Ekranlar mı Büyüyor, Çocuklar mı?
Çocukluk artık sadece okul ve oyun alanlarında yaşanmıyor. Parlak ekranların ışığı altında, sosyal medyanın renkli ve dikkat çekici dünyasında şekilleniyor.
Çocuklar artık yalnızca izleyici değil; içerik üreticisi, takipçi sayısını önemseyen ve yetişkin gibi görünmeye çalışan bireyler.
İlk bakışta bu bir özgüven göstergesi gibi görünebilir. Ama gelişim psikolojisi açısından bakıldığında işin içinde ağır bir yük var:
Henüz kim olduklarını keşfetmeye çalışan çocuklar, önce nasıl görünmeleri gerektiğini öğreniyor.
Siz hiç 8 yaşında “Nasıl görünmeliyim?” kaygısı yaşadınız mı?
Bu, çocukluğun doğal sürecine haksızlık değil mi?
“Beğenilmek” İçin Büyüyen Nesil
Sosyal medya, çocuklar için yalnızca eğlence değil; güçlü bir sosyal öğrenme alanı.
Bandura’nın sosyal öğrenme kuramına göre çocuklar, çevrelerinde gözlemledikleri davranışları model alır.
Bu nedenle abartılı makyajlar, yetişkin tarzı kıyafetler veya poz verme biçimleri, çocuklar tarafından “normal” olarak algılanabilir.
Araştırmalar, sosyal medya kullanımının özellikle ergenlik öncesi çocuklarda beden memnuniyetsizliğini artırdığını ve dış görünüş kaygılarını tetiklediğini gösteriyor (Perloff, 2014; Fardouly & Vartanian, 2016).
Filtrelenmiş ve kusursuz paylaşımlar, gerçeklik algısını zayıflatıyor; çocuklar çoğu zaman bu görüntülerin dijital bir kurgu olduğunu fark edemiyor.
Beğeniler azaldığında, motivasyon ve mutluluk da sarsılıyor.
Siz hiç düşündünüz mü, çocuklar kendi değerlerini başkalarının beğenisine göre mi ölçüyor?
Peki, bu değer ölçümünü belirleyenler gerçekten çocuklar mı, yoksa onları izleyen yetişkinler mi?
Oyun Oynamayı Unutan Nesil
Ekranların cazibesi, çocukların oyun oynama becerilerini köreltiyor.
Eskiden basit oyunlar büyük keyif verirken, şimdi aynı oyunlar onları mutlu etmiyor.
Bu sadece eğlence eksikliği değil; motor beceriler, yaratıcı düşünme ve problem çözme yetilerini de olumsuz etkiliyor.
Oyun, çocuklukta yalnızca eğlence değil; deneme, yanılma, hayal etme ve keşfetme aracıdır.
Ekranlar, çocukları pasif izleyiciler hâline getiriyor.
Peki, kendi hayal gücünü kullanamayan bir çocuk ne kadar özgür olabilir?
Çocuğunuz kendi oyunlarını keşfederken yanında ekran mı olmalı, yoksa oyun alanı mı?
Sosyal Medya ve Kimlik İnşası
Henüz kimliğini bulmaya çalışan çocuklar, sosyal medyada “Nasıl görünmeli?” sorusuna cevap ararken, gelişimsel açıdan ağır bir yük taşıyor.
Onlar için kimlik, bazen dış görünüş, bazen de beğeni sayısıyla ölçülen bir hâle geliyor.
Bu durum, özgüvenin temellerini sarsabilir ve çocukları kendi iç değerlerinden koparabilir.
Toplum farkında olmadan, çocuklardan yetişkin estetik standartlarını benimsemelerini bekliyor.
Böylece çocuk, kendi masumiyetini ve özgürlüğünü yavaş yavaş kaybediyor.
Çocukluk, merakın, özgürlüğün ve denemenin sembolüdür.
Beğenilmek için büyüyen bir nesil mi, yoksa kendi ışığını bulan bir nesil mi daha mutlu olacak?
Eleştirel Bir Bakış: Kim Sorumlu?
Ebeveynler, öğretmenler, medya…
Hepimiz bir şekilde sorumluyuz.
Ama ne kadar farkındayız?
Çocuklarımızı ekranlara teslim etmek, onları kısa vadeli beğeni ve takdir peşinde koşan bireyler hâline getirebilir.
Merak, hayal gücü ve keşfetme yetisi ekranlarda kayboluyor.
Toplumun ve yetişkinlerin beklentileri, çocukların oyun alanlarını ve yaratıcılığını sınırlıyor.
Bu farkındalık olmadan, ekranlar çocukluk haklarını yiyor.
Ekranlar onların merakını mı besliyor, yoksa hayal güçlerini mi köreltiyor?
Çözüm: Beğenilmeden de Değerli
Sosyal medyayı tamamen yasaklamak mümkün değil ve belki de doğru değil.
Ama çocukların bu dünyayla ilişkisini yönlendirmek bizim elimizde.
Evde, okulda veya günlük sohbetlerde çocuklara “beğenilmeden de değerli olduklarını” hissettirmek büyük fark yaratabilir.
Çocuklar oyun oynayabildikçe, soru sorabildikçe ve kendi hızlarında öğrenebildikçe dijital dünyanın dayattığı kalıplara değil, kendi ışıklarına tutunacaklar.
Onlara bu alanı tanıtmak ve rehberlik etmek, belki de yapabileceğimiz en koruyucu davranıştır.
Sosyal medya çocukluğun parçası olabilir ancak ekranlar çocukluğun doğal sürecini ele geçirmemeli.
Son Söz
“Çocukluk, keşfetmek, kirlenmek, yanılmak ve merak etmekle büyür.
Ekranlar bu doğal süreci hızlandırabilir ama doğru rehberlikle çocuklar kendi ışıklarını keşfedebilir.
Onlara yalnızca nasıl görünmeleri gerektiğini değil, hangi yollarla mutlu olabileceklerini göstermek bizim en önemli görevimizdir.”
Kaynakça
-
APA. (2022). Publication manual of the American Psychological Association (7th ed.). Washington, DC: American Psychological Association.
-
Bandura, A. (1986). Social foundations of thought and action: A social cognitive theory. Englewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall.
-
Perloff, R. M. (2014). Social media effects on young women’s body image concerns. Sex Roles, 71, 363–377.
-
Fardouly, J., & Vartanian, L. R. (2016). Social media and body image concerns. Current Opinion in Psychology, 9, 1–5.
-
Karaca, F., & Dönmez, A. (2020). Sosyal medya kullanımının çocuk ve ergen psikolojisi üzerindeki etkileri. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 12(3), 385–400.


