Perşembe, Ekim 16, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

The Substance ve Aynadaki Rakip

Daha önce hiç kendinizin daha iyi bir halini düşlediniz mi? Daha genç, daha güzel, daha mükemmel…

Bir annenin bebeğine aynada kendini gösterdiği anı düşünün. Annesiyle birlikte kendini görüyor, annesinin ona gülerek aynayı işaret edip “Bak, sensin!” dediği anda; karmakarışık anlam veremediği bu dünyada artık annesinin bakışında bir “ben” görüyor.

“Ben” olmanın sevinciyle birlikte, bir de öfke var o görüntüye eşlik eden; çünkü o görüntüdeki çocuk bir başkası, bir yabancı. Bebek sağ kolunu kaldırsa, öteki çocuk solu kaldırır. Bu durumda öteki çocuğa gülen, “sensin” diyen annenin bakışına (ya da bakmayışına) cevap olarak bu bebek ne yapabilir? “Benliği” annesinin bakışındaki sevgiyi yakalayabilir mi “öteki” çocuk gibi olursa, bir yabancı olursa?

Ayna Evresi ve İdeal İmgenin Kuruluşu

Jacques Lacan’ın psikanalitik teorisi ışığında incelendiğinde; The Substance (yazar ve yönetmen Coralie Fargeat), bu bakışı yakalamak uğruna gidilen aşırılıkları ve öznenin kendi yıkımına adım adım yaklaşmasını çarpıcı bir şekilde betimlemiştir.

Varlığı gizli tutulan bir madde (the substance) ile eskisinden daha iyi, genç, güzel ikinci bir beden ve kişilik yaratma şansı olduğunda, Elizabeth Sparkle isimli bir zamanlar zirveden düşmekte olan medya yıldızının Sue isimli bir yeni “ben” yaratarak büyük Öteki’nin bakışında kalmayı amaçlamasını anlatır film.

Arzusunun peşinden koşabilmek için bir başkasını oynamayı seçen Elizabeth, film ilerledikçe Sue bedeniyle bakışın nesnesi oldukça Elizabeth’in silinişini görürüz. Bu silinmeye meydan okumak isterken öteki ben olan Sue ile arasında çıkan rekabet ikisini de dehşet verici bir sona doğru yaklaştırır.

Lacan’ın, ayna evresi teorisinde tartıştığı “ideal imge” kavramını anlamak için önce “büyük Öteki” açıklanmalıdır. Bir çocuk için sıklıkla anne olan birincil bakım verenin; muhatap, sevginin yöneldiği ve talep edildiği konumunu soyut olarak düşünecek olursak toplum, dil, yasa gibi örneklendirebileceğimiz simgesel bir düzlem diyebiliriz (Lacan, 1977).

İdeal imge, büyük Öteki’nin bakışında nasıl bir “ben” olarak var olmaya çalıştığımızı anlatan, “o şekilde olursam sevileceğim” varsayımını temsil eden bir kavramdır (Lacan, 1977/2006).

Bakışın Nesnesi Olmak: Elizabeth ve Sue

Yazının buradan sonrası spoiler içerir.

Elizabeth’in yaşlanması nedeniyle televizyonda yayınlanan programının yerini yeni bir formatla değiştirmek istediklerinde, gizemli bir madde Elizabeth’in yardımına yetişir. Yeni bedeniyle ve yeni kimliğiyle yayınlanacak program, Elizabeth’in programının yerini alır. Ama fark eder mi ki, aynı kişi ne de olsa? Elizabeth için fark ediyordur.

Maddenin kullanım talimatında yeni bedenin bir haftadan fazla kesintisiz kullanılmaması yazsa da, bakışta olmanın sarhoş edici cazibesi Elizabeth’in günlerini yalnızca tekrar Sue olacağı bir sonraki haftayı beklemekle geçirir hale getirir.

Zamanla Sue olmak istemek, Elizabeth’in istediği geri kalan her şeyi gölgede bırakır. Oral dürtüleri ve tıkınırcasına yemek istediği yemekler bir yanda, öbür yandaysa Sue’nun gözler önündeki hayatı… Onu merak eden potansiyel bir partner bir yanda, öbür yandaysa onu “nasıl görmek istediği” konusunda emin bir bakış…

Tıpkı Narkissos’un göldeki yansımasına duyduğu hayranlığın boğulmasına sebep olması gibi.
Filmin başında billboarddaki fotoğrafına ve fotoğrafın yırtılışına bakarken araba sürüşüne odaklanmaması ve meydana gelen trafik kazası da bu mitteki ölümcül tehlikeyi vurgular (Hook, 2025, 7:13).

Sue da o bakışı tüketirkenki açlığına yenik düştüğünde, Elizabeth bedenini tüketecek şekilde ilacı kullanmayı sürdürür. Elizabeth, istenenin kendisi mi Sue mu olduğunu düşünürken Sue, kendisi olduğundan emin olsa da Elizabeth’e yaşamına devam etmek için muhtaçtır.

Benliğin Bölünmesi: Kendine Rakip Olmak

Elizabeth ve Sue arasındaki bölünme öyle katılaşır ki, adeta iki farklı kişiyi izlemeye başlarız.
Sue, yaşamından eksilen günlere ve durmak zorunda kalacağı anlara dayanamaz hale gelir. Bunların varoluşu için gereklilik olduğunu inkâr ettikçe Elizabeth’ten günler çalmaya başlar. Sue’nun kaybı kabullenemeyişi, Elizabeth bedeninin git gide kaybolmasına neden olur.

Bu yalnızca filmde değil, sosyal medya çağında da sıkça gözlemlediğimiz bir fenomendir.
Bir imgeyle bütünleşmeye çalışmanın tehlikesi… Aşırılıkların yarıştığı bir trend, beden imajının sadece en somut örneklerinden biridir.

Kendini Yok Eden İdeal: Finalin Aynası

Filme dönersek, Elizabeth maddeyi ona ulaştıran gizemli kişiyle konuşurken Sue’nun onu yok etmeye başlayışını durdurmak istediğini söyler. Gizemli kişi ise Sue ve Elizabeth’in bir olduğunu hatırlattıktan sonra, bu yok edişin durmasını istiyorsa Elizabeth’in durdurması gerektiğini belirtir. Hatta isterse madde kullanım sürecini bile bitirebileceğini söyler.
Ama Elizabeth buna cesaret edemez. Nihayetinde onun sonunu getiren de bu olur.

Sona yaklaşırken Sue bedeninde bozulmalar başlar: dişleri dökülür, kulağı kopar, tırnağı düşer… Hem de en çok gözler önünde olacağı programı sunacağı gün. O anda aklından bir şey geçer:

“Daha önce hiç kendinizin daha iyi bir halini düşlediniz mi? Daha genç, daha güzel, daha mükemmel…”

Ama madde, özneyi sadece bir kez bölecek şekilde tasarlanmıştır.
Yeni beden, amorf bir halde Sue bedeninden çıkar. Programın çekileceği yere gittiğinde, ilk başta kimse o bedenin deforme oluşunu fark etmez — Sue’nun elbisesini giymiştir çünkü.

Bütün set ekibi her şey yolundaymış gibi onu alkışlar.
Tıpkı “Kral Çıplak” masalında kimsenin gerçeği söylemeye cesaret edememesi gibi…
Ta ki Sue sahneye, onu var eden bakışın önüne çıkana kadar.

İzleyiciler “Canavar!” diye bağırır, “Canavarı öldürün!” çığlıkları yükselir. Ardından bitmek bilmeyen bir kan banyosu başlar.
Bu sahnenin uzunluğu ve hemen ardından Elizabeth’in Hollywood yıldızının üzerindeki kanların sıradan bir şekilde kaldırım temizleyiciyle silinmesi, ister istemez düşündürür:
Bu aşırılıklar bile artık sıradanlaştı.

Kaynakça

Hook, D. (2025, Temmuz 2). Psychoanalyzing Horror: The Substance [Video]. YouTube.
http://www.youtube.com/watch?v=xDYnI6IsoVE

Lacan, J. (1977). The Four Fundamental Concepts of Psycho-analysis (A. Sheridan, Çev.). W. W. Norton & Company. (Orijinal çalışma 1973 yayımlanmıştır.)

Lacan, J. (2006). The Mirror Stage as Formative of the Function of the I as Revealed in Psychoanalytic Experience. B. Fink (Çev.). Écrits: The First Complete Edition in English (s. 75–81). W. W. Norton & Company. (Orijinal çalışma 1977 yayımlanmıştır.)

Gürsel Tarım
Gürsel Tarım
Psikolog Gürsel Tarım, lisans eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde onur derecesiyle tamamlamıştır. Hâlen Antalya Bilim Üniversitesi Klinik Psikoloji yüksek lisans programının tez döneminde yüksek onur öğrencisi olarak eğitimini sürdürmektedir. Sigmund Freud ve Jacques Lacan’ın kuramları başta olmak üzere psikanalitik teorilerle ilgilenmekte ve çalışmalarını bu kuramsal temeller doğrultusunda yürütmektedir. Bilinçdışı, travma, sanat, felsefe ve film analizi gibi konular üzerine yazılar kaleme almaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar