Salı, Ağustos 5, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Cinsellik Üzerine Konuşamamak: Sosyal Baskının Görünmeyen Yaraları

Cinsellik, insan varoluşunun temel boyutlarından biri olmasına karşın birçok toplumda bu temel yönümüz, sessizlikle, utançla ve baskıyla kuşatılmıştır. Cinselliğin toplumda konuşulabilir bir konu olmaktan çıkarılması, bireylerin kendilerini tanımalarını, arzularını fark etmelerini ve sağlıklı ilişkiler kurmalarını güçleştirmektedir. Cinselliğin nasıl toplumsal kurallar aracılığıyla bastırıldığını ve bu baskının bireyin ruhsal dünyasında görünmeyen yaralara sebebiyet verdiğini birlikte inceleyeceğiz.

Sosyal Normların Gölgesinde Bastırılan Cinsellik

Toplumların cinsellik konusundaki tutumu çoğu zaman sessizlikle ele alınır. Michel Foucault (1978), cinselliğin tarih boyunca konuşulmaktan çok düzenlenmeye çalışıldığını savunur. Foucault’a göre modern toplumlar, bireylerin bedenleri ve arzuları üzerinde iktidar kurar; bu iktidar sessizliği, bastırmayı ve normlaştırmayı içerir. Cinsellik çoğu zaman “normal” kabul edilen bir çerçevenin dışına çıktığında “tabu” olarak karşımıza çıkar ve bu, bireyin kendini suçlu ya da anormal hissetmesine neden olabilir (Rubin, 1984).

Özellikle dini ögeler ile kültürel değerlerin ağır bastığı toplumlarda, cinsellik çoğu zaman yalnızca evlilik içi, heteroseksüel ilişkilerle sınırlandırılır. Mastürbasyon, eşcinsellik, çok eşlilik ya da cinsel kimlik çeşitliliği gibi konular hem sosyal hem de ailevi düzeyde dışlanır. Bu durum, kişinin arzularını bastırmasına, kendini reddetmesine ve zamanla içselleştirilmiş utanç duyguları geliştirmesine yol açabilir (Herek, 2009).

Meyer’in (2003) geliştirdiği “azınlık stresi” modeli, özellikle cinsel yönelimleri toplumun normlarına uymayan bireylerde görülen kronik psikolojik stresin bu toplumsal baskılardan kaynaklandığını ortaya koyar. Yani cinsellik sadece bireysel bir yönelim değil; aynı zamanda toplumsal düzeyde şekillendirilen bir mücadele alanıdır. Çevresinden sosyal onay almayan ve destek görmeyen bireyler; suçluluk, utanç, değersizlik ve kaygı gibi duygularla yalnız başlarına mücadele halinde kalırlar (Hayes et al., 2012).

Çocukluktan itibaren yaşanan baskı kültürü, kişinin cinsel kimliğini özgürce keşfetmesini imkansız kılar. Özellikle aile içindeki sessizlik, okulda bilimsel olmayan cinsel eğitim uygulamaları ve medyanın cinselliği belirli kalıplarda sunması, bireyin sağlıklı bir cinsel benlik geliştirmesine engel olur. Türkiye’de yapılan araştırmalar, gençlerin cinsellikle ilgili bilgiye genellikle yanlış ve korkutucu tabirler ile ulaştığını göstermektedir (Yılmaz & Akgün, 2021). Bu anlatılar genellikle cinselliği “kirli”, “ayıp” ya da “yasak” bir konu olarak sunar.

Cinselliğin Bastırılmasının Psikolojik Etkileri

Cinselliğin bastırılması yalnızca bireysel düzeyde değil, ilişkilerde de birçok soruna sebebiyet verir. Açık ve doğru iletişim kuramayan çiftler içinde güvensizlik, tatminsizlik ve hatta ayrılıklar sık görülür (Byers & Demmons, 1999). Bireylerin kendi arzularını ifade edip dile getirememesi, partnerleriyle derin bağlar kurmasını zorlaştırır. Bu durum yalnızlık hissini tetiklediği gibi aynı zamanda derinleştirir ve bireyin psikolojik esnekliğini azaltır. Psikolojik esneklik, kişinin zorlayıcı içsel yaşantılara rağmen değerleri doğrultusunda hareket edebilme yetisidir (Hayes et al., 2012). Toplumsal baskı, bu yetiyi doğrudan hedef alır.

Toplum tarafından kabul gören cinsellik biçimleri, medya ve aile gibi sosyal kurumlar yoluyla yeniden üretilir. Türkiye gibi geleneksel değerlerin yoğun olduğu toplumlarda özellikle kadınların cinselliği bekâret, namus ve iffet kavramları etrafında şekillendirilir (Yılmaz & Akgün, 2021). Erkekler için ise cinsellik çoğu zaman bir güç göstergesi olarak yüceltilir. Bu ikili yapı, kadınların cinselliğini bastırırken, erkeklerin duygusal ve etik sorumluluk geliştirmesini engeller.

Sonuç

Cinsellik, sadece bir bedensel deneyim değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik bir ifade biçimidir. Toplumsal normlar, bireyin cinselliğini şekillendirirken, çoğu zaman özgürlüğünü de baskılamaktadır. Bu baskılar, bireyde suçluluk, utanç ve kaygı gibi duyguları tetikleyerek ruhsal sağlık üzerinde yıkıcı etkiler yaratabilir. Oysa ki sağlıklı bir cinsel yaşam, ancak bireyin kendi bedenini tanıması, arzularını anlaması ve bunları ifade edebilmesiyle mümkündür.

Bu nedenle toplumsal düzeyde cinsellik konusundaki tabuların sorgulanması, bilimsel ve kapsayıcı cinsel eğitimin yaygınlaştırılması, bireylerin psikolojik dayanıklılığını artıracak adımlar arasında yer almalıdır. Psikolojik destek mekanizmaları, bireylerin cinselliğe dair içselleştirdikleri yargılardan özgürleşmelerine yardımcı olmalı; bu alan yalnızca patolojilerin değil, özgürlüklerin ve bütünlüğün de konusu olmalıdır.

Kaynakça

Byers, E. S., & Demmons, S. (1999). Sexual satisfaction and sexual self-disclosure within dating relationships. Journal of Sex Research, 36(2), 180-189.
https://doi.org/10.1080/00224499909551983

Foucault, M. (1978). The history of sexuality: An introduction (Vol. 1). New York: Pantheon.

Hayes, S. C., Strosahl, K. D., & Wilson, K. G. (2012). Acceptance and commitment therapy: The process and practice of mindful change (2nd ed.). Guilford Press.

Herek, G. M. (2009). Sexual stigma and sexual prejudice in the United States: A conceptual framework. In D. A. Hope (Ed.), Contemporary perspectives on lesbian, gay, and bisexual identities (pp. 65-111). Springer.
https://doi.org/10.1007/978-0-387-09556-1_4

Meyer, I. H. (2003). Prejudice, social stress, and mental health in lesbian, gay, and bisexual populations: Conceptual issues and research evidence. Psychological Bulletin, 129(5), 674–697.
https://doi.org/10.1037/0033-2909.129.5.674

Rubin, G. (1984). Thinking sex: Notes for a radical theory of the politics of sexuality. In C. Vance (Ed.), Pleasure and danger: Exploring female sexuality (pp. 267–319). Routledge.

Yılmaz, A., & Akgün, E. (2021). Türkiye’de kadın cinselliği üzerine sosyal baskılar: Kültürel bir analiz. Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, 32(1), 45–60.
https://doi.org/10.5152/toplum.2021.110

Çağdaş Vezir
Çağdaş Vezir
Çağdaş Vezir, Klinik Psikoloji yüksek lisans mezunu bir uzman psikologdur. 2017 yılında başladığı Doğu Akdeniz Üniversitesi (%100 İngilizce) Psikoloji lisans eğitimini 2021 yılında tamamlamıştır. Bu süreçte çeşitli eğitimlere katılmış, gönüllü olarak Aydın’da bir psikoterapi merkezinde staj yapmıştır. 2022 yılının güz döneminde Yakın Doğu Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans eğitim sürecine başlamıştır. Yüksek lisans eğitim döneminde staj programını 2022 yılı yaz mevsiminde Lefkoşa Yakındoğu Üniversite Araştırma Hastanesinde, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği’nde tamamlamıştır. "Genç yetişkinlerde cinsel bağımlılık, çocukluk çağı travmaları ve psikolojik esnekliğin aracı"; tez çalışmasıyla yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır, aynı zamanda akademik yayınlarıyla alana katkıda bulunmuştur.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar