Pazartesi, Ekim 20, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Psikopatların Olduğu Filmleri Neden Seviyoruz?

Karanlığın Cazibesi

Bazı filmler vardır, tüylerimizi diken diken eder ama yine de gözlerimizi onlardan alamayız. Özellikle empatiden yoksun ve kuralları yıkan psikopat karakterler bizi hem rahatsız eder hem de büyüler. Bu makalede, The House That Jack Built filmindeki Jack karakteri üzerinden, bu tür içeriklere neden ilgi duyduğumuzu, bunun hangi kişilik özellikleriyle bağlantılı olabileceğini ve bilimsel kanıtların bize neler söylediğini araştırıyoruz.

Çoğumuz bir filmi açtığımızda eğlenmek, rahatlamak ya da heyecanlanmak isteriz. Ancak bazı filmler vardır ki konusu karanlık, karakterleri rahatsız edicidir ama yine de izlemeye devam ederiz. Bir yanımız “Bu doğru değil” derken, diğer yanımız “Devam et, şimdi ne olacak?” diye fısıldar.

Örneğin Jack’i ele alalım. Jack’in İnşa Ettiği Ev‘de Jack, işlediği cinayetleri bir sanat olarak gören, empati yoksunu acımasız bir adamdır. Jack için öldürmek bir ifade biçimidir. Film boyunca kendi “ahlak” sistemini savunur ve insanları sanat nesnesi olarak kullanır.

Filmde özellikle bir sahne vardır: Jack, bir lambanın altında yürüdüğümüzde oluşan iki gölgeden bahseder. Arkamızdaki gölge geçmişi, işlediği suçların etkisini temsil eder. Bu gölge zamanla küçülür ve kaybolur. Önümüzdeki gölge ise geleceği, yeni bir “başyapıtı” temsil eder. Jack bu iki gölge arasında yürürken, öndeki gölgenin büyüdüğü anlarda memnuniyeti zirveye ulaşır. O gölgeye ulaşmak yeni bir cinayet anlamına gelir.

Bu metafor sadece bir görselleştirme değil, aynı zamanda izleyiciyi karakterin iç dünyasına açan bir kapıdır. Ancak bu noktada önemli bir soru ortaya çıkıyor: Neden böyle bir kişiyi izlemekten kendimizi alıkoyamıyoruz?

Kişilik Özellikleri ve Film Tercihleri

İşte burada bilim devreye giriyor. Bowes ve meslektaşları tarafından 2018 yılında yayınlanan bir çalışma, belirli kişilik özelliklerinin belirli film tercihlerini etkileyebileceğini gösteriyor. Özellikle suç, korku ve şiddet gibi “karanlık” içeriklere ilgi duyan bireyler önemli ölçüde psikopatik eğilimler göstermektedir.

Araştırmaya göre:

  • Korkusuzluk ve özgüven (Fearless Dominance): Aksiyon, savaş, gerilim ve belgesel türlerine ilgi duyarlar. Risk almaktan çekinmez ve duygusal yoğunluk ararlar.

  • Dürtüsellik ve benmerkezcilik (Benmerkezci Dürtüsellik): Özellikle rap müzik ve şiddet içeren filmleri tercih ederler. Plansız davranışlar, ani kararlar ve sonuçları önemsememe bu profilde öne çıkar.

  • Soğuk kalplilik ve suçluluk eksikliği: Romantik, duygusal ve sıcak içeriklerden kaçınırlar. Duygusal bağlar onlar için ikincil öneme sahiptir.

Bu bulgular, kişilik ve izleyici tercihi arasında önemli bağlantılar olduğunu göstermektedir.

Kallias (2012) tarafından yapılan bir başka çalışma ise film tercihlerinin hem klasik Büyük Beşli hem de Karanlık Dörtlü (psikopati, narsisizm, Makyavelizm, sadizm) tarafından nasıl şekillendirildiğini incelemiştir.

Sonuçlara göre:

  • Açıklık düzeyi yüksek bireyler: Sanatsal, yaratıcı ve alışılmadık film türlerini tercih eder. Deneysel sinema, bağımsız yapımlar ve sembolik anlatılar favorileridir.

  • Dışadönük bireyler: Eğlenceli, hızlı tempolu, aksiyon ve komedi türlerini seçer.

  • Karanlık kişilik özellikleri (psikopati ve sadizm) yüksek olan bireyler: Korku, şiddet ve gerilim filmlerine daha fazla ilgi duyar. Bu içerikler onlar için rahatsız edici değil, merak uyandırıcıdır.

Bu kişilik özelliklerine sahip bireylerin tercihleri, genellikle duygusal bağdan ziyade uyarılma arayışına yöneliktir. Yani bu tercihler yalnızca bir zevk değil, aynı zamanda kişiliklerinin bir yansımasıdır.

“Beni Etkilemiyor” Demek Mümkün mü?

Peki, bu bilgilerden yola çıkarak şöyle bir sonuç çıkarabilir miyiz? “Bu filmi seven herkesin psikopat eğilimleri vardır.”
Hayır.

Film tercihleri bir teşhis kriteri değildir. Ama bu doğru: Neye ilgi duyduğumuz iç dünyamızla bağlantılıdır. Bazı insanlar rahatlatıcı hikayeler isterken, diğerleri zihinsel olarak sınırları zorlayan filmlere ilgi duyar. Bu tamamen kişilikle ilgilidir, teşhisle değil.

Bir karakteri anlamaya çalışmak, onun gibi olmak anlamına gelmez. Ancak o karaktere neden bu kadar dikkatle baktığımız bize kendimiz hakkında bir şeyler söyleyebilir.

Gerçekten Ne İzliyoruz?

Gerçek hayatta Jack gibi insanlar azdır ama yok değildir. Genellikle çok daha “normal” görünürler. Manipüle etme yetenekleri, empati yoksunlukları ve başkalarını kendi çıkarları için kullanmaları onları fark etmeyi zorlaştırır.

Jack’in hikayesi bir suç hikayesinden öte, insanoğlunun karanlık tarafına tutulmuş bir ayna. Film boyunca yaşadığımız tedirginlik, heyecan ya da hayranlık duygusu bize sadece karaktere değil, kendimize de bakmamız gerektiğini hatırlatıyor.

Ve belki de gerçekten izlediğimiz şey Jack’in evi değil…
Kendi zihnimizin karanlık odaları…

Leyla Abdullayeva
Leyla Abdullayeva
Leyla Abdullayeva, klinik psikoloji alanında derinlemesine bilgi ve deneyime sahip bir psikolog ve psikoterapisttir. Hazar Üniversitesi'nden yüksek onur derecesiyle mezun olduktan sonra, Bursa Teknik Üniversitesi'nde genel psikoloji yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir. Psikoterapi alanında çeşitli terapi ekollerinde eğitim almış ve bunları pratiğinde uygulamaktadır. Özellikle EMDR, Şema Terapisi, Bilişsel Davranışçı Terapi (CBT) ve Rasyonel Duygucu Davranış Terapisi (REBT) yöntemleri konusunda uzmanlaşmıştır. Klinik deneyimlerini devlet hastaneleri ve psikolojik sağlık merkezlerinde kazanan Abdullayeva, kişilik bozuklukları, duygu durum bozuklukları ve çeşitli psikopatolojiler üzerinde çalışmaktadır. Hem bireysel terapi hem de grup terapisi uygulamalarında edindiği tecrübeler, onun geniş bir yelpazede psikolojik sorunları ele alabilmesini sağlamaktadır. Güncel psikolojik araştırmaları takip eden Abdullayeva, akademik kongrelerde aktif olarak yer almakta ve bu kongrelerde çeşitli psikoterapi yaklaşımları, kişilik bozuklukları, duygu durum bozuklukları ve klinik psikoloji alanındaki güncel gelişmeler üzerine yazılar kaleme almaktadır. Bu yazılar, hem akademik camiaya hem de psikoterapi sürecine ilgi duyan bireylere rehberlik etmeyi amaçlamaktadır. Leyla Abdullayeva, psikoterapötik çalışmaları ve akademik katkılarıyla psikoloji alanında kendini geliştiren ve sürekli olarak yeni bilgiler edinmeye çalışan bir uzmandır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar