Çarşamba, Ekim 22, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Sevgili Geçmiş, Birlikte Yüzleşebilir Miyiz?

“Hesaplaşır, almam gerekeni alır ve daha zorunu sırtlayabilecek oranda güçlenirim” gibi bir ifade mi yoksa “Artık daha fazlasını kaldırabilecek gibi hissetmiyorum. Bu dünyaya ait değilim, sanırım pes ediyorum.” gibi bir yakarış mı?
Peki ya ilkini söyleyebilmek, bir insanın sığınmak zorunda hissettiği en karanlık köşeden çıkabilmesi adına daha faydalı olabilir mi?
Merak etmeyin, bunun cevabını öylece vermeye çalışmayacağım. Psikoloji, kesin yargıları bünyesinde barındırmaz. Ancak yüzleşmemiz gereken bazı gerçeklerden de eğer ki kaçıyorsak, buna son vermeyi geciktirmek hiçbir duygusal varlık için faydalı olmayacaktır.

Optimum Düzeyde Zorluk

Seery, Holman ve Silver (2010) çok yıllı boylamsal bir çalışmada, yaşamında ortalama bir zorluk deneyimlemiş kişilerin, yalnızca sert koşullarla yaşamış kişilerden değil, ayrıca hiç zorluk yaşamamış kişilerden de daha olumlu ruh sağlığı sonuçları bildirdiği bulunmuştur.
Özellikle, U şeklinde doğrusal olmayan (kuadratik) ilişkiler, yaşamda sıfır olmayan ama aşırı da olmayan bir zorluk geçmişinin, daha düşük düzeyde genel sıkıntı, daha düşük düzeyde öznel işlevsel bozulma, daha az travma sonrası stres belirtisi ve zaman içinde daha yüksek yaşam doyumu öngördüğünü göstermiştir.

Her Şeye Anlayış Gösterebilir Miyiz?

Bazen anlam veremeyiz. “Empati yapın!” diye bizi baskılarlar ve haklılar da. Ancak bazen karşınızda öyle bir senaryo olur ki hangi açıdan bakarsanız bakın anlam veremezsiniz.
Önce duygularınız yıpranır bu uyum zorluğu, bu çaresizlik karşısında. Sonra belki o şeye (senaryoya, kişiye ya da karşı karşıya olduğunuz her neyse ona) bir şans vermek istersiniz. Kendinizi yanlış yollarla ait hissetmediğiniz, sığamadığınız bir kalıba sokmaya çalışırsınız.
Peki tek yolu bu mudur? Hayır. Belki de anlamayı denersiniz. İşte zihnin yıprandığı ve kabul etmekte zorlanarak kendine bir nevi acı çektirdiği noktalardan ilki budur.
Bu acı, büyümenin kapısına ait olan anahtardır çoğu zaman. Sonunda, başarırsınız ve gerçekten istediğinize ulaşıp onu kabul edersiniz.

Bu Bize Fazlaysa?

Peki ya bizi tüketen senaryo?
Biz insanlar büyüyüp gelişiyoruz ve aslında neredeyse hepimiz pek çok koşuldan dolayı zorlanıp yıpranıyor ve belli başlı kalıplara, bu zorluklara dayanabilmek için bilinçsizce giriyoruz.
Bu kalıplar en derinlerimizde, damarlarımızda akan kanda geziniyormuşçasına pasif, ancak belki duygusal belki fiziksel bir cinayet işleyebilecek kadar da aktifler.
Sonra bir gün gelir ve bütün bu kalıpların tam karşısında, onlara meydan okurcasına hiçbir imtiyaz vermeden dimdik durur bir başka yüzleşme.
Bu öyle bir karşılaşmadır ki kalıplarında hapsolmuş o insanın zihni bunu kaldıramaz. Esneyemez ve anlamlandıramaz. Bu onun için başka bir boyutta olmak gibidir.
Duyguları alarm içinde, bütün vücudu titrerken göğsünde çırpınan o küçücük kalbinin hızına dayanmakta zorlanır.
Kollarını bile kaldırabilecek hâli kalmaz, sanki vazgeçip düşeceği o uçurumun eşiğindedir. Bu acının hiç bitmeyeceğini belki düşünebilecek hâlde değildir ama iliklerine kadar hisseder.

Kapanır mı Bu Yara?

Bunlar size tanıdık geliyorsa hatırlatma için üzgünüm, ancak eminim yaşadığınızda size bazı dersler vermiştir.
Ancak bu zorluk, başta bahsettiğimiz eşiği aşıyorsa size bir dersten ziyade kapanması güç bir yara vermiş olabilir. Günlük işleyişinize zarar verebilecek, sosyal çekilmeye ve verimlilik düşüşüne sebep olabilecek bir yaradır belki.
Bu, sizin dayanabilecek yeterlilikte olmadığınızı göstermez. Ancak geçmiş yaşantınız, kalıplarınız ve tecrübelerinizden oluşan kapasitenizin bu yeni deneyim için yeterince güçlü olmadığını gösterebilir.
Burada bir suçlu yoktur. Bir seçim şansımız olsaydı doğup birlikte büyüdüğümüz insanları ve çevremizi seçebileceğimiz, o zaman suçlu olabilirdik.

Değer Misin Buna?

Ancak gerçek dünyada bir suç ya da suçlu aramak yerine yapabileceğimizin en iyisi, geçildiği takdirde zarar göreceğimiz sınırlarımızın yeterince değerli bulmadığımız bir şey için aşılmasına izin vermemek olabilir.
Konu bu sınırları genişletmeye değer gördüğümüz birine veya bir duruma gelirse bunun cevabını hislerinizde bulabilirsiniz.
Bazı tepkilerimiz, davranışlarımız yanlış hissettirse de öylece ortaya çıkar.
Bazen bu yanlış sizi kendinizden uzaklaştırır, görürsünüz ve durmanız gerekir ama yapamazsınız.

Yüzleşme

İşte gerçeğinizi geçmişinizin değil de kendi kararlarınızın belirleyeceği an budur.
Geçmişinize, üzerinizdeki ölü toprağına, sizi boğan her şeye ve daha fazlasına “Dur artık.” diyeceğiniz an budur.
“Dur ve artık kendi kendime düşünmeme izin ver. Bunca zamandır ezberlerinle, hayatta kalmayı öğrendiğin yollarla beni tükettin. Bugüne kadar hayatta tuttuğun için teşekkür ederim ama artık başımın çaresine bakabilirim. Benim için kendi kurallarımı, kendi sınırlarımı yalnızca kendi düşüncelerimle koymamın vakti.”

Bunu söylemenin ne kadar zor olduğunu ancak bunu gerçekten söyleyebilenler anlayacaktır.
Uzun ve herkese göre değişebilecek oranda acılı bir yolun yalnızca bir durağındaki sözlerdir bunlar.
Sanırım bu yol, bittiğini sandığımız her sancının sonunda, sonraki durağımıza yürüyerek büyüdüğümüz veya bir noktasında pes edip hiçliğe, monotonluğa karışıp robota dönüştüğümüz başka bir durağa ev sahipliği yapıyor.
Frankl’ın da söylediği gibi:
“İnsanın gerçek özgürlüğü, kendi düşüncesini seçebilme cesaretinde başlar.” (Frankl, 1985, s. 57).

Kaynakça

Seery, M. D., Holman, E. A., & Silver, R. C. (2010). Bizi öldürmeyen şey: Yaşam boyu birikimli zorluklar, kırılganlık ve dayanıklılık. Journal of Personality and Social Psychology, 99(6), 1025–1041. https://doi.org/10.1037/a0021344
Frankl, V. E. (1985). Man’s Search for Meaning (Rev. ed.). New York, NY: Washington Square Press.

Arda Şen
Arda Şen
Arda Şen, Marmara Üniversitesi Psikoloji Bölümü lisans 3. sınıf öğrencisidir. Travma, psikopatoloji ve sosyal psikoloji alanlarına odaklanmakta; aynı zamanda insan kaynakları alanıyla da ilgilenmektedir. İK’sal Mevzular adlı toplulukta, insan zihni ve düşüncelerinin iş hayatındaki önemine dikkat çekerek psikolojiyi farklı açılardan ele almaktadır. Psikolojiyi insanlar için daha anlaşılabilir ve ulaşılabilir kılmayı amaçlayan Arda, üniversite faaliyetlerinde dış katılımcılara açık seminer ve programların yapılandırılmasında aktif rol almaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar