Çarşamba, Ekim 22, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Filtrelenmiş Gerçeklik: Sosyal Medyada Mükemmel Hayatların Psikolojisi

Sosyal medyada gördüğümüz herkesin hayatı, mükemmel bir şekilde ilerliyor gibi gelir. Herkes huzurlu, mutlu görünür. Aslında görünenin aksine, birçok insanın hayatında yalnızlık, kaygı ve kıyasla dolu bir sessizlik vardır. Bu durum, teknolojik bir davranışın ötesinde; kişinin benlik algısını, sosyal karşılaştırmalarını ve onay ihtiyacını sanal dünyada tekrardan üreten bir süreçtir.

Sosyal medya, her bireyin kendi sahnesini kurduğu bir tiyatroya dönüştü diyebiliriz. Herkes, yaşamının en güzel, en keyifli anlarını sergilerken, perdenin arkasındaki mutsuzluklar sessizce gizleniyor. Mükemmel görünen bu hayatlar herkese şu soruyu sorduruyor: “Gerçekten bu kadar mutlu muyuz?”

Görünmek mi Yaşamak mı?

Sanal dünya, herkesin hayatının merkezine yerleşti. Sabah gözümüzü açar açmaz ilk yaptığımız şey elimize telefonu almak oluyor. Günün nasıl geçtiğini değil, nasıl göründüğünü daha çok önemsiyoruz. Yaşadıklarımıza değil de, yaşadıklarımızın nasıl görüneceği üzerine daha çok kafa yorar olduk.
Genel olarak bakıldığında, insanlar gerçek dünyalarını değil, hayal ettikleri dünyalarını paylaşmaya başladılar. Gülerken çekilmiş fotoğraflar, filtrelerle değiştirilmiş yüzler ve “mükemmel hayatım var” diyen paylaşımlar arasında savrulup gidiliyor.

Başkalarının harika yansıtılan hayatlarını, kendi sıradan günlerimizle kıyaslıyoruz. Bu kıyas, farkında olmadan içimize işliyor. Sürekli “ben neden bu kadar mutlu değilim”, “ben neden bu kadar çok çalışıyorum”, “ben neden bu kadar çok tatil yapamıyorum” gibi sorularla hayatı sorgulamaya başlıyoruz.

Aslında unuttuğumuz bir şey var: Sosyal medya, sadece iyi anların yansıtıldığı bir yerdir. İnsanlar en mutlu oldukları, en keyif dolu anlarını paylaşmayı tercih eder genelde. İnsan doğası gereği beğenilmeyi ister. Sosyal mecralardaki paylaşımlarımıza karşı aldığımız her görüntülenme, her beğeni bu ihtiyacın karşılığı olur. Kısa vadede mutlu hissettirse de daha fazla onaylanma ihtiyacını doğurur.

Sosyal Psikolojinin Perspektifinden: İzleniyor Olmanın Ağırlığı

Sosyal psikolojiye göre kişi, sosyal ortamlarda farklı davranır. Yani kendi başımıza kaldığımızda bir, başkalarının yanında sergilediğimiz davranışlar çok başkadır. Başkaları tarafından izleniyor olma durumu, davranışlarımızı şekillendirir. Davranışımız sonrası nasıl görüneceğimizi düşünürüz. Aslında bu durum gün geçtikçe içsel bir baskıya dönüşmeye başlar.

Gerçek benliğimiz geri planda kalır, görünmesini istediğimiz benlik ön plana çıkar. Sonrasında ise hangisinin gerçek olduğuna dair düşüncemiz karmaşık bir hal alır. İnsanların çoğu, sosyal mecrada gördüklerine inanmak ister, hatta inanır da. Çünkü o dört dörtlük yaşamlar, sahip olunabilecek bir yaşam umudunu temsil eder. Fakat birer yalandan ibarettir.

Benlik Algısı, Özsaygı ve Özşefkat

İnsan, başkalarının harika yönlerini görüp kendi şanssızlıklarına odaklanınca farkında olmadan değerini sorgular. Bu da özsaygı, özgüven ve benlik algısında zedelenmelere yol açabilir. Sonrasında da özşefkatten mahrum kalır. Oysa kimse sürekli huzurlu değildir. Kimse her zaman motive ya da sevgi dolu değildir. Bu hayatta iniş çıkışlar, belirsizlikler, mutsuzluklar vardır ama sosyal medyada bunların beğeni toplanmayacağı düşünüldüğü için maske takılır.

Bu maske, beraberinde zamanla yalnızlık duygusunu artırır. Çünkü herkes birbirini görüyor gibi görünür, ama aslında kimse kimseyi tam olarak görmez.

Gerçekliğe Dönüş: Fark Etmek ve Var Olmak

Bütün bunların farkına varmak, sosyal medyadan tamamen kopmak demek değildir. Asıl mesele, oradaki içeriklerin gerçekliğin tamamı değil, sadece bir parçası olduğunu hatırlamaktır. Herkesin sosyal medyanın ardında bilinmeyen bir hikâyesi, bir mutsuzluğu, bir hayal kırıklığı vardır.

Kıyaslamak yerine fark etmeyi; görünmek yerine gerçekten var olmayı seçmek psikolojimiz için en iyisidir.
Belki de yapmamız gereken, ara sıra kendimize şu soruyu sormaktır:
“Ben bunu gerçekten paylaşmak istiyor muyum, yoksa görünmek mi istiyorum?”

Bunu düşünüp olması gerekeni fark edebilirsek, dijital dünyanın en güçlü savunmasını yaşamış oluruz. Çünkü ne kadar filtre uygularsak uygulayalım, insanın en gerçek hâli kendisiyle kurduğu içsel bağdadır, özşefkattedir.
Ve o bağı korumak, mükemmel görünmekten çok daha değerlidir.

Sevgiyle ve huzurla kalın.

Merve Karaduman
Merve Karaduman
Merhabalar, ben Psikolog Merve Karaduman. Psikoloji lisans eğitimimi yüksek onur derecesiyle tamamladım. Lisans sürecim boyunca özellikle makale yazımına duyduğum ilgiyle, araştırma yapmayı ve edindiğim bilgileri harmanlayarak yazıya dökmeyi bir ifade biçimi olarak benimsedim. Akademik kariyer hedefim doğrultusunda kendimi geliştirmeye devam ederken, klinik psikoloji alanında ilerlemeyi amaçlamaktayım. Yazarlık yolculuğumda ise psikoloji bilgisini herkes için anlaşılır ve etkileyici bir dille sunmayı hedefleyerek, okuyucularda farkındalık yaratmayı amaçlıyorum. İnsanlara ulaşabilmenin, farkındalık kazandırabilmede katkıda bulunabilmenin ve psikoloji biliminin toplumsal etkisini artırmanın bir parçası olmak hedeflerimden biridir. Bu nedenle yazılarımda hem bilimsel temellere hem de insani derinliğe yer vermeye özen göstermekteyim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar