İnsanlar sosyal varlıklardır ve diğer bazı canlılarla ortak özellikleri olan duygusal hisler beslemesidir. Bağ kurabilmek, anlaşılır olabilmek ve kabul edildiğini bilmek isterler. Bu durum, insan psikolojisinin temel yapılarındandır. Özellikle kişi duygusal olarak incindiğinde, bu duyguyu daha derinden hisseder. Bu sırada duygusal onay devreye girer.
Duygusal onay, çevresi tarafından bu hislerin farkında olunduğunu bilme sürecidir. Bu ihtiyaç, psikolojik iyi oluşun temel taşlarından biridir. Ancak bazı kişilik oluşumlarında bu ihtiyaç, var olan sınırların ötesine geçebilir ve kişinin işlevselliğini bozabilir. Bu yazının amacı, histrionik kişilik bozukluğu olan bireylerde duygusal onay arayışının nasıl şekillendiğini ve bu durumun kişilerarası ilişkiler üzerindeki etkilerini incelemektir.
1. Duygusal Onay: Psikolojik Sağlığın Temel Dinamiği
Duygusal onay, kişinin yaşadığı herhangi bir durumun yargılanmadan kabul edilmesidir. Çocuklukta başlar. Özellikle bakım verenlerin çocuğun duygularını görmesi, isimlendirmesi ve kabul görmesi, bireyin içsel güvenliğini oluşturur.
Yeterli duygusal onay alan bireyler:
-
Duygularını ifade etmekte özgürdür.
-
Onay almak için dramatik ya da abartılı davranışlara başvurmaz.
-
Kendi duygularını düzenleyebilir ve başkalarının duygularını da tanıyabilir.
Örneğin, birey üzüldüğünde, karşı tarafa yansıttıktan sonra gelecek olan geri dönüşün “Yaşadığını derinden hissedebiliyorum, bu durumu yaşaman çok doğal…” gibi empatik olması, bireye anlaşılma hissi verip, kötü hisseden bireye duygusal onay sunma biçimi olabilir.
Ancak bu ihtiyacın karşılanmaması, bireyde eksiklik hissi yaratır ve ilerleyen yaşlarda telafi edici stratejilere neden olabilir.
2. Histrionik Kişilik Bozukluğu: Duygusal Onayın Aşırı Arayışı
Histrionik Kişilik Bozukluğu (HPD), DSM-5’te yer alan bir kişilik bozukluğudur. Temel özellikleri arasında:
-
Aşırı duygusallık ve dikkat çekme ihtiyacı,
-
Onay ve takdir arayışında sınır tanımama,
-
Yüzeysel ve hızla değişen duygular,
-
Fiziksel görünümle dikkat çekmeye yönelik yoğun çaba yer alır.
HPD’li bireyler için onaylanmak bir ihtiyaçtan öte bir bağımlılıktır. Özellikle duygusal onay, onların benlik saygılarını ayakta tutan dışsal bir kaynaktır. İçsel olarak “görünmez” ya da “yetersiz” hissettiklerinden, sürekli başkalarının ilgisini ve onayını ararlar.
Gerçek özsaygı ve değere sahip olmadıkları için dışarıdan onay almak onlar için kaçınılmaz hazdır.
3. Duygusal Onay Arayışının Histrionik Davranışlara Etkisi
HPD’li bireyler genellikle çevrelerinden yüksek ilgi ve onay görmek ister; konuşmalarında dram ön plandadır, güçlü fikirleri olduğunu iddia etmekle birlikte duyguları hızla değişir.
Duygusal onay ihtiyacı şu şekilde davranışlara dönüşebilir:
-
Dramatik anlatımlar: Basit olaylar abartılı biçimde sunulur, çünkü bu şekilde karşıdan güçlü bir duygusal tepki alınması beklenir.
-
Aşırı samimiyet kurma: Kısa sürede karşısındakiyle duygusal bağ kurmak ister, çünkü onay ihtiyacı acildir.
-
Terk edilme korkusu: Onay kaynağını kaybetme ihtimali yoğun kaygı yaratır, bu da manipülatif davranışlara neden olabilir.
-
Fiziksel görünümle onay aramak: Duygusal onay yerine beden üzerinden ilgi toplama girişimleri görülebilir. Toplumda ilgi odağı olmak için nasıl göründükleri HPD’li bireyler açısından oldukça önemlidir. Giyim tarzları, jestleri ve mimikleri, konuşmaları ilgi çekmeye yöneliktir. Özellikle konuşmaları içerikten yoksundur.
4. Terapötik Yaklaşım: Onay İhtiyacını Anlamak ve Dönüştürmek
HPD’li bireylerle çalışırken, terapistin öncelikle hedefi duygusal onay ihtiyacının kökenine ulaşmak olmalıdır. Bu ihtiyaç genellikle çocukluk çağında karşılanmamış ilgi, görülme ve değerli hissetme arzularına dayanmaktadır.
Terapötik süreçte:
-
Koşulsuz kabul duygusunun hissettirilmesi esas alınır.
-
Terapist, dramatik anlatımlar karşısında dengeleyici ve sakinleştirici bir duruş sergilemelidir. Bu denge profesyonel bir şekilde sağlanmalıdır.
-
Duygusal farkındalık çalışmaları ile bireyin gerçek ihtiyaçlarını ayırt etmesi desteklenmelidir.
-
İlişkisel sınırlar netleştirilmelidir; HPD’li bireylerin bağımlı yapısı nedeniyle sınırlar ihlal edilmeye meyillidir.
-
Ne zaman mola verilmesi gerektiğini bilmek gerekir. Bazı durumlarda mesafeli davranmak ve öz bakıma yeltenmek önemlidir.
-
HPD’li bireylerin önemsendiğini hatırlatmak, onları daha güvende hissettirebilir. Özellikle sınır koymada ve mola verilmesi gerektiği zamanlarda, sevildiğini ve değer gördüklerini bilmeleri tatmin edici olur.
5. Sonuç: Görülmek ile Anlaşılmak Arasındaki Fark
Duygusal onay, her bireyin ihtiyaç duyduğu doğal bir psikolojik destektir. Fakat HPD’de bu ihtiyaç sağlıksız stratejilerle karşılanmaya çalışılır ve bireyin yaşam işlevselliğini bozar.
Hem klinik süreçte hem toplumsal düzlemde, duygusal onayın nasıl ve ne zaman sağlıklı olduğunu ayırt etmek, bireylerin psikolojik gelişimi açısından önem taşır. Anlaşılmak, bireyin özbenliğinde olumlu gelişmeler sağlar. Birey, anlaşılma deneyimini yaşadığında, görülmek için çabalamak yerine bağ kurmayı öğrenir; bu, histrionik kişilik yapılarının dönüşümünde anahtardır.