Perşembe, Ekim 9, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Susturulan Duyguların Yükü: Bastırmanın Görünmez Bedeli

Duygular, insanın iç dünyasını düzenleyen ve çevresiyle kurduğu ilişkileri şekillendiren temel psikolojik süreçlerdir. Ancak birçok birey, toplumsal normlar, kişisel öğrenmeler veya ilişkisel dinamikler nedeniyle duygularını bastırmayı bir başa çıkma yöntemi olarak benimsemektedir. İlk bakışta işlevsel gibi görünen bu strateji, uzun vadede ruhsal ve bedensel sağlık üzerinde olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Psikoloji alanında yapılan araştırmalar, özellikle kaygı ve depresyonun duygusal bastırmayla yakından ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır (Gross & John, 2003).

Kaygı ve Depresyon Belirtilerini Artıran Bir Süreç Olarak Duygu Bastırma

Duyguları bastırma, bireyin yaşadığı duygusal deneyimi bilinçli olarak ifade etmekten kaçınmasıdır. Yapılan çalışmalar, duygusal bastırmanın kaygı ve depresyonun artışıyla ilişkili olduğunu göstermektedir (Campbell-Sills et al., 2006). Bastırılan duygular, zihinde sürekli olarak işlenmeye devam ettiğinden, kişinin stres düzeyini artırır ve duygusal yüklenmeye yol açar. Bu da depresif belirtilerin şiddetlenmesine, anksiyetenin kronikleşmesine ve genel yaşam doyumunun azalmasına neden olur (Aldao et al., 2010).

Bastırma, bireyin olumsuz duyguya verdiği içsel tepkiyi artırırken, aynı zamanda olumlu duyguların deneyimlenmesini de engelleyerek ruhsal dengeyi bozar.

Bastırılmış Öfke ve Psikosomatik Rahatsızlıklar

Duygusal bastırmanın en sık görülen örneklerinden biri öfkenin bastırılmasıdır. Öfke, doğrudan ifade edilmediğinde bedensel belirtiler aracılığıyla kendini gösterebilir. Psikosomatik rahatsızlıklar, yani psikolojik süreçlerin bedensel şikâyetlere yol açtığı durumlar, öfke bastırmayla güçlü bir ilişki içindedir (Consedine et al., 2002).

Örneğin migren, mide-bağırsak sorunları, hipertansiyon ve kronik ağrı bozuklukları, öfkenin doğrudan ifade edilmemesiyle ilişkilendirilmiştir. Bastırılan öfke, bedenin sürekli bir “savaş-kaç” tepkisi içinde kalmasına neden olur; bu da bağışıklık sistemini zayıflatır ve bedensel rahatsızlıkların ortaya çıkma olasılığını artırır (Larsen et al., 2012).

Kültürel Normların Rolü: “Erkekler Ağlamaz” Söylemi

Toplumsal değerler ve kültürel normlar, bireylerin duygu düzenleme biçimlerini doğrudan etkiler. Özellikle “erkekler ağlamaz” gibi toplumsal kalıplar, duyguların ifade edilmesini zayıflatır ve bastırmayı teşvik eder. Chaplin (2015), erkeklerin duygularını ifade etmeye yönelik olumsuz sosyal geri bildirimler aldıklarını ve bunun depresyon, kaygı ve saldırganlık gibi sorunlara zemin hazırladığını belirtmektedir.

Kadınlar ise genellikle üzüntü ve korku gibi duygularını daha rahat ifade edebilse de, öfke gibi bazı duygular söz konusu olduğunda yine toplumsal baskılar nedeniyle bastırmaya yönelebilmektedir. Bu farklılık, kültürel normların bireysel psikolojik sağlığı şekillendirmedeki güçlü etkisini ortaya koymaktadır.

Yakın İlişkiler ve Bağlanma Sorunları

Duyguları bastırmak yalnızca bireyin içsel dünyasını değil, aynı zamanda ilişkisel yaşamını da etkiler. Yakın ilişkilerde duyguların paylaşılmaması, partnerler arasında mesafe yaratır ve güven duygusunu zedeler. Gross ve John (2003), duygularını sıkça bastıran bireylerin daha düşük ilişki doyumuna sahip olduklarını ve bağlanma sorunları yaşadıklarını göstermiştir.

Bastırma, bireyin içtenlikli bir iletişim kurmasını engelleyerek partnerin duygusal ihtiyaçlarını karşılamasını da zorlaştırır. Bu durum, ilişkilerde yalnızlık, uzaklaşma ve bağlanma zorluklarına yol açar.

Bağımlılık Davranışlarıyla İlişki

Duygularını bastıran bireyler, yoğun içsel gerginliklerini azaltmak için alkol, sigara veya internet gibi dışsal düzenleyici araçlara yönelebilir. Moos (2007), duygusal bastırmanın bağımlılık davranışlarıyla güçlü bir şekilde ilişkili olduğunu ve özellikle stresli yaşam olaylarında bireyin bu tür alışkanlıklara daha kolay yöneldiğini vurgulamaktadır.

Alkol, sigara veya internet uzun vadede hem bağımlılık riskini hem de depresif ve kaygılı belirtileri artırmaktadır. Böylece bastırma, sağlıksız bir başa çıkma döngüsünü besler.

Sonuç: Bastırmanın Görünmez Bedeli

Duyguları bastırmak, toplumsal açıdan “kontrollü” bir davranış olarak ödüllendirilse de bireysel düzeyde ruhsal ve bedensel sağlık üzerinde yıpratıcı sonuçlara sahiptir. Kaygı ve depresyon belirtilerinin artışı, bastırılmış öfkenin psikosomatik rahatsızlıklarla ilişkisi, kültürel normların bu süreci pekiştirmesi, ilişkilerde yakınlık sorunları ve bağımlılık davranışlarının ortaya çıkışı, duygusal bastırmanın çok boyutlu zararlarını göstermektedir.

Klinik psikolojide duyguların bastırılması yerine duygusal farkındalık ve sağlıklı ifade becerilerini geliştirmeye yönelik müdahalelerin önemi büyüktür. Mindfulness, duygu odaklı terapi ve bilişsel davranışçı terapi gibi yöntemler, bastırmanın zararlarını azaltarak bireyin duygularını daha sağlıklı bir biçimde deneyimlemesine katkı sağlayabilir.

Duyguların sağlıklı bir şekilde ifade edilebilmesi için ise öncelikle kişinin kendi duygularını fark etmesi ve isimlendirmesi gerekir. “Ben dili” kullanarak duyguları paylaşmak, karşı tarafı suçlamadan iletişim kurmayı kolaylaştırır. Bunun yanı sıra yazı yazmak, sanatsal faaliyetlerle uğraşmak veya güvenilen kişilerle duyguları paylaşmak, duygusal ifadenin işlevsel yollarındandır.

Araştırmalar, bu tür sağlıklı duygu ifadelerinin psikolojik iyi oluşu artırdığını ve kişilerarası ilişkileri güçlendirdiğini göstermektedir (Kennedy-Moore & Watson, 2001).

Kaynakça

  • Aldao, A., Nolen-Hoeksema, S., & Schweizer, S. (2010). Emotion-regulation strategies across psychopathology: A meta-analytic review. Clinical Psychology Review, 30(2), 217–237.

  • Campbell-Sills, L., Barlow, D. H., Brown, T. A., & Hofmann, S. G. (2006). Acceptability and suppression of negative emotion in anxiety and mood disorders. Emotion, 6(4), 587–595.

  • Chaplin, T. M. (2015). Gender and emotion expression: A developmental contextual perspective. Emotion Review, 7(1), 14–21.

  • Consedine, N. S., Magai, C., & Bonanno, G. A. (2002). Moderators of the emotion inhibition-health relationship. Journal of Psychosomatic Research, 52(6), 483–485.

  • Gross, J. J., & John, O. P. (2003). Individual differences in two emotion regulation processes: Implications for affect, relationships, and well-being. Journal of Personality and Social Psychology, 85(2), 348–362.

  • Kennedy-Moore, E., & Watson, J. C. (2001). Expressing emotion: Myths, realities, and therapeutic strategies. Guilford Press.

  • Larsen, J. T., Berntson, G. G., Poehlmann, K. M., Ito, T. A., & Cacioppo, J. T. (2012). The psychophysiology of emotion. In M. Lewis, J. M. Haviland-Jones & L. F. Barrett (Eds.), Handbook of emotions (pp. 180–195). Guilford Press.

  • Moos, R. H. (2007). Theory-based processes that promote the remission of substance use disorders. Clinical Psychology Review, 27(5), 537–551.

Tuğba İnce
Tuğba İnce
Tuğba İnce, psikolog ve yazar olarak psikoterapi, psikolojik danışmanlık ve akademik çalışmalar alanında aktif bir şekilde çalışmalarını sürdürmektedir. Lisansını psikoloji alanında, yüksek lisans eğitimini ise aile danışmanlığı üzerinde tamamlayan İnce, özellikle aile ve çift terapisi, bilişsel davranışçı terapi ve şema terapi alanlarında uzmanlaşmıştır. Alanındaki güncel gelişmeleri takip ederek, bireylerin ve çiftlerin yaşam kalitesini artırmaya yönelik bilgi ve deneyimlerini paylaşmayı sürdürmektedir.Psikolojiyi herkes için anlaşılır ve ulaşılabilir hale getirmeyi misyon edinen İnce, bireylerin ruh sağlığını güçlendirmeye, ilişkilerde daha sağlıklı iletişim köprüleri kurmaya ve toplumsal farkındalığı artırmaya yönelik içerikler üretmeye devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar