Cuma, Kasım 28, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Yirmilerde Kaybolmak: Kayıp Değil, Yeniden Doğuş

Yirmili Yaşlar Gerçekten “Altın Yıllar” mı?

Büyüklerimizden duyduğumuz o cümle; “Yirmili yaşlar hayatının en iyi yılları, tadını çıkart!”, daha çiçeği burnunda yirmili yaşlarındakiler için hayatı rayına oturtmak için umut veren bir cümle olsa da aslında yirmili yaşların hiç de söylendiği kadar net olmadığı er ya da geç fark edilir. Kendinize “Ben ne yapıyorum?” diye sorduğunuz yıllardır yirmili yıllar. Etrafınızda sizin yaşınızda bir sürü insanın birbirinden farklı yollara gittiğini izlersiniz. Herkes bir yerlere yetişiyor gibi, herkes bir plan yapmış gibi… Kimi arkadaşın evlenip çoluk çocuğa karışırken kimi arkadaşın kariyer yapmaya çalışır, kimisi iş ararken kimisi üniversite okur. Bir tek sen ortada kalmışsın sanki. İçinde tarif edemediğin bir sıkışma, bir boşluk ve tuhaf bir yalnızlık. Garip yıllardır yirmililer. Kayıp olduğunu hissettirir sana ama belki de sorun kaybolmak değildir; belki kendine ait gerçek yolu ilk kez aramaya başlıyor olmandır asıl mesele.

Kaybolmuşluk Hissinin Evrenselliği

Yirmili yaşlarda yaşanan “yönsüzlük”, “belirsizlik” ve “ya şimdi ne olacak?” duygusunun aslında gayet normal ve yaygın bir durumdur. Gelişim psikoloğu Jeffrey Arnett (2000), 18–29 yaş aralığını “gelişen yetişkinlik” olarak adlandırır. Bu dönem ne tam ergenliktir ne de tam yetişkinlik. Arnett’e göre bu yaşlar, insanların hayatlarını şekillendirmeye başladıkları ama hâlâ birçok şeyin belirsiz olduğu özel bir geçiş evresidir.

Bu süreçte beş özellik öne çıkar:

  • Kimlik keşfi: “Ben kimim, ne istiyorum?” sorularının yoğunlaştığı dönemdir (Arnett, 2000).

  • İstikrarsızlık: İş değişiklikleri, taşınmalar, ilişkilerde dalgalanmalar çok sık yaşanır.

  • Kendine odaklanma: Birey ilk kez kendi kararlarını alma ve kendi yolunu çizme deneyimini yaşar.

  • Olasılıklar duygusu: Hayatın birçok yöne gidebileceği hissi güçlüdür; bu hem umut hem de kaygı yaratabilir.

  • Ara konumda olma: Ne tamamen yetişkin hissedersin ne de eskisi gibi genç — tam ortasında bir yerdesindir.

Arnett (2007), bu dönemi “çalkantılı ama aynı zamanda büyümeyi hızlandıran bir süreç” olarak tanımlar. Yani yirmilerde kaybolmuş hissetmek, aslında normaldir; hatta çoğu zaman kişinin kendine yeni bir yol açtığının göstergesidir.

Erikson’a göre gençlikten yetişkinliğe geçiş dönemi, kişinin “Ben kimim ve nasıl bir hayat istiyorum?” sorularıyla en çok yüzleştiği evredir. Bu süreç, onun kimlik arayışına karşı rol karmaşası adını verdiği aşamadır (Erikson, 1968). Bu dönemde insanlar kendilerine uygun mesleği, ilişki biçimini ve yaşam değerlerini dener; bazen kararsızlık ya da belirsizlik yaşayabilirler. Ancak bu belirsizlik aslında çok değerlidir: Kişi, deneye yanıla kendine en uygun yönü bulur. Erikson’a göre kimlik arayışı sağlıklı bir gelişimin parçasıdır ve bu dönemin sonunda genç yetişkin, kendisine daha güvenen ve yaşamda hangi yolda ilerlemek istediğini daha iyi bilen biri hâline gelir.

Çöküş Anlarının Dönüştürücü Gücü

Başarısız olunan işler, biten ilişkiler, ertelenen hayaller… İlk bakışta hepsi birer kayıp gibi görünür. Ancak çoğu zaman insanı en çok değiştiren, en çok büyüten şeyler tam da bu kırılmalardır. Çünkü çöküş anları, bizi elimizde kalanlarla değil, gerçekten neye ihtiyacımız olduğuyla yüzleştirir. Bir kapı kapanırken, başka bir kapının aralandığını çoğu zaman ancak geriye baktığımızda anlarız. O anda yaşadığımız karmaşa, gelecekteki yönümüzün çizildiği ham madde olur.

“Kaybolmaktan korkma; bazen bir haritayı ancak yolunu yitirince çizersin.” sözü hiç akıldan çıkmamalıdır yirmili yaşlarda. Ne istediğini en çok, artık eskisini istemediğinde fark edersin. Yirmilerdeki çöküşler, genellikle birer son değil; yeniden doğuşun başlangıç noktasıdır. Bu dönem, kırılganlığın güçle birleştiği, kayıpların yön duygusuna dönüştüğü bir eşiktir.

Yeniden Doğuşun İşaretleri

Yirmili yaşlarda yaşanan belirsizlikler, aslında yeniden doğuşun sessiz işaretleridir. Kendi hayatına dair sorular sormaya başlamak, eski alışkanlıkları ve kalıpları sorgulamak, ilk kez kendi seçimlerini yapmak ve “Ne olmak istiyorum?” sorusuna yaklaşmak, kişinin içsel dönüşümünün habercisidir. Unutulmamalıdır ki yirmili yaşlar da onlu, otuzlu, kırklı yaşlar gibi gelip geçici, hayatın kısa bir dönemidir; tadı çıkartılmalıdır.

Kaynakça

Arnett, J. J. (2000). Emerging adulthood: A theory of development from the late teens through the twenties. American Psychologist, 55(5), 469–480.
Arnett, J. J. (2004). Emerging adulthood: The winding road from the late teens through the twenties. Oxford University Press.
Arnett, J. J. (2007). Emerging adulthood: What is it, and what is it good for? Child Development Perspectives, 1(2), 68–73.
Erikson, E. H. (1968). Identity: Youth and Crisis. New York: W. W. Norton & Company.

İlke Gökçe
İlke Gökçe
İlke Gökçe, psikoloji lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Ardından yüksek başarı bursuyla İngiltere’de Bournemouth Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında tezli yüksek lisans programını tamamlamış ve Bournemouth Üniversitesi’nde araştırma stajyeri olarak çalışmıştır. Bilişsel Davranışçı Terapide uzmanlaşmış; temel, ileri düzey, beceri kazandırma ve süpervizyon uygulaması eğitimlerini tamamlamıştır. Yüz yüze ve çevrim içi psikoterapi vermekte olan İlke Gökçe, aynı zamanda akademik alanda da çalışmalarına devam etmektedir. Genellikle psikoterapi yöntemleri, ruhsal bozukluklar, ilişki problemleri ve teknolojinin ruh sağlığında kullanımı üzerine yazılar yazmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar