Farkındalık, bireyin o anda yaşadığı düşünce, duygu ve bedensel duyumlara dikkatini yönelterek yargılamadan ve bastırmadan gözlemlemesi sürecidir. Terapötik süreç bağlamında farkındalık, danışanın içsel deneyimlerini tanımasına, otomatize olmuş davranış kalıplarını ayırt etmesine ve davranış değişikliği için zemin oluşturmasına olanak tanır. Kabat-Zinn’e (1990; akt. Aydın, 2016) göre farkındalık, bireyin dikkatini bilinçli olarak şu ana yöneltmesi ve bunu kabulle yapmasıdır.
Mindfulness temelli yaklaşımlar, farkındalığın anksiyete, depresyon ve stres gibi durumlar üzerindeki düzenleyici rolünü vurgular. Farkındalık, özellikle duygu düzenleme, öfke kontrolü ve benlik farkındalığıyla ilişkili olarak ele alınmakta ve terapötik sürecin etkili ilerlemesini destekleyen bir yapı olarak değerlendirilmektedir (Gençtan, 2005; Köroğlu, 2019).
Farkındalık aynı zamanda terapötik ittifakı güçlendirir. Danışan, terapötik ortamda farkındalık geliştirdikçe duygularını daha açık ifade etmeye başlar; bu da hem içgörü gelişimini hem de davranışsal değişimi kolaylaştırır.
Farkındalık elbette terapötik süreçler için kritik bir önem taşımaktadır, ayrıca bireyin iç dünyasında neler olup bittiğinin farkında olması, kendi hayatı için atacağı adımlar için bir rehber niteliğindedir.
Farkındalık Her Zaman Değişim Getirir mi?
Ancak bazı durumlarda farkındalık, harekete geçmek için yeterli olmayabilir. Terapi süreçlerinde veya bireysel olarak değişim istediğimiz durumlarda bu sorun karşımıza çıkabilir. Peki bu duruma neler sebep olmaktadır?
Bir birey duygu, düşünce ve davranışlarının hatta diğerleriyle olan iletişim örüntülerinin farkında olabilir. Ancak “eylem” noktasında birey kendini bu döngüden çıkaracak herhangi bir adım atmadığında veya geçmiş davranış kalıplarına sadık kaldığında farkındalık ve davranış arasında bir kopukluk meydana gelir.
Öfkelendiğinde tepkisel davranan birini ele alalım; öfke sinyallerine dair bedensel duyum, düşünce ve duyguların farkında olmasına rağmen öfkelendiğinde bağırıp çağırmaya veya saldırgan bir tutum sergilemeye devam ediyorsa bu davranış değişikliğine engel olur.
Duygularla Temas Etmeden Değişim Zorlaşır
Bazı danışanlar farkındalık geliştirseler bile duygularla temas etmekten kaçınabilir. Özellikle duygular entelektüel bir açıdan ele alınabilir veya duygulara ilişkin savunmacı bir tutum sergilenebilir. Farkındalık bir zihinsel kontrol aracı olarak kullanılabilir.
Bu gibi durumlarda duygularımıza temas edebilmek, ne hissettiğimizi değerlendirmek duygularla temas etmeyi kolaylaştırabilir. “… Evet, bu sorunun farkındayım, muhtemelen değersizlik hissimle ilgili ama bunu kontrol edebilirim.” veya “… Bağlanma stilimle ilgili bir çatışma olduğunun farkındayım, ama artık yetişkinim, bunu düzeltebilirim.” gibi bir tutum oldukça mantıklı görünüyor olsa da, duygulardan kaçınmaya yönelik bir tepki olabilir. Bu nedenle terapistin ya da bireyin bu durumu iyi ele alması gerekir.
Travmalar, Farkındalık ve Bedensel Güvenlik
Farkındalık, özellikle travmatik yaşantılarda yeniden travmatizasyona yol açabilir. Travma odaklı terapilerde yalnızca farkındalık değil, aynı zamanda bedensel güvenlik, topraklama (grounding) ve pencere-içinde kalma (window of tolerance) gibi teknikler gerekir (van der Kolk, 2014).
Sosyal ve Kültürel Etkenler Davranışı Sınırlandırabilir
Bireyler bazı şeylerin farkına varsalar bile, içinde yaşadığı sosyal, kültürel ya da ekonomik bağlam davranış değişikliğini imkânsız kılabilir. Özellikle toplumsal cinsiyet rolleri, aile dinamikleri ve sosyoekonomik kısıtlılıklar bu süreçte devreye girer.
Örneğin, ergenlik çağındaki bir birey evdeki ebeveyn tutumlarının onu olumsuz etkilediğinin farkında olsa dahi, ekonomik özgürlüğünü ve rüştünü kazanmadığından bağımsız hareket edemeyebilir.
Farkındalık Yeterli Değilse Ne Yapılabilir?
Farkındalık davranış değişikliği için bir ön koşuldur; ancak danışan değişmeye istekli değilse veya içsel motivasyonu düşükse, bu farkındalık değişimi desteklemeyecektir.
Bu durumlarda motivasyonel görüşme, yaşantısallaştırma, duygusal zırhla çalışma, psikoeğitim gibi teknikler devreye girer (Miller & Rollnick, 2012).
Bireysel olarak ise duyguyu bastırmadan, değiştirmeden o duyguyla kalmaya çalışmak, duygu-düşünce-davranışları yazıya dökerek bir farkındalık günlüğü oluşturmak, küçük adımlarla eyleme geçmek etkili olabilir.
Sonuç: Farkındalıkla Başla, Değişimle Devam Et
Farkındalık, değişimin ön koşuludur ancak tek başına her zaman yeterli değildir. Eğer kendimizde bir değişim yaratmak istiyorsak; farkındalıkla, duygularla temas ederek, eğer imkânımız varsa destek alarak, kendimize ve sürece sabır göstererek ve küçük adımlarla destekleyerek bunu sağlayabiliriz.
Farkındalık bizim içsel ışığımız, rehberimizdir; ancak değişim için duygu-düşüncelerimizle temas etmek ve eyleme geçmemiz de gerekir.
Kaynakça
Aydın, A. (2016). Farkındalık temelli yaklaşımlar ve terapötik süreçte kullanımı. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 8(4), 340–355. https://doi.org/10.5455/cap.20160224014830
Gençtan, E. (2005). Psikodinamik psikoterapiler. Remzi Kitabevi.
Kabat-Zinn, J. (1990). Full Catastrophe Living: Using the Wisdom of Your Body and Mind to Face Stress, Pain, and Illness. (Akt. A. Aydın, 2016).
Köroğlu, E. (2019). Bilişsel davranışçı terapilerde teknikler. HYB Yayıncılık.
Greenberg, L. S. (2011). Emotion-focused therapy. American Psychological Association.
Miller, W. R., & Rollnick, S. (2012). Motivational interviewing: Helping people change (3rd ed.). Guilford Press.
van der Kolk, B. A. (2014). The body keeps the score: Brain, mind, and body in the healing of trauma. Viking.