Çarşamba, Ağustos 6, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Bir Park Hikayesi

Parktayım. Akşam vakti yürüyüş yapıyorum. Burada bu güzel havayı deneyimlemek isteyen, benim gibi onlarca insan var. Her bir adımda insanları gözlüyorum.

Küçük kızlar paten kayıyorlar, birbirleriyle yarış halindeler. Onlar hızla kayarken at kuyrukları da bir o yana bir bu yana sallanıyor. Üstlerinde kız neşesi var, nasıl içten kahkaha atıyorlar.

Bir başka adımda iki kız çocuğu görüyorum. Biri kaykayın üzerinde, sanırım ilk defa binmeyi deniyor. Diğeri onun bir elini kavramış, düşmesin diye tutuyor. Burada güveni ve desteği görüyorum.

Başka bir adım atıyorum, otizm spektrumlu bir kız ve annesi var. Kız bir an için durdu, annesini yanaklarından öptü. Annesi kızını başından, saçlarından öptü. Bu adımda sevgiyi görüyorum.

Bir adım daha, yaşlı bir çift var, sohbet ediyorlar, birbirlerine gülüyorlar. Burada paylaşımı görüyorum.

Birkaç adım atıyorum. Dede ve torunları var, 4 kişiler, voleybol oynuyorlar. Dede topa vururken parmağı döndü ama yine de oynamaya devam etti. Burada uyumlanmayı görüyorum.

Adımlarıma devam ediyorum. Genç ve uzun boylu bir delikanlı yere bir örtü serilmiş, üzerine farklı takımlara ait formalar koymuş, onları satıyor. Genç yaşta para kazanmaya çalışıyor. Burada emeği görüyorum.

Biraz ileride yaşlı bir teyze tek başına oturuyor. Evi yakınlarda olmalı. Evde oturmak yerine temiz havada, kalabalığın içinde olmayı tercih etmiş. Burada hayata tutunmayı görüyorum.

Birkaç adım daha atıyorum. Kalabalık bir grup var; kadınlar, erkekler… Her birinin kamp sandalyesi var. Atıştırmalıklarını yanlarına almışlar, termosa çaylarını koymuşlar. Burada keyif yapmayı görüyorum.

Karşımdan iki tane gencecik kız geçiyor. Birinin elinde telefon, diğerinin koluna girmiş. Telefonda bir şeyler gösterip fikrini alıyor arkadaşının. Burada o yaşlarımı hatırlıyorum. O zamanlar arkadaşlarımızın ne düşündüğü ne kadar önemliydi. Arkadaşlık, hayatın merkezindeydi. Burada arkadaşlığın sıcaklığını hissediyorum.

Birkaç adım sonra birkaç genç erkek top oynuyorlar. Oynarken topları yanlışlıkla bana doğru fırladı, başımı eğdim. İçlerinden biri “Kusura bakma abla,” dedi. Abla denecek yaşa gelmişim, bunu fark ediyorum. Gülümsüyorum.

Adım atmaya devam ediyorum. Bir anne, ayakta, kollarında bebeği var. Bebeğini bir o yana bir bu yana sallayarak sakinleştirmeye çalışıyor. Burada anne-bebek arasındaki bağı görüyorum.

İleride 7-8 yaşlarında bir kız var. Annesi başka bir kadınla konuşuyor. Küçük kız büyük bir dikkatle dinliyor annesini. Onun yaşlarında ben de öyleydim diyorum. Burada hayranlığı görüyorum.

Bu sırada basketbol oynayan genç erkekler dikkatimi çekiyor. Bir yaz akşamını değerlendirmenin en güzel yollarından biri olduğunu düşünüyorum onları izlerken. Bedeni çalıştırmak, ruha ne kadar iyi geliyor, acaba bunu biliyorlar mıdır? Bilsinler ya da bilmesinler, gece yattıklarında bugün güzel bir gündü diyecekler. Bilgiye ihtiyaçları yok, onu deneyimliyorlar. Burada hareket etmeye şükrediyorum.

Bu sırada yaşları 3-7 yaş aralığında olan 8 çocuk, el ile çevrilerek dönen hava salıncaklarına binmişler, dönüyorlar. Salıncağın daire şeklindeki hareketi izlerken bile rahatlatıyor beni. Keşke ben de çocuk olsam diyorum. Burada tatlı bir özlem görüyorum anlayacağınız.

Yanımdan, karşımdan, arkamdan onlarca insan geçiyor. Her birine bakarken onlarla ilgili güzel bir şey görüyorum. Mesela şu karşıdan gelen siyah gözlü, gözleri sürmeli kadın… Gözlerinin ne kadar güzel olduğunun farkında mıdır? Yoksa kendini güzel hissetmeyen bir kadın mıdır? O da benim gibi eski halini özlediği için mi yürüyüş yapıyordur, yoksa kafasını dağıtmak için mi yürüyüşe çıkmıştır?

Bu sırada karşıdan tekerlekli sandalyesinde telefonla konuşarak bana doğru gelen, belki 10 belki 13 yaşlarında genç bir kız görüyorum. Yüzü dingin ve sakin. Güzel bir konuşma yaptığını varsayıyorum. Burada huzuru görüyorum.

Çocuk olmak ne güzel diye düşünüyorum. Bugün burada hoplayan, zıplayan, duran, oturan birçok çocuk arasında dolaşırken bildiğim bir şeyi yeniden fark ediyorum:
İnsanlar bilge doğar, büyüdükçe bilgeliği kaybeder ve yeniden bulmaya çalışırlar. Bir insanın gelebileceği en üst nokta tekrar çocuk olmayı başarabilmektir.
Bu sözü hatırlıyorum.

Bugün bu parkta yürüyen, oturan, koşturan, duran herkes kendisini bazı konularda eksik hissediyordur. Bazı konularda iyi olduğunu düşünüyor, bazen öfkeli, bazen neşeli, bazen kırgın, bazen şefkatli hissediyordur.

Duyguların herkes için olması, herkesin her duyguyu deneyimliyor olması, hayatın en adil yanı.

İşte mindfulness biraz da böyle bir şeydir dostlar. İlla oturup gözlerimizi kapatmamız gerekmez. Yaşadığımız ana tanıklık etmek, fark etmek de mindful olmaktır.
İnsan, dünyaya hangi gözlerle bakarsa, dünyayı o şekilde deneyimler.

Son olarak yürüyen ve fark eden kendimi fark ediyorum.
Bugün sevgiyi hissettim ve görebildim.
Bugün güzel bir gün.

Gününüz güzel geçsin,
Sevgili mindful okuyucu.

Bahar Yücel
Bahar Yücel
Bahar Yücel kariyerine mühendis olarak başlamış , sektörde mühendis olarak çalıştıktan sonra profesyonel kariyerine psikolog olarak devam etmiştir. Psikoloji lisans eğitimi sürecinde TÜBİTAK bursiyeri olarak, ilk uluslararası yayınını Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar Dergisi’nde “Secondary Traumatization” başlıklı makalesi ile yazmıştır. Psikolog olarak eklektik bir yaklaşıma sahip olmasının yanı sıra , psikanalitik terapi, aile ve çift terapisi, duygu odaklı terapi ve mindfulness temelli stres yönetimi temel ilgi ve bilgi alanlarıdır. 2010 yılından itibaren çeşitli dergi ve gazetelerde “Bahar Vakti” adıyla köşe yazarlığı ve redaktörlük yapan Bahar Yücel, yazılarını psychology times üzerinden okurlarıyla buluşturmaya devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar