu gelişimin farkında olmaz isek sürekli şikayet içinde olup kendimizi yıpratırız. Bu şikayet durumu sorunlarımızı çözüp gelişmek yerine, daha çok sorunlarımızın çoğalmasına sebep olur. O yüzden karşı tarafı suçlamak, yargılamak yerine ilk olarak dönüp kendimize bakmalıyız; kendimize odaklanmalıyız, kendini keşif ve gelişim süreci içinde olmalıyız.
