Pazartesi, Kasım 3, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Çocukluk Döneminden Yetişkinliğe: Dikkat Dağınıklığı ve Hiperaktivite Bozukluğu

Dikkat Dağınıklığı ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), genellikle çocukluk dönemi bozukluğu olarak bilinmektedir. Tanısı genellikle 12 yaşından önce konulur; ancak tedavi edilmediği sürece belirtiler genç yetişkinliğe kadar devam edebilir.
Araştırmalara göre, DEHB’in yetişkinliğe kadar devam etme olasılığı %50–70 civarındadır (Hechtman & McGough, 2007).

Çocuklarda daha çok hiperaktivite ile kendini gösteren DEHB, yetişkinlerde genellikle dikkat dağınıklığı ile karakterizedir. Yetişkinlik döneminde DEHB, kişinin iş hayatını, sosyal ilişkilerini ve günlük yaşam işlevselliğini önemli ölçüde etkiler.
Kişi, iş hayatının getirdiği sorumlulukları zamanında yerine getirmekte zorlanır, otoriteye uymakta güçlük çeker. Bu durum zamanla hayat kalitesinde düşüşe ve düşük gelir seviyesine neden olabilir (Biederman & Faraone, 2006).

Sosyal yaşamda da pek çok zorluk görülür. DEHB’li bireyler;

  • İkili sohbetlerde karşısındakini dinlemekte zorlanır,

  • Sıklıkla söze girer veya laf böler,

  • Sosyal ipuçlarını yakalamakta zayıftır,

  • Bu nedenle iletişim problemleri ve yanlış anlaşılmalara genel nüfusa oranla daha yatkındır (Young vd., 2012).

Belirtiler: Dikkatsizlik, Hiperaktivite ve Dürtüsellik

DEHB belirtileri üç ana grupta toplanır:

1. Dikkatsizlik belirtileri

  • Görev ve etkinlikleri sürdürmede güçlük,

  • Detaylara dikkat edememe, dikkatsiz hatalar yapma,

  • Talimatları takip etmede veya işleri tamamlamada zorlanma,

  • Organizasyon ve planlama sorunları,

  • Eşyaları sık kaybetme, dikkatin kolay dağılması,

  • Günlük etkinliklerde unutkanlık.

Çocuklarda bu durum genellikle ödev yaparken veya oyun sırasında, yetişkinlerde ise iş ve günlük yaşamda unutkanlık ya da projeleri tamamlamada zorluk şeklinde görülür.

2. Hiperaktivite belirtileri

  • Eller veya ayakların sürekli hareket etmesi,

  • Yerinde oturamama,

  • Sakin oyun veya etkinlikleri sürdürmede güçlük,

  • Aşırı konuşma.

Çocuklarda bu durum genellikle sınıfta sürekli hareket etme veya yerinde duramama şeklinde gözlenirken; yetişkinlerde içsel huzursuzluk ve uzun süre oturamama olarak kendini gösterir.

3. Dürtüsellik belirtileri

  • Sırasını beklemekte zorlanma,

  • Başkalarının sözünü kesme,

  • Aceleci kararlar alma,

  • Sonuçları düşünmeden hareket etme.

Yetişkinlerde bu durum, finansal veya sosyal kararlarda düşüncesiz davranma ya da tartışmalara aniden girme biçiminde ortaya çıkabilir.

Eş Tanılar ve Ruhsal Etkiler

DEHB çoğu zaman başka psikolojik bozukluklarla birlikte görülür. En yaygın eş tanılar;

  • Duygudurum ve anksiyete bozuklukları,

  • Kişilik bozuklukları,

  • Madde kullanım bozukluklarıdır.

Erişkin DEHB tanısı almış kişilerin %65–89’una en az bir başka psikolojik bozukluk eşlik etmektedir (Tuğlu & Şahin, 2010).

Anksiyete bozuklukları, özellikle genel anksiyete ve sosyal fobi, DEHB ile sık görülür.
Dikkatini verememe kaynaklı işlerde aksaklıklar, anksiyeteyi artırabilir.
Dürtüsellik nedeniyle sosyal ortamlara ayak uyduramama ise sosyal kaygıyı tetikler.

Madde kullanım bozukluğu da sık rastlanan bir eş tanıdır.
Dürtüsel davranış eğilimi, bireylerin sonuçlarını düşünmeden hareket etmesine neden olur ve bu durum riskli davranışları artırır.
Bazı kişiler dikkat eksikliği ve odaklanma sorunlarını madde kullanımıyla geçici olarak telafi etmeye çalışabilir.
Bu da madde bağımlılığına zemin hazırlar.

Hiperaktivite ve dürtüsellik, duygu durumunda ani değişimlere, öfke patlamalarına, sabırsızlık ve irritabiliteye yol açabilir.

DEHB’nin Nedenleri: Genetik, Nörolojik ve Çevresel Etkenler

1. Genetik yatkınlık

DEHB’li bireylerin ailelerinde benzer belirtiler daha sık görülür.
Çalışmalar, DEHB’nin genetik katkısının %70–80 civarında olduğunu göstermektedir.
DEHB’deki genetik etki, şizofreni dahil birçok psikolojik rahatsızlıktan daha güçlüdür.
DEHB tanısı olan yetişkinlerin üçte birinin en az bir DEHB tanılı çocuğu olduğu da bulunmuştur (Tuğlu & Şahin, 2010).

2. Hamilelik ve doğum komplikasyonları

Düşük doğum ağırlığı, prematüre doğum, annenin gebelik sırasında sigara veya alkol kullanımı, DEHB riskini artırır.

3. Çocukluk dönemi çevresel faktörleri

Uzun süreli stres, aile içi çatışmalar veya olumsuz ebeveyn tutumları, DEHB semptomlarını şiddetlendirebilir.

DEHB’nin temel nedeni beyindeki nörolojik farklılıklar ve genetik yatkınlık olsa da, çevresel ve psikososyal faktörler belirtilerin şiddetini ve yaşam kalitesini doğrudan etkiler.

Tedavi: Farmakoterapi ve Psikoterapi Birlikte

DEHB tedavisinde ilaç tedavisi (farmakoterapi) ve psikoterapi eş zamanlı olarak ilerletilmelidir.

1. Psikoterapi

DEHB’de en etkili olduğu belirtilen yöntem, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)’dir.
BDT, dikkat ve organizasyon becerilerini geliştirme, dürtü kontrolünü artırma ve duygusal düzenlemeyi destekleme açısından etkilidir.

Davranışsal terapi, özellikle çocuklarda kullanılır.
Bu yaklaşımda hedef, ödül ve ceza sistemiyle olumlu davranışları pekiştirmektir.
Örneğin; çocuk yarım saat boyunca kitap okuduğunda sevdiği bir etkinlikle ödüllendirilir (örneğin sinemaya gitmek),
hedefi gerçekleştiremediğinde ise hoşlanmadığı bir sonuçla karşılaşır (örneğin odasında tek başına zaman geçirmek).

2. Psikoeğitim

Psikoeğitim, bireyin kendi semptomlarını tanımasını ve bu bozukluğun günlük yaşam üzerindeki etkilerini anlamasını sağlar.
Çocuklarda özellikle aileye verilen psikoeğitim, evde tutarlı bir yaklaşım geliştirilmesi açısından büyük önem taşır.

Sonuç: Erken Tanı ve Bütüncül Yaklaşımın Önemi

DEHB’nin erken tanısı ve bireye uygun tedavi planı, ilaç tedavisi, psikoterapi ve çevresel desteklerin birlikte uygulanmasıyla, belirtilerin kontrol altına alınmasını sağlar.
Bu sayede bireyin sosyal, akademik ve duygusal işlevselliği artar.

DEHB, yalnızca çocukluk döneminde değil; yaşam boyu sürebilen bir nörogelişimsel farklılıktır.
Ancak doğru destek, farkındalık ve tedaviyle bireyler, potansiyellerini gerçekleştirebilir ve daha dengeli bir yaşam sürdürebilirler.

Elif Aktaş
Elif Aktaş
Elif Aktaş, Balıkesir Üniversitesi Psikoloji Bölümü 4. sınıf öğrencisidir. Lisans eğitimini sürdürürken yapılan çalışmaları takip eder ve psikoloji alanında kendini geliştirmeye çalışmaktadır. Balıkesir Üniversitesi Psikoloji Topluluğu'na üyedir. Psikoloji topluluğunun gerçekleştirdiği, uzman psikologların katıldığı sempozyumlara katılım göstermektedir. Bölüm dersleri kapsamında bir tutum ölçeği ve deneysel araştırma yürütmektedir. Klinik psikoloji alanında uzmanlaşmak istemekle birlikte, çalışmalarını ve araştırmalarını bu alanda yürütmektedir. Hedefi, psikoloji alanında açık bir anlatımla kişileri bilinçlendirmek ve okumaya teşvik etmektir. Bir psikoloji öğrencisi olarak hem kendisine hem de okuyuculara katkı sağlamayı ve psikolojik iyi oluş hakkında içerik üretmeyi amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar