Cumartesi, Ekim 18, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Yeme Bozuklukları: Görünmeyen Psikolojik Savaş ve Çözüm Yolları

Günümüzde sosyal medya ekranlarında parlayan “ideal beden” imgeleri, gençlerin zihinlerinde derin izler bırakıyor. Dünya Sağlık Örgütü (2023) verilerine göre, ergenlik dönemindeki her 10 gençten 3’ü bedeninden memnun olmadığını söylüyor ve bu memnuniyetsizlik çoğu zaman sağlıksız yeme davranışlarına yöneliyor. Anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğu, yalnızca fiziksel birer sorun değil; kişinin benlik algısını, kimlik gelişimini ve yaşam kalitesini doğrudan sarsan ciddi psikolojik zorluklardır.

Yeme bozuklukları, modern çağın görünmez salgınlarından biri olarak değerlendirilebilir. Yalnızca kilo ya da dış görünüş kaygısı değil; kimlik, kontrol, aidiyet ve değersizlik duyguları bu tablonun merkezinde yer alır. Bu nedenle yeme bozukluklarını anlamak, sadece klinik belirtileri değil, onların ardındaki derin psikolojik nedenleri ve toplumsal etkileri de görmeyi gerektirir.

Psikolojik Nedenler: Görünmeyen Tetikleyiciler

Yeme bozukluklarının temelinde çoğu zaman psikolojik kırılganlıklar vardır. Mükemmeliyetçilik, düşük benlik saygısı ve yoğun kontrol ihtiyacı, bu rahatsızlıkların gelişiminde kritik rol oynar (Fairburn & Harrison, 2021). Örneğin anoreksiya nervoza hastaları, yaşamlarının diğer alanlarında kontrol edemedikleri kaygıları bedenleri üzerinden “kontrol etme” girişiminde bulunur. Aynı zamanda kişinin kendini değersiz hissetmesi, duygusal açlık içinde olması, yoğun stres altında olması da yeme bozukluklarını tetikler. Duygusal açlığı olan birey, istediği her şeyi zaman dilimi ayırt etmeden yeme isteğiyle baş etmekte güçlük çekerek çok fazla kilo alabilir.

Ergenlik dönemi, kimlik gelişimi açısından hassas bir dönemdir. Gençler, sosyal kabul ve aidiyet arayışında bedenlerini de bir araç olarak kullanabilirler. Bu dönemde karşılaşılan reddedilme, zorbalık veya akademik baskılar, yeme bozukluklarını tetikleyen ek risk faktörleridir. Travmatik yaşantılar da risk faktörleri arasındadır. Çocuklukta yaşanan ihmal, duygusal istismar veya zorbalık, bireyin yeme davranışını bir baş etme mekanizması olarak kullanmasına yol açabilir (Brewerton, 2019).

Aile dinamikleri de önemlidir. Katı, otoriter ebeveynlik stilleri ya da aşırı korumacı yaklaşımlar, bireyin özerklik duygusunu sınırlandırır. Bu durumda gençler, yemek üzerinden bir bağımsızlık ve “kontrol alanı” yaratmaya çalışabilirler. Aile içi çatışmalar, ebeveynlerin kendi beden ve diyet kaygılarının çocuklara yansıması da risk faktörleri arasında yer alır.

Kültürel ve Sosyal Baskılar

Psikolojik nedenler bireysel düzeyde seyrederken, toplumsal faktörler de bu tabloyu ağırlaştırır. Medya ve sosyal medya, “ince beden = başarı, güzellik” algısını sürekli pekiştirir. Instagram’da paylaşılan “fit” görüntüler, TikTok’ta dolaşan diyet trendleri ve filtrelerle idealize edilen yüzler, gençlerin gerçeklik algısını çarpıtır. Bu süreçte birey, yalnızca kendisini başkalarıyla kıyaslamakla kalmaz; aynı zamanda kendi bedenine yabancılaşır (Perloff, 2014). Yapay olarak tasarladığı ve sosyal medyada paylaştığı bedenin kendisine ait olduğuna kendini o kadar çok inandırır ki, gerçek görüntüsü ile yüzleştiğinde bunun kaygısını yaşar.

Toplumsal cinsiyet rolleri ve kültürel normlar da yeme bozukluklarını etkiler. Kadınların “zarif, ince ve estetik” görünmeye zorlanması, erkeklerin ise “kaslı ve güçlü” bedene sahip olması gerektiği yönündeki baskılar, farklı biçimlerde yeme bozukluğu riskini artırır. Son yıllarda ortaya çıkan “fitspiration” ve influencer kültürü, gençlerin kendilerini sürekli ölçmesine ve eksik hissetmesine yol açmaktadır. Küreselleşen medya, tek tip güzellik standartlarını tüm dünyaya ihraç ederken, kültürel farklılıkları görmezden gelmekte ve evrensel bir bedensel baskı yaratmaktadır.

Psikolojik ve Bedensel Sonuçlar

Yeme bozukluklarının sonuçları yalnızca fiziksel değil, derin psikolojik yaralara da işaret eder. Anksiyete, depresyon, obsesif kompulsif bozukluk ve travma sonrası stres bozukluğu, yeme bozukluklarına sıkça eşlik eden durumlar arasındadır (Treasure, Duarte & Schmidt, 2020).

Fiziksel sonuçlar ise ciddi boyutlara ulaşabilir. Elektrolit dengesizlikleri, kalp ritim bozuklukları, hormonal düzensizlikler ve organ hasarları, yeme bozukluklarının en riskli komplikasyonlarıdır. Bu nedenle bu bozuklukları sadece “zayıflama çabası” olarak görmek, gerçek sorunun yalnızca görünen kısmını anlamak olur.

Çözüm Yolları: Psikolojiden Topluma

Yeme bozukluklarının tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım temel unsurdur. Psikoterapi, tıbbi destek, beslenme danışmanlığı ve spor danışmanlığı birlikte yürütüldüğünde başarı şansı artar.

Bilişsel davranışçı terapi (BDT), olumsuz düşünce kalıplarının yeniden yapılandırılması ve sağlıklı yeme davranışlarının kazandırılmasında etkilidir (Linardon et al., 2017). Aile terapisi, özellikle ergenlerde kritik önemdedir. Çünkü yemekle kurulan ilişki çoğu zaman aile içi iletişim ve kontrol mekanizmalarıyla doğrudan bağlantılıdır. Aileyi sürece dahil etmek, hem iyileşmeyi hızlandırır hem de kalıcı sonuçlar sağlar.

Mindfulness ve öz-şefkat temelli yaklaşımlar, bireyin bedenine karşı yargısız ve şefkatli bir tutum geliştirmesine yardımcı olur (Kristeller & Wolever, 2011). Bu uygulamalar, bireyin açlık, doyum ve duygusal tetikleyicilerle daha sağlıklı bir ilişki kurmasını destekler.

Toplumsal farkındalık ve eğitim programları, medyanın ve sosyal baskıların etkisini azaltmak için kritik öneme sahiptir. Okul tabanlı medya okuryazarlığı atölyeleri, gençlerin gördükleri beden imgelerini eleştirel bir bakışla değerlendirmelerini sağlar. Sosyal kampanyalar ve influencer iş birlikleri, daha kapsayıcı ve çeşitliliği kabul eden güzellik standartlarını yayabilir.

Dijital dünya hem risk hem çözüm barındırır. Pandemi sürecinde çevrimiçi terapiler, dijital destek grupları ve yapay zekâ tabanlı tarama araçları, yeme bozukluklarının erken tespitinde önemli bir rol üstlenmiştir (Linardon et al., 2020). Ancak sosyal medya, tetikleyici içeriklerle hâlâ büyük bir tehdit unsuru olmayı sürdürmektedir.

Sonuç: Görünmeyeni Görmek

Yeme bozuklukları, yalnızca yemek ve bedenle ilgili değil; bireyin kimliği, duygusal dünyası ve toplumsal ilişkileriyle örülü karmaşık bir mücadeledir. Bu nedenle çözüm de sadece bireysel terapi odasında değil, ailede, okulda ve toplumda birlikte inşa edilmelidir. Sosyal medyada ve toplumsal söylemde “mükemmel beden” dayatmalarına rağmen, her bedenin farklı ve değerli olduğu mesajı güçlü bir şekilde verilmelidir.

Yeme bozukluklarını anlamak, bireylere yalnızca tıbbi bir tedavi sunmak değil; onların hikâyelerine kulak vermek, değerlerini fark etmek ve onlara yeniden yaşam gücü kazandırmaktır. Görünmeyeni görmek, bu mücadelenin ilk ve en kritik adımıdır.

Kaynakça

Brewerton, T. D. (2019). Trauma and eating disorders. Handbook of Trauma Psychology, 2, 487–504. https://doi.org/10.1037/0000119-026

Fairburn, C. G., & Harrison, P. J. (2021). Eating disorders. Lancet, 377(9784), 350–360. https://doi.org/10.1016/S0140-6736(10)61180-9

Kristeller, J. L., & Wolever, R. Q. (2011). Mindfulness-based eating awareness training for treating binge eating disorder: The conceptual foundation. Eating Disorders, 19(1), 49–61. https://doi.org/10.1080/10640266.2011.533605

Linardon, J., Wade, T. D., de la Piedad Garcia, X., & Brennan, L. (2017). The efficacy of cognitive-behavioral therapy for eating disorders: A systematic review and meta-analysis. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 85(11), 1080–1094. https://doi.org/10.1037/ccp0000245

Linardon, J., Shatte, A., Messer, M., & Fuller-Tyszkiewicz, M. (2020). E-mental health interventions for eating disorders: A systematic review and meta-analysis. International Journal of Eating Disorders, 53(7), 907–921. https://doi.org/10.1002/eat.23224

Perloff, R. M. (2014). Social media effects on young women’s body image concerns: Theoretical perspectives and an agenda for research. Sex Roles, 71, 363–377. https://doi.org/10.1007/s11199-014-0384-6

Treasure, J., Duarte, T. A., & Schmidt, U. (2020). Eating disorders. Lancet Psychiatry, 7(6), 507–520. https://doi.org/10.1016/S2215-0366(19)30402-3

World Health Organization. (2023). Adolescent health and nutrition report. Geneva: WHO.

Şükran Başak Ceyhan
Şükran Başak Ceyhan
Şükran Başak Ceyhan, eğitimci-yazardır. Rehber öğretmen ve eğitim yöneticisi pozisyonlarında 22 yıl hizmet vermiştir. Devlet okullarına gönüllü destek vermiştir. Lisans ve yüksek lisansını sosyoloji ve eğitim bilimleri olarak tamamlamıştır. Ebeveyn ve gençlere yönelik iki kitabı yayınlanmıştır. Ebeveyn, ergen, firma danışmanlığı yapmaya devam etmektedir. Aile içi iletişim, iletişim becerileri, öğrenme, kaygı, işbirliği, protokol, nezaket- görgü kuralları alanlarında çalışmaktadır. TRT ve birçok medyada sıklıkla uzman konuk olarak yer almakta, basında yazıları çıkmaktadır. “Geleceğimizi sağlam temeller üzerine inşa edebilmek, hayattaki görevlerimizi layıkıyla tamamlayıp dünyaya faydalı olmak üzere hepimiz birbirimizden sorumluyuz” fikrini ilke edinmiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar