Perşembe, Nisan 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Yeterli Kaygının Motivasyon Gücü: Biraz Kaygı Belki İşinize Yarayabilir

Kaygı, kişinin yaşamında gerçek veya hayali olarak herhangi bir tehdit algıladığında yaşadığı korku ve sıkıntı halidir. Tehdit algılandığında duyulan kaygıyla beraber insan zihninde ve vücudunda birçok değişiklik meydana gelmektedir. Bunlardan bazıları: Titreme, baş dönmesi, kalp çarpıntısı. Fakat bu değişiklikler aslında insan yaşamında oldukça doğal ve işlevseldir çünkü bir noktada aslında bedenimiz kendini uyarmış olur.

Özellikle toplumda kaygının çok kötü olduğu ve insana zarar verdiği düşüncesi oldukça yaygındır fakat bu durum kaygının ne seviyede olduğu ve ne kadar yönetilebildiğiyle ilişkili olarak değişiklik göstermektedir. Şu bir gerçektir ki, olağandışı bir olayda ve daha önce hiç karşılaşmadığımız, sonunu tahmin edemediğimiz durumlarda kaygı seviyesidaha da artar. Bu durumlara karşı kaygı duymamız doğal bir durum olmakla beraber kaygı seviyemizi yönetebilmemiz gerektiği de önemli bir noktadır. Kaygı seviyemizi yönetebilirsek kaygının aslında bize fayda sağlayacağını biliyor muydunuz? Birçok araştırmada da belirtilir ki, kaygı duygusu insanı harekete geçiren bir motivasyon kaynağı haline gelebilir. Fakat, bu kaygı düzeyi çok mu olmalı veya hiç olmamalı mı? Kaygı düzeyiniz arttığında veya hiç kaygı duymadığınızda daha da önlem alacağınız, harekete geçeceğiniz düşüncesi şöyle dursun, tamamen bu duruma karşı motivasyonunuzu kaybedebilirsiniz ve bu durum sizi daha da tehlikeli bir duruma getirebilir.

Sonuç olarak, fazla ve yönetilemeyen kaygı, bir şekilde insanı hareketsizliğe iter. Aynı şekilde kaygı duymanız gereken bir konuda hiç kaygı duymamanız da sizi hareketsizliğe itmekle beraber tehlikeye atabilir. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse: Hayatınızdaki ilk iş görüşmesine gideceksiniz ve daha önceden deneyimlemediğiniz bir durum olduğu için kaygı duymanız doğal bir durum olacaktır. Fakat “Ne konuşacağım?” “İş görüşmesinde ne anlatacağımı bilmiyorum” “Ya beni işe almazlarsa?” “Ya yetersizsem?” gibi düşüncelerle beraber ortaya çıkan fazla kaygı seviyenizsizi o iş görüşmesine gitmekten alıkoyabilir ya da sizde fiziksel tepkiler (baş dönmesi, mide bulantısı) meydana getirebilir ve bu kaygı sizin için motivasyonel bir etki göstermez. Ek olarak, hiç deneyimlemediğiniz bir durum olduğu için az da olsa kaygınız olmalıyken hiç kaygı duymazsanız da o iş görüşmesine gidersiniz fakat önceden bir bilgi edinme sağlamadığınız ve araştırma yapmadığınız için (hareketsizlik) bilmediğiniz bir şey sorulduğunda deyim yerindeyse bocalarsınız ki bu durum da kaygınızın artmasına sebep olabilir. Fakat yeterli seviyede bir kaygıda kaldığınızda işte o zaman o endişeleriniz sizi harekete geçirir, iş görüşmesinde neler konuşulabilir gibi konuları araştırmaya başlarsınız ve bilmediğiniz bir konu hakkında artık az da olsa bilgi sahibi olduğunuz için bu harekete geçme durumu kaygınızı daha da azaltabilir. Bu örneği yetiştirilmesi gereken bir ödev, gidilmesi gereken bir yer, yapılması gereken bir durum üzerinden çoğaltabiliriz. O zaman şunu anlıyoruz ki, bazı durumlarda kaygı duymamızda gerekir, bu insan için işlevsel ve doğaldır ama bu kaygının fazlası bazen de hiç olmaması bizi yapmamız gerekenden uzaklaştırabilirken yeterli kaygı seviyesi bize motivasyon sağlayarak işimizi kolaylaştırabilir.

Sonuç olarak, toplumda kaygı her ne kadar olmaması gereken bir şeymiş gibi gözükse de aslında bu yazımda da anlaşıldığı üzere kaygının seviyesi kaygıyı işlevli ya da işlevsiz yapmaktadır. Peki, yaşadığımız kaygının motivasyon kaynağı rolünde olup olamayacağını nasıl anlayabiliriz?

Kaygı ile ilgili sorular:

✓ Kaygı duyduğunuzda fiziksel bir belirti oluşmamalıdır. Örneğin, titreme, mide bulantısı, baş dönmesi
✓ Kaygı ile kaygılanılan durumun arasında mantıksal açıdan bir bağlantı olması gerekir. Örneğin, ütünün fişini çektiğinizi kontrol etmenize rağmen yine de kaygı duymak.
✓ Hissettiğiniz kaygının rutin yaşamınızdaki aktivitelerinizi etkilememesi gerekmektedir.

Kaygımı yeterli seviyede nasıl tutabilirim? / Öneriler

  1. Kaygılandığınızda fiziksel tepkiler yaşıyorsanız ve rutin hayatınıza devam etmekte zorlanıyorsanız, öncelikle bir uzmandan destek almalısınız.

  2. Yüksek kaygı anında nefes egzersizi (gevşeme hareketleri) veya meditasyon yaparak kaygı seviyesini azaltmaya çalışabilirsiniz.

  3. Kafein tüketimini sınırlandırmalısınız. Çünkü kafein uykusuzluğu, uykusuzluk da kaygı seviyesini artırır.

  4. Kaygı krizi anında 3-3-3 kuralı uygulamak. 3-3-3 kuralı, o anda etrafında olan üç nesnenin ismini söylemek, duyulan üç ayrı sesi söylemek ve de sonuncu adımı parmakları, bilekleri ve kolları oynatmaktır.

Kaygınızı azaltmak için uyguladığınız bu yöntemlerin ardından kaygı atağından kurtulduğunuz anda ne yapmanız gerektiğini düşünüp harekete geçmelisiniz. Bu harekete geçme durumu sağlandığında kaygınız yeterli miktara ve motivasyon kaynağı haline gelmiş demektir.

Simge Yazar
Simge Yazar
Merhabalar, ben Psikolog Simge Yazar. Lisans eğitimimi Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Psikoloji bölümünde tamamladım. Bu esnada çocuklara olan ve onların hayatına dokunma arzumunda etkisiyle Atatürk Üniversitesi Çocuk Gelişimi bölümünde önlisans eğitimine başlayarak bu eğitimimi de onur belgesiyle tamamladım. Lisans eğitimim sürecinde mesleğimi sahada deneyimlemek amacıyla özel eğitim kurumlarında gönüllü olarak stajyerlik yaptım. Mezun olduktan sonra yeterli donanıma sahip olmak adına gerekli mesleki eğitimlerimi (BDT, KSÇOT, oyun terapisi, çocuk testleri, resim analizi) tamamladım. Gerekli olan eğitimleri aldıktan sonra okul öncesi ve özel eğitim sektörlerinde çalışma hayatına başlayarak yetişkinlere, ailelere ve çocuklara danışmanlık hizmeti vermeye başladım.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar