Bazı insanlar hayatlarının dönüm noktalarında, tam da hedeflerine yaklaşmışken geri adım atar. Yeni bir işe adım atacakken geri çekilmek, birine yaklaşmaktan korkmak ya da önemli bir sunum öncesi “nasıl olsa başarısız olacağım” demek… Bunların her biri, farkında olmadan kendini sabote etmenin örnekleridir. Kulağa çelişkili gelse de, başarıdan en çok korkanlar genellikle başarısızlıktan en fazla şikâyet edenlerdir.
Kendini Sabote Etmek Nedir?
Kendini sabote etmek, kişinin farkında olmadan hedeflerine ulaşmasını engelleyen düşünce ve davranış örüntüleridir. Bu, doğrudan “istememek” değil, çoğu zaman “korkmaktır”. Başarının beraberinde getireceği değişimden, sorumluluklardan ya da görünür olmaktan korkmak… Bu durum, bireyin kendi gelişim sürecini bilinçsizce durdurmasına neden olur.
Bu davranış biçimi genellikle bilinçdışı süreçlerle işler. Kişi, “Ben bu işi hak etmiyorum” ya da “Nasıl olsa başarısız olacağım” gibi düşüncelerle kendini sabote ederken, bunu mantıklı bir nedenmiş gibi göstermeye çalışır. Örneğin, sınavdan önce yorgun olduğunu söyleyerek çalışmayı durdurmak, bilinçdışı olarak başarısızlıktan kaçmanın bir yoludur.
Kökünde Ne Var?
Kendini sabote etmenin kökeninde genellikle öz-değer sorunları yatar. Çocuklukta sık sık eleştirilmiş, başarıları küçümsenmiş veya yetersiz hissettirilmiş kişiler, yetişkinlikte “başarıya layık değilim” inancını benimseyebilirler. Bu durum, öz saygı düşük olsa bile, kişinin kendine çok yüksek standartlar koyduğu bir içsel çatışmaya yol açar.
Bir başka temel neden ise korkudur. Başarı korkusu, göründüğünden daha yaygındır. Başarıyla birlikte gelen beklentiler, sorumluluklar ve olası değişimler, kişide tedirginlik yaratır. “Ya bir sonraki sefer aynı başarıyı gösteremezsem?” düşüncesi, kişiyi güvenli bölgede tutar.
Ayrıca kaygı ve mükemmeliyetçilik de bu sürecin önemli parçalarıdır. Mükemmeliyetçi kişiler, hata yapma korkusuyla işe başlamaktan kaçınabilir. Çünkü başlamazlarsa başarısız olma riski de ortadan kalkar. Bu noktada sabote edici davranış, aslında kaygıyı kontrol altında tutma çabasıdır.
Kendini Sabote Etmenin Maskeleri
Kendini sabote eden davranışlar her zaman açık değildir. Çoğu zaman mantıklı görünür.
Bazı Yaygın Örnekler Şunlardır:
• Erteleme: “Doğru zamanı bekliyorum” diyerek hiçbir zaman adım atmamak.
• Aşırı analiz: Sürekli plan yapmak ama eyleme geçmemek.
• Kusur arama: Başkalarının davranışlarına ya da koşullara odaklanarak sorumluluk almaktan kaçınmak.
• Kendini küçümseme: “Ben kimim ki?” düşüncesiyle başarıyı reddetmek.
• Aşırı sorumluluk alma: Her şeyi kendi yükü haline getirerek tükenmek ve sonunda “başaramadım” demek.
Kısa vadede güvenli hissettiren bu davranışlar, uzun vadede özgüvenin zedelenmesine, başarısızlık döngüsünün sürmesine ve yaşam doyumunun azalmasına yol açar.
İç Sesin Gücü: “Yeterince İyi Değilim” İnanışı
Kendini sabote eden bireylerin iç dünyasında çoğu zaman eleştirel bir iç ses vardır. Bu iç ses, geçmişten gelen yargıların bir yansımasıdır. “Hata yapmamalısın” ve “Sadece iyi olmak yetmez, en iyisi olmalısın” gibi mesajlar, bireyin zihninde sürekli tekrar eder. Bu iç ses ne kadar güçlü olursa, kişi de o kadar çok kendi önüne engel koyar.
Psikoterapi süreçlerinde sıkça görüldüğü gibi, kişi başarısızlıktan değil, başarının getireceği içsel değişimden korkar. Başarılı olmanın getirdiği dikkat, görünürlük ve kıskanılma ihtimali bile kişiyi korkutabilir.
Kendini Sabotaj Döngüsünü Kırmak
Kendini sabote etme eğilimi fark edilmediği sürece otomatik biçimde devam eder. Bu döngüyü kırmanın ilk adımı farkındalıktır. “Şu anda kendimi mi engelliyorum?” sorusu bile güçlü bir başlangıçtır.
Sonrasında kişi, iç sesini yeniden şekillendirmelidir. Kendine yönelttiği eleştirileri fark etmek, daha şefkatli bir iç konuşma geliştirmesine olanak tanır. Örneğin, “Yine başaramadım” demek yerine “Bu sefer neden zorlandığımı anlamaya çalışayım” demek, içsel dönüşümün ilk adımıdır.
Küçük adımlarla ilerlemek, mükemmeliyetçilikle başa çıkmanın en etkili yollarından biridir. Her adımda odağı “mükemmel olmak”tan değil, “ilerlemekten” yana kurmak önemlidir.
Son olarak, destek almak—özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) veya Şema Terapi gibi yaklaşımlardan—kişinin kendini sabote eden kalıplarını fark etmesine ve yeniden yapılandırmasına önemli katkı sağlar.
Sonuç: Kendine İzin Vermek
Kendini sabote etmenin ardında aslında derin bir kendini koruma çabası vardır. Ancak bu koruma, kişiyi özgürlüğünden mahrum bırakır. Başarı, mutluluk ve sağlıklı ilişkiler çoğu zaman yalnızca bir adım ötededir; o adım da kişinin “kendine izin vermesiyle” atılır.
Kendini sabote etmemek, her şeyi mükemmel yapmak anlamına gelmez; hatalarına rağmen ilerlemeye cesaret etmektir. Gerçek gelişim, mükemmellikte değil, denemeye devam etme kararlılığındadır.


