Perşembe, Nisan 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

“Bir Tek Dileğim Var, Mutlu Ol Yeter”: Mutluluk Arayışının İllüzyonu

“Ömür boyu mutluluklar”, “Hep mutlu ol”, “Önemli olan tek şey mutluluğun”, “Hayat çok kısa, mutlu olmaya bak”… Mutluluk üzerine kurulu bu deyişleri sıkça duyarız. Peki, gerçekten de mutluluk, sahip olunması ve sürdürülmesi gereken tek duygu mu?

Duygular, bir gökkuşağı gibidir. İyi ve kötü olarak nitelendirilen tüm duygular, hayata renk katar. Tek bir duygu peşinden koşarak diğer duyguları yok saymak ciddi problemler yaratabilir. Mutluluk arayışı, bir hayatı ziyan edebilir. Duygusal, fiziksel ve ekonomik yıkımlar, mutluluk peşinde koşarken bireylerin ve toplumların uğradığı felaketlere dönüşebilir.

Atalarımız Mutlu Olma Peşinde miydi?

Evrimsel açıdan bakıldığında, mutluluk diye tabir edilen duyguyu nereye koyabiliriz? Uzak atalarımız için en önemli şey hayatta kalmaktı. Bunun için yırtıcı hayvanlardan ve doğanın çetin şartlarından kaçınmak, korunmak, karınlarının doymuş olması yeterli ve güvenli bir hayattı. Mutluluk veya zevk arayışına girmiyorlardı. Bu gerekli bir şey de değildi. Onları tek tip insanlara dönüştürecek veya tüketime sürükleyecek, sözde mutluluk vadeden düşünceler ve standartlar yoktu. Peki, ne zaman ve ne şekilde mutluluk günlük hayatımıza girdi?

Mutluluk Arayışında Kapana Kısılmak

İnsanın psikolojik dünyası; içinde yetiştiği, bulunduğu ve onu çevreleyen ilişkiler, ekonomik sistemler ve toplumsal koşullarla şekillenir. Günümüz dünyasında reklamlar, TV dizileri, alışveriş alışkanlıklarına yönelik açık veya örtük mesajlar ile bireylere yaşam biçimlerinin nasıl olması gerektiği ile ilgili bilgiler sunuluyor. Haz odaklı, her şeye çabucak ulaşma ve nihayetinde en temel ve önemli duygunun mutluluk ve keyif olduğunun vurgulandığı, deyim yerindeyse dikte edildiği bu koşullarda, bireyleri ve toplumları bekleyen birtakım tehlikeler de mevcuttur.

Mutluluk arayışı; sahip olunacak bir teknolojik cihazda, satın alınacak bir eşyada, güzel bir ev veya araçta olduğuna inanılan ve bu uğurda mücadele edilen bir yaşam biçiminde, kişinin sahip olduğu şeyi kaybetme korkusu ve onu koruma telaşıyla, mutluluk kaygıya dönüşebilecektir.

Mutluluğu bir unvanda, statüde bulmaya yönelik girişim, nihayetinde kişi bu statü veya unvana sahip olduğunda, bunu korumaya yönelik gayretiyle de bu durumun deyim yerindeyse kölesi pozisyonuna gelecektir.

Mutluluk eğer fiziki güzellik, sosyal medyada olabildiğince beğeni alabilecek şeyler paylaşmak, kısa süre içinde çok para kazanmak için şans oyunları, kumar gibi şeylere yöneldiğinde, bir süre sonra bu mutluluk arayışı araçlarının bağımlılığa dönüşme olasılığı yüksektir.

Bazen insan mutluluğu bir ilişkiye, evliliğe, güzel bir kadın veya yakışıklı bir erkekle olmaya bağlayabilir. Arzulanan kişiyi elde etme, insanı bir heyecana ve o kişiyle olduğunda, arkadaş ortamında da alacağı onay ve takdirle birlikte ona sosyal bir prim sağlayacakta olabilir. Mutluluk, bir ilişkiye atfedilen ve ancak onunla ulaşılabilen bir sürece dönerse, ilişki insanın benliğinin kaybolduğu, içinde eriyip gittiği bir duruma dönüşebilir. İlişkileri mutluluk için bir ihtiyaç olarak görmek, onları asıl amacından uzaklaştırıp, karşılıklı bağlanmaktan ziyade, mutluluğun sadece elde etme arzusu üzerinden sahip olunabilen bir duyguya indirgenmesine ve asıl ilişki sürecinin değerlerinin yitirilmesine de sebep olabilir.

Mutluluk kovalanan değil, diğer tüm duygular gibi tecrübe edilen, anda yaşanan bir duygudur. Birçok duyguda olduğu gibi çoğunlukla kalıcı değildir, yoğunlukları zaman zaman değişen şekillerde hissedilir.

Nihayetinde mutluluk bir eşya, bir kişi, ilişki veya herhangi bir şeye sahip olunarak ulaşılabilecek bir şey olduğunda, şu unutmamalıdır ki biri veya bir şeyle gelen mutluluk, hiçbir şey kalıcı olmadığı için o gittiğinde onunla birlikte de gidecektir. Yeni bir iş, yeni bir ev veya şehir değişikliği gibi mutluluğun öznesinin hayatımızın bir parçası haline geldiği durumlarda ise, zamanla bu özneye alışmamız nedeniyle onun verdiği mutluluk yine kısa vadeli olup zamanla azalacak ve eski haline dönecektir. Bu şekilde onun yerini dolduran yeni bir hedef, yeni bir değişiklik arayışına girildiğinde de bir sonrakinin de aynı sonuca vardığı bir durumda, mutluluk arayıp ulaşamayan veya ulaşıldığına inanılan mutluluk bir süre sonra sıradanlaşacak ve keyif vermeyen bir şekilde, kısır bir döngüye dönecektir.

Mutluluk Belki Küçük Şeylerde Gizlidir

Sonuç olarak; diğer tüm duygularda olduğu gibi mutluluk da bir duygudur. Mutluluğu bir kişi, bir durum veya sahip olunacak bir nesne ile bağdaştırmamak, bu tür şeylere bağlamamak; kişileri, bir süre sonra sahip olunan şeyin yeterince doyum vermemesinden kaynaklanan yeni haz ve mutluluk arayışlarına bağımlılıktan veya boşluk, anlamsızlık hissi ve düşüncelerine sürüklenme tehlikesinden koruyabilir.

Belki de bize mutluluk olarak tanıtılmayan ama aslında mutluluk olan; tek başımızayken, müzik dinlerken veya bir manzarayı izlerken hissettiğimiz şeyler asıl ve içsel mutluluğun sağlanması için odaklanmamız gereken anlar olabilir. Bahsedilen anlarda üzerimizdeki beklentiler, dış dünya ile iletişimimiz daha azdır ve dünyaya sunduğumuz kimliğimizden arınmış, asıl olduğumuz halimizle var oluruz. Bu şekilde kendimizi tanımaya ve yoğunluğu çok azalmayan mutluluğu sağlamaya bir adım daha yaklaşırız.

Sahip olunan anda duyulan keyif, minimalist bir yaşam, tüketim toplumunun dayatmalarından mümkün olduğunca uzak, temel ihtiyaçların karşılanması ile sürdürülecek bir hayat daha tatmin edici ve uzun soluklu bir yaşam doyumu için faydalı olabilir. Mutluluk, asla erişilemeyecek, uğruna ciddi çabalar gösterilecek değil, yanı başımızda var olan ve dikkatle baktığımızda fark edebileceğimiz bir şey olabilir.

Hasan Arslan
Hasan Arslan
23 Mayıs 1983 tarihinde Antakya da doğdu. İlk, orta ve Lise eğitimini Antakya da tamamladı. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümünde 2007 yılında Lisans, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Klinik Psikoloji Bilim Dalı’ndan 2010 yılında “Ebeveyn Kabul Reddinin Mizaç ve Karakter Özelliklerine Etkisi” başlıklı yüksek lisans tezi ile master derecesi almıştır. 2009-2012 yılları arasında “Erzincan Devlet Hastanesi”, 2010-2011 yılları arasında askerlik hizmeti kapsamında “Ankara Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığı”nda,2007-2009 yılları arasında yarı zamanlı ve 2012-2016 yılları arasında tam zamanlı olarak “Ege Üniversitesi Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Şube Müdürlüğü’nde, 2016-2019 yılları arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Klinik Nöropsikoloji Birimi’nde ve 2019-2020 arasında İzmir Özel Kent Hastanesi ve Kent Onkoloji Merkezinde Uzman Klinik Psikolog olarak görev yapmıştır. 2020-2022 yılları arasında İzmir de çeşitli merkezlerde çalışmıştır. Eylül 2022 den bu yana kendine ait İzmir de bulunan merkezde danışanlarını görmektedir. Bireysel ve çift terapisinin yanısıra Nöropsikolojik Değerlendirme de yapmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar