Erteleme (procrastination), yapılması gereken bir işi bilinçli olarak geciktirme eğilimidir. Ancak her geciktirme davranışı erteleme olarak değerlendirilmez. Milgram 1991 yılında yaptığı bir çalışmasında ertelemenin 4 bileşeni olduğunu beyan etmiştir. Milgram’a göre bu bileşenler; ortaya konan ürünün standardın altında olması, kişi tarafından duygusal karmaşa yaşanması, mühim bir konu olması ve davranışın ertelenmesidir (Milgram, 1991).
Erteleme Davranışının Demografik Farklılıkları
Literatürde erteleme davranışının cinsiyete ve yaşa göre görülme sıklıklarına bakıldığında birbiriyle örtüşmeyen veriler bulunmaktadır. Bazı araştırmalar erteleme davranışının erkeklerde daha yüksek oranla görüldüğünü beyan ederken bazı araştırmalar istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadığını beyan etmektedir. Yaşla ilgili yapılan çalışmalarda da tutarlı bir sonuç bulunmamakla birlikte gençlerde görülme sıklığının ileri yaşlarda görülme sıklığından fazla olduğunu gösteren araştırmalar bulunmaktadır (Usta, 2023). Bu durum erteleme davranışının nedenleri ile ilişkili olabilir.
Ertelemenin Psikolojik Kökenleri: Kişisel Gözlemler
Ceza infaz kurumunda görev yaptığım yıllarda insanların 24 saatlerini kapalı bir odada geçirirken, yiyecekleri yemeklerin bile hazır bir şekilde kendilerine verildiği koşullarda dahi görevlerini yapmaya zaman bulamadıklarını beyan etmelerine şahit oldum. Zamanla bu durumun basit bir tembellik ya da umursamama hali olmadığını, her erteleme davranışının karmaşık psikolojik etkenleri olduğunu gördüm. Kimi başarısızlıkla yüzleşmekten kaçınıyordu, kimi vaktini anlık haz alabileceği aktiviteler ile dolduruyordu kimi ise amacını çoktan kaybettiği için görevlerine ilgi duymuyordu. Farklı kurumlarda çalışırken de sosyal hayatımda yaptığım gözlemlerde de hatta kendi birçok davranışımda bile erteleme davranışının hayatımızın ne kadar içinde olduğunu tekrar tekrar gördüm. Bu farkındalık erteleme davranışının psikolojik etkenlerini merak etmeme neden oldu.
Zaman Uyumsuzluğu Teorisi ve Erteleme
Yaptığım araştırmalarda zaman uyumsuzluğu (temporal discounting) teorisinin erteleme davranışını açıklayan teorilerden biri olduğunu gördüm. Teoriye göre birey, kısa vadeli ödülleri uzun vadeli faydalara tercih eder. İnsan beyni, gelecekteki ödülleri daha az değerli görme eğilimindedir (Ainslie, 2001). Bu bilişsel yanılgı, özellikle görev hemen bir haz sağlamıyorsa bireyi ertelemeye iter. Günümüzde dijital ürünlerin her an erişilebilir olmasıyla dikkat dağıtıcı unsurların (bildirimler, sosyal medya vb.) artışı, görevlerin ertelenmesini kolaylaştırdı. Ortamın dikkat dağıtıcı yapısı, bireyin odaklanmasını ve işe başlamasını zorlaştırır (Rosen, Lim, Carrier & Cheever, 2011).
Olumsuz Duygular ve Erteleme
Erteleme davranışı ile ilgili bir başka açıklama ise bireylerin genellikle olumsuz duygularla ilişkili davranışları erteleme eğiliminde olmasıdır. Kişi, başarısızlık, yetersizlik veya sıkılma gibi duyguları yaşamamak için görevi bilinçli olarak erteleyebilir. Bu davranış bireylerde kısa vadeli rahatlama sağlarken uzun vadede kaygı ve suçluluk yaratır (Sirois & Pychyl, 2013). Özellikle mükemmeliyetçi bireylerde “başarısız olmamak için hiç başlamama” eğilimi yaygın görülür. Bu bireyler görevlerin mükemmel yapılması gerektiğine inandığı için kusurlu yapma ihtimali varsa görevi ertelemeyi tercih ederler (Flett, & Hewitt, 2002). Behçet Necatigil’in Sevgilerde şiirinde anlattığı üzere gizli bahçelerinde açan çiçekleri vardır böyle bireylerin. Ancak vermeye değer bulamazlar yahut vakitleri olmaz vermek için (Behçetnecatigil, 1973).
Motivasyon Eksikliği ve Öz Düzenleme
Özellikle klinik gözlemlerimde erteleme davranışının bireyin yaşadığı motivasyon eksikliği ve öz-düzenleme problemleri ile de ilişkili olabileceğini deneyimledim. Öz-düzenleme yeteneği zayıf olan bireylerin dikkatleri kolayca dağılabilir ve bu bireyler uzun vadeli hedeflerden sapabilirler (Baumeister & Vohs, 2007). Ayrıca bireylerin hedef konusundaki motivasyonlarının düşük olması, hedefe ulaştıracak davranışları yapma istekliliğinin de düşük olmasına neden olabilir.
Nörobilimsel Perspektif
Erteleme davranışı hakkında nörobilimsel araştırmalara baktığımda, erteleme davranışının beyindeki prefrontal korteks (planlama, kontrol) ile limbic sistem (duygusal dürtüler) arasındaki dengesizlikten kaynaklandığını okudum (Sirois, 2014). Prefrontal korteks yeterince aktif olmadığında, birey anlık keyif veren aktiviteleri tercih etme eğilimindedir.
Sürekli Ertelemenin Sonuçları
Peki sürekli erteleme yaparsak ne olur? Literatürde sürekli erteleme, artan stres, düşük özgüven, düşük akademik veya mesleki performans ve hatta depresyon gibi psikolojik sorunlarla ilişkilendirilmektedir (Tice & Baumeister, 1997). İnsan zihnini bir bilgisayara benzetirsek sürekli erteleme, bilgisayarda eski pencereleri kapatmadan yeni pencereler açmaya benzer. Bu durum bilgisayarı yavaşlattığı gibi zihnimizi de yavaşlatır ve sürekli yorgun hissetmemize, dikkat süremizin kısalmasına, kaygı düzeyimizin yükselmesine neden olur.
Erteleme ile Başa Çıkma Yöntemleri
Günlük hayatımıza etkileyebileceğimiz küçük alışkanlıklar ile erteleme davranışımızla baş edebiliriz. Örneğin görevleri küçük adımlara bölmek, zaman sınırlamaları kullanmak (Pomodoro vb.), öz-şefkat geliştirmek, bilişsel davranışçı tekniklerle düşünce kalıplarını değiştirmek ve mindfulness egzersizleri yapmak gibi (Pychyl & Flett, 2012). Ama unutmayın ki bir davranışı değiştirmeden önce onu farketmeliyiz. Erteleme davranışınızın nedenlerini fark etmeye başladığınızda erteleme ile başa çıkmada kullanacağınız stratejileri daha doğru seçebilirsiniz. Mesela erteleme davranışınız mükemmeliyetçi bir birey olmanız ile ilgili ise bilişsel davranışçı teknikler ile düşünce kalıplarını değiştirmek ve öz-şefkat geliştirmekle başlamak size daha uygun olacaktır.
Sonuç: Erteleme ve Öz Farkındalık
Sonuç olarak erteleme, sadece basit bir tembellik durumu değil, karmaşık psikolojik ve nörobiyolojik faktörlerin bir sonucudur. Bu davranışı anlamak ve değiştirmek için öz-farkındalık, psikolojik esneklik ve bilimsel stratejiler büyük önem taşır. Birey, erteleme nedenlerini keşfederek daha verimli ve tatmin edici bir yaşam sürdürebilir.
Kaynakça
- Ainslie, G. (2001). Breakdown of will. Cambridge University Press.
- Baumeister, R. F., & Vohs, K. D. (2007). Self-regulation, ego depletion, and motivation. Social and Personality Psychology Compass, 1(1), 115-128.
- Behçetnecatigil. (1973). Sevgilerde.
- Flett, G. L., & Hewitt, P. L. (2002). Perfectionism: Theory, research, and treatment. American Psychological Association.
- Milgram, N. (1991). Procrastination: A psychological perspective. [Yayınevi belirtilmemiş].
- Pychyl, T. A., & Flett, G. L. (2012). Procrastination and self-regulatory failure. Journal of Social Behavior and Personality, 27(3), 351-362.
- Rosen, L. D., Lim, A. F., Carrier, L. M., & Cheever, N. A. (2011). An empirical examination of the educational impact of text message-induced task switching. Journal of Educational Psychology, 103(4), 943-953.
- Sirois, F. M. (2014). Procrastination and stress: Exploring the role of self-compassion. Self and Identity, 13(2), 128-145.
- Sirois, F. M., & Pychyl, T. A. (2013). Procrastination and the priority of short-term mood regulation. Personality and Individual Differences, 54(2), 231-236.
- Tice, D. M., & Baumeister, R. F. (1997). The consequences of chronic procrastination. Psychological Science, 8(6), 454-458.
- Usta, Y. (2023). Erteleme davranışı ve demografik faktörler.