Pazartesi, Ekim 20, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Sosyal Medya Estetik Algısı ve Yeme Bozuklukları

Günümüzde sosyal medya platformları, yalnızca iletişim kurduğumuz yerler olmaktan çıktı; artık kim olduğumuzu, nasıl görünmemiz gerektiğini, hatta ne kadar değerli olduğumuzu düşündüren birer vitrin hâline geldi.

“Hızlı kilo ver”, “10 günde ince bir bel”, “Ödem söktüren mucize detoks” gibi başlıklar, her biri birkaç saniyelik dikkat aralıklarında milyonlarca izlenme alıyor. Bu içerikler, hızlı tüketim kültürünün beden algısı üzerindeki baskısını da gözler önüne seriyor.

Fakat bir psikolog olarak, bu önerilerin çoğunun bireysel psikolojik gerçeklikleri göz ardı ettiğini ve çoğu zaman kişileri kendi bedenlerine yabancılaştırdığını üzülerek gözlemliyorum. Çünkü sağlıklı bir beden algısı, listelerden değil, içsel farkındalıktan doğar.

Anoreksiya Nervoza: Görünmez Bir Çığlık

Anoreksiya nervoza, kişinin kilosunu, beden ölçüsünü veya yediği her lokmayı aşırı derecede kontrol etmesiyle karakterize edilen ciddi bir yeme bozukluğudur.

Bu durum yalnızca fiziksel sağlığı değil, zihinsel ve duygusal dünyayı da derinden etkiler. Anoreksiya yaşayan bireyler, çoğu zaman “daha ince olursam daha değerli olurum” düşüncesine sıkı sıkıya tutunur.

Sosyal medya estetik algısı, sürekli karşılarına çıkan filtrelenmiş ve mükemmelleştirilmiş beden imgeleriyle bu inancı daha da pekiştirir. Oysa bu kontrol çabası, aslında kontrolün kaybıdır.

Bedenin temel ihtiyaçlarını kısıtlamak, yalnızca fiziksel yorgunluğa değil, aynı zamanda zihinsel bulanıklığa, depresyona ve sosyal izolasyona yol açar.

Bulimia Nervoza: Gizli Bir Döngü

Bulimia nervoza ise genellikle aşırı yeme ataklarıyla başlar ve ardından suçluluk duygusu, pişmanlık ve kontrol kaybı hissi gelir.

Bu duygular, kişinin kendini kusturma, laksatif kullanma veya aşırı egzersiz yapma gibi telafi edici davranışlara yönelmesine neden olur. Dışarıdan bakıldığında kişi “normal” kiloda olabilir; bu nedenle bulimia uzun süre fark edilmeyebilir.

Sosyal medyanın “yemek videoları” ile “kusursuz beden fotoğraflarını” aynı anda sunması, bulimia yaşayan bireylerde tetikleyici bir çelişki yaratır: Bir yanda yeme arzusunu kışkırtan içerikler, diğer yanda bu davranışı suçluluk ve utanma duygusuna dönüştüren beden idealleri.

Yeme Bozukluklarında Psikolojik Dinamikler

Hem anoreksiya hem de bulimia, yalnızca “bedenle ilgili sorunlar” değildir. Bu bozuklukların kökeninde, çoğu zaman değersizlik duygusu, kontrol ihtiyacı, travmatik yaşantılar ve onay arayışı vardır.

Popüler diyet önerileri veya hızlı kilo verme stratejileri, bu derin psikolojik ihtiyaçları anlamadan uygulandığında yalnızca semptomları besler. Kilo hedeflerine ulaşılsa bile, altta yatan değersizlik hissi ve kaygı ortadan kalkmaz.

Stratejiler Yerine Farkındalık

Yeme bozukluklarından iyileşme süreci, “şu listeyi uygula” mantığıyla ilerlemez. Her bireyin yeme davranışını şekillendiren dinamikler farklıdır. Bu nedenle tek tip çözümler, çoğu zaman bireyi kendine daha da yabancılaştırır.

Anoreksiya yaşayan birine “daha fazla ye” demek ya da bulimia yaşayan birine “yemeğini kontrol et” demek, duygusal gerçekliği göz ardı eder. Asıl ihtiyaç, kişinin yemekle, bedenle ve duygularıyla olan ilişkisini yeniden anlamlandırmaktır.

İçsel İyileşme ile Bedenle Barış

Sağlıklı bir beden algısı için önce kendi iç sesimizi tanımamız gerekir. Bu, profesyonel destekle mümkün olabilir; çünkü yeme bozuklukları genellikle kişinin kendi başına kırmakta zorlandığı düşünce ve davranış döngüleriyle beslenir.

Terapi süreci, yalnızca yemekle değil, özdeğer algısıyla da çalışmayı içerir. Tıpkı ilişkilerde “ulaşılmaz ol” yerine “sınır koymayı öğren” demek gibi, yeme davranışlarında da “kendini kısıtla” yerine “bedenini dinle” yaklaşımı daha sürdürülebilir ve şefkatli bir yoldur.

Gerçek İyileşme, Kurallardan Değil Gerçeklikten Doğar

Anoreksiya ve bulimia, yalnızca kilo ile ilgili meseleler değildir; bunlar, kişinin kendini duyma, görme ve değerli hissetme biçimidir.

Stratejiler ve yasaklar üzerine kurulu bir iyileşme süreci yüzeyde değişim yaratabilir ama derindeki yaralara dokunmaz.

Sağlıklı Beden Algısı

Unutmayın, bedeniniz sizin düşmanınız değil, yaşam boyu taşıyacağınız en yakın dostunuzdur. Ona sert kurallarla değil, anlayışla yaklaşmak, iyileşmenin en güçlü adımıdır.

Ve en sağlıklı estetik algısı, “Ben kendim olduğum hâlde değerliyim” diyebildiğiniz noktada başlar.

Kaynakça

İkbal Aydoğdu
İkbal Aydoğdu
Psikoloji alanında lisans eğitimini tamamlayan İkbal Aydoğdu, bireylerin ruh sağlığını güçlendirmeye yönelik çalışmalar yapmaktadır. Özellikle bilişsel davranışçı terapi, aile ve çift terapisi, travma terapisi konularında uzmanlaşan İkbal, danışanlarına bilimsel temelli yaklaşımlarla destek sunmaktadır. Aynı zamanda bir köşe yazarı olarak, psikolojinin günlük hayattaki yansımalarını ele alan yazılar kaleme almakta ve okuyucularına bilinçli farkındalık kazandırmayı hedeflemektedir. Psikoloji ve insan davranışlarına dair derinlemesine analizleriyle, akademik bilgiyi anlaşılır ve erişilebilir bir şekilde sunmayı amaçlamaktadır. Profesyonel çalışmalarına devam eden İkbal Aydoğdu, psikoloji ve insan doğası üzerine yazılar yazmaya, eğitimler almaya ve mesleki gelişimine katkı sağlamaya devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar