Cuma, Ekim 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kendimi Sevmeyi Bir Türlü Öğrenemedim Diyenlere Bir Yazı

Kendini sevmeyi en son ne zaman hatırladın? Bir başarını kutlamadan geçtin mi, yoksa küçük bir hatanda hemen kendini mi eleştirdin? Çoğumuz başkalarına gösterdiğimiz anlayışı kendimize göstermekten çekiniyoruz. Hep “daha iyi olmalıyım”, “daha güzel görünmeliyim”, “daha başarılı olmalıyım” derken, içimizdeki sesi susturmayı unutuyoruz. Oysa kendini sevmek, kusurlarına rağmen değil; onlarla birlikte kendini kabul edebilmek demek. Kusursuz olmak değil, insanca olmak… Ve bazen kendine, “Bugün elimden gelenin en iyisini yaptım” diyebilmektir.

Nedir Bu “Kendini Sevmek” Dedikleri?

Kendini sevmek denince bazılarının aklına hemen bencillik gelir. Sanki kendini sevince, başkalarını daha az sevecekmişiz gibi… Oysa kendini sevmek; kendini başkalarından üstün görmek değil, onlarla aynı ölçüde değerli olduğunu fark etmektir. Bu, “Ben mükemmelim.” demek değildir. Aksine, “Hatalarım, eksiklerim ve yaralarım var ama yine de ben sevgiyi hak ediyorum.” diyebilme cesaretidir. Kendini sevmek; aynaya baktığında sadece kusurlarını değil, hayatta kalma çabanı da görebilmektir. Bazen sınır koymak, “hayır” diyebilmek; bazen de dinlenmek için kendine izin vermektir. Kendini sevmek, iyi hissettiğinde kutlamak, kötü hissettiğinde yargılamamaktır. Aslında bu, herkesin içinde sessizce bekleyen bir sevgi biçimidir. Sadece çoğumuz, onu başkalarına göstermek konusunda daha ustayız. Kendimize geldiğimizde ise sessizleşiyoruz — çünkü kendimizi sevmenin “ayıp” ya da “abartı” olduğunu düşündüren kalıplarla büyütüldük. Ama gerçek şu ki: Kendini sevmek, kimseye zarar vermez. Aksine, kendi içindeki sevgiyle barışan bir insan, başkalarını da daha derinden sevebilir.

Kendini sevmek neden bu kadar zor?

Kendini sevmek kulağa kolay gelir ama en çok orada takılırız. Çünkü yıllardır bize, sevgiyi hep dışarıda aramamız öğretildi. “İyi bir insan olursan sevilirsin”, “başarılı olursan değer görürsün”, “herkesi mutlu edersen seni de severler” gibi cümlelerle büyüdük. Sevilmenin koşullu olduğu bir dünyada, kendini olduğu gibi kabul etmek neredeyse devrim sayılır. Belki de o yüzden kendimizi eleştirmeyi, yargılamayı, sürekli eksik bir yan aramayı bir tür sorumluluk sandık. “Kendimi beğenirsem tembelleşirim”, “kendimle barışırsam gelişemem” dedik. Oysa tam tersi doğru: İnsan, kendini sevdikçe değişmeye cesaret eder. Kendini azarlamak değil, kendine şefkat göstermek bizi büyütür. Ama bazen de içimizdeki ses izin vermez. O küçük, inatçı iç ses… “Yeterince iyi değilsin.” “Daha çok çalışmalısın.” “Başkaları senden daha başarılı.” Bu ses, yıllar içinde anne babanın, öğretmenin, toplumun sesine karışmış halidir. Biz de farkında olmadan onu sahipleniriz. Ve kendimizi sevmek yerine, o sesle savaşmaya başlarız. Kendini sevmek, o sesi susturmak değil; onu fark edip, yumuşatabilmektir. Çünkü o sesin altında da hep aynı ihtiyaç yatar: Sevilmek.
Kendimizi sevmeyi öğrenmek, o küçük sesi cezalandırmak değil, elinden tutup ona “Artık güvendesin.” diyebilmektir.

Kendini Sevmeyi Nasıl Öğrenebiliriz?

Kendini sevmek bir anda öğrenilen bir şey değil; yavaş yavaş, sabırla inşa edilen bir yolculuk. Bazı günler kolay, bazı günlerse zor. Ama her seferinde, kendine biraz daha yaklaşmayı öğreniyorsun.

  1. Önce fark et.
    Kendini sevmediğin anları yakalamaya çalış. Aynaya baktığında, hata yaptığında ya da biri seni eleştirdiğinde aklından geçen ilk cümle ne oluyor? O cümleyi fark etmek, değişimin başlangıcıdır.
  2. İç sesini yumuşat.
    Kendinle konuşma biçimini değiştir. Bir dostuna nasıl davranırsan, kendine de öyle davran.
    Kendine “Nasıl bu kadar hata yaparsın?” demek yerine “Bu da insanca.” diyebilmek, şefkatin en basit ama en güçlü hâlidir.
  3. Kusurlara izin ver.
    Hiç kimse her gün güçlü, motive ya da kusursuz değildir. Kendini sevmek, her hâlinle var olabileceğini bilmek demektir. Kırıldığında ağlamak, yorulduğunda dinlenmek, hata yaptığında affetmek… Hepsi kendine duyduğun sevginin sessiz göstergeleridir.
  4. Kendine alan aç.
    Yalnız kalmaktan korkma. Sessiz anlarda, içinde bastırdığın duygular kendini gösterir.
    Onları bastırmak yerine dinlemeyi dene. Çünkü bazen sevilmek, sadece duyulmak istemektir — kendi sesin tarafından bile olsa.
  5. Küçük adımlarla başla.
    Kendini sevmek, büyük dönüşümlerden önce küçük farkındalıklarla başlar. Sabah aynaya baktığında gülümsemek, bir başarıyı fark edip “aferin bana” demek, ya da sadece kendine kahve yaparken o anın tadını çıkarmak… Bunların hepsi “kendine dönüş”ün minik ama anlamlı adımlarıdır.

Unutma, kendini sevmek bir varış noktası değil; her gün yeniden hatırlanan bir yolculuktur.
Ve bazen, bu yolculuğa sadece “Artık kendime iyi davranmak istiyorum.” diyerek başlamak bile yeterlidir.

Kendini Sevmeyi Hatırlamak

Kendini sevmek bir varış değil, bir hatırlayış. Her gün yeniden unuttuğumuz, ama bir şekilde yine dönüp geldiğimiz bir yer. Kendini sevmek demek, her şey yolundayken değil, hiçbir şey yolunda gitmiyorken bile kendinin yanında kalabilmek demek. Bazen sessizce “bugün iyi olamadım” diyebilmek, bazen de “ama denedim” diyerek kendine sarılabilmektir. Kendini sevmek; kusurları affetmek, geçmişi yargılamamak, ilerleyemediğin günlerde bile “hala buradayım” diyebilme cesaretidir. Ve belki de en önemlisi, sevilmeye önce kendinden başlamaktır. Çünkü içimizdeki sevgi, bir başkasının dokunuşuyla değil, kendi kabullenişimizle çoğalır. Ve günün sonunda hepimiz, en çok kendi sevgimize muhtacız.

Ezgi Acar
Ezgi Acar
Ezgi Acar, 1998 yılında İstanbul’da doğmuştur. Lisans eğitimini Koç Üniversitesi Psikoloji bölümünde tamamlayan Acar, aynı zamanda İşletme alanında çift anadal yaparak İnsan Kaynakları Yönetimi alanında uzmanlaşmıştır. Acar, eğitimine Bahçeşehir Üniversitesi Klinik Psikoloji (tezli) yüksek lisans programında devam etmekte olup, uzmanlık alanı olarak Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) üzerine yoğunlaşmaktadır. Mesleki gelişimine üniversite yıllarından itibaren önem veren Acar, Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi, Lape Hastanesi gibi kurumlarda staj yaparak farklı klinik ortamlarda deneyim kazanmıştır. Ayrıca klinik uygulamalarını güçlendirmek amacıyla Bilişsel Davranışçı Terapi, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi, Mindfulness Temelli Terapi, Sanat Terapisi, Spor Psikolojisi gibi farklı terapi yaklaşımlarına yönelik eğitimler almış; MMPI, MOXO Dikkat Testi ve CNS Vital Signs gibi psikometrik testlerin uygulama ve raporlama yetkinliklerini kazanmıştır. Bunun yanı sıra travma, anksiyete, depresyon, psikotik bozukluklar, kişilik bozuklukları, yeme bozuklukları, bağımlılık, şema terapi, çift-aile terapisi ve psikodinamik yaklaşımlar gibi konularda birçok seminer ve vaka sunumuna katılmıştır. Araştırma ve ilgi alanları arasında travmalar, yeme bozuklukları, duygusal yeme, psikoonkoloji ve hastalıkların psikolojisi yer alan Acar, bu konularda bilimsel bilgi ile klinik deneyimi bütünleştirmeyi amaçlamaktadır. Psikoloji alanındaki bilgi birikimini toplumla paylaşma motivasyonuyla yazarlık yapan Acar, Psychology Times Türkiye’de ruh sağlığına dair farkındalık oluşturmayı hedefleyen, anlaşılır ve erişilebilir içerikler kaleme almaktadır. Akademik ve mesleki gelişimini sürdürürken, gelecekte klinik psikoloji alanında uzmanlaşmayı ve kitap yazarak hem bilimsel hem de edebi üretimlerini geniş kitlelere ulaştırmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar