Salı, Ekim 21, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

İçimizde Kira Vermeden Yaşayanlar / İçsel Aile Sistemleri Modeli

Zihnimizdeki Sesler Gerçekten Kime Ait?

Bir konuda karar vermeye çalışırken, zihnimizde birbirine zıt yönlerde konuşan iç sesleri fark etmişsinizdir. Kimisi cesaret verir, kimisi temkinli olmamız gerektiğini söyler. Peki hiç düşündünüz mü bu sesler nereden geliyor? Ne zamandır bizimle birlikteler ve neden farklı durumlarda benzer şeyleri söylüyorlar?

İçsel Aile Sistemleri (Internal Family Systems – IFS) modeli, uzun yıllar aile terapisi yürüten Amerikalı psikiyatrist Richard C. Schwartz’ın, danışanlarının iç dünyalarını dikkatle dinlerken yaptığı temel bir gözlemle doğar: İnsan zihni de bir aile sistemi gibi çalışır. İçimizdeki parçalar –tıpkı bir ailenin üyeleri gibi– farklı görevler üstlenir, çatışabilir, uzlaşabilir, birbirini bastırabilir veya destekleyebilir.

Travmatik ya da stresli yaşam olayları sonrası bazı parçalar koruyucu roller üstlenir. Bu roller zamanla katılaşır, otomatikleşir ve kişinin ruhsal işleyişini yönlendiren temel dinamiklere dönüşür. Kimi zaman bir iç ses bizi sürekli eleştirir, kimi zaman başka bir parça duygularımızı bastırmamız için devreye girer. Bunlar rastlantısal değildir; hepsi belirli bir işlevi üstlenmiştir.

IFS modelinde ilk farkındalık, bu parçaların varlığını tanımakla başlar. Sonra bu parçalarla içsel bir iletişim geliştirilir: Hem konuşan parça hem onunla iletişimi engellemeye çalışan başka parçalar vardır. Tüm bu yapının merkezindeyse, tepkisel olmayan, şefkatli ve bilge bir öz-benlik yer alır. Bu benlik, sistemin doğal lideridir. Psikolojik iyileşme, bu öz-benlikle parçalar arasındaki ilişkinin yeniden kurulmasıyla mümkün olur.

Parçalar ve Öz-Benlik: Sistemin Temel Yapısı

IFS modeline göre her insan zihni, farklı işlevlere sahip alt kişiliklerden –parçalardan– oluşur. Bu parçalar bilinçdışının rastgele ürünü değil, sistemli ve işlevsel organizasyonlardır. Hepsi, bireyin zarar görmesini engellemek ya da duygusal dengesini korumak için belirli bir rol üstlenir. Model bu parçaları üç temel grupta ele alır:

1. Yöneticiler (Managers)
Yöneticiler, bireyin günlük yaşamını düzenlemekle görevli parçalardır. Planlama, kontrol etme, sosyal normlara uyum sağlama gibi işlevler taşırlar. Genellikle “mantıklı” ya da “sorumlu” iç ses olarak duyulur. Aşırı sorumluluk alma, mükemmeliyetçilik, eleştirellik gibi formlar alabilir. Amaçları, bireyin zedelenmesini önlemek ve istikrarı korumaktır. Bu yöneticiler, bireyin içsel denge arayışında önemli rol oynar.

2. İtfaiyeciler (Firefighters)
İtfaiyeciler, yoğun ve acı verici duyguların aniden yükseldiği anlarda devreye girer. Bu parçalar, bireyin dikkatini dağıtarak veya duyguyu bastırarak bir tür “yangın söndürme” işlevi görür. Alkol kullanımı, aşırı yemek, sosyal medyaya kaçış, öfke patlamaları gibi davranışların arkasında çoğu zaman bu parçalar yer alır. Hızlı ve keskin hareket ederler; amaçları travmatik acıyı yüzeye çıkmadan durdurmaktır.

3. Sürgünler (Exiles)
Sürgünler, geçmişte yaşanan travmalardan ya da bastırılmış duygusal deneyimlerden etkilenmiş kırılgan parçalardır. Utanç, yalnızlık, değersizlik, korku gibi duyguları taşırlar. Genellikle sistemin derinliklerine itilmiş, görünmez hale gelmişlerdir. Fakat tetiklendiklerinde tüm sistemi sarsabilecek kadar güçlü duygusal yükler taşırlar. Yöneticiler ve itfaiyeciler çoğu zaman bu sürgünleri korumak için organize olur.

Travma terapisi sürecinde, bu sürgün parçalarla güvenli bir temas kurulması önemlidir.

Öz-Benlik (Self): Sistemin Doğal Lideri

IFS’in en radikal ve dönüştürücü yönü, parçaların ötesinde yer alan bir öz-benlik fikridir. Bu benlik doğuştan gelen, değişmeyen, şefkatli ve bilge bir iç merkezdir. Yargılamaz, telaşlanmaz, manipüle etmez. Parçalarla ilişkide kalabilen, onlara güven verebilen bir liderdir. İyileşme, bu öz-benliğin yeniden sistemin merkezine geçmesiyle, parçaların ise kendi rollerinden özgürleşerek gerçek işlevlerine kavuşmasıyla başlar.

Sonuç: Ne Yeni Ne Yabancı

İçsel Aile Sistemleri Modeli’nin belki de en çarpıcı yönü, bir yandan modern psikoterapinin dinamiklerini taşıması, diğer yandan ise kadim insanlık bilgeliğine neredeyse sezgisel bir yakınlık sunmasıdır. Psikiyatrist Richard C. Schwartz’ın kaleme aldığı “Bozuk Parçan Yok” kitabını okurken, bir taraftan yepyeni bir şey öğrenmenin heyecanını yaşadım; diğer taraftan ise, sanki uzun süredir gözümün önünde duran bir gerçeği ilk kez fark etmişim gibi bir hayret duygusuna kapıldım.

İnsanın içinde gerçekten de aileler var. Bu içsel aile, bazen kalabalık ve neşeli bir sofra etrafında toplanmış gibidir; bazen ise kurallı, sessiz ve mesafeli bir yapıya bürünebilir. Nasıl ki gerçek hayattaki aile ilişkileri karmaşık, dinamik ve zamanla değişkenlik gösterirse, iç dünyamızdaki parçalarla ilişkimiz de aynı ölçüde derinlik ve dikkat ister.

Kitapta özellikle altı çizilen önemli bir nokta, parçalarla doğrudan temas kurmaya çalışırken yanımızda deneyimli bir uzmanın bulunmasının gerekliliğidir. İçsel yapılar, çoğu zaman güçlü duygusal yükler taşır ve bu alanlarla yüzleşmek profesyonel destek olmaksızın zorlayıcı olabilir.

Kaynak

Schwartz, R. C. (2023). Bozuk Parçan Yok: Travmayı Onarmak ve Bütünlüğü Geri Kazanmak İçin İçsel Aile Sistemleri Modeli (Çev. Gökçe Taşkın). Sola Unitas Yayıncılık.

Esma Kır
Esma Kır
Esma Kır, Marmara Üniversitesi psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümünden mezun olmuştur. 9 yıldır farklı kademelerde rehber öğretmen olarak görev yapmıştır. Bir ortaokulda okul psikolojik danışmanı olarak çalışmaya devam etmektedir. Kabul ve kararlılık terapisi, çözüm odaklı terapi, kum terapisi ve oyun terapisi gibi terapi eğitimleri almıştır. Daha önce çeşitli dergilerde yazıları yayınlanmıştır. Psikoloji ve kişisel gelişim alanında yazılar yazmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar