Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Bir Oyunun Ardında Saklı Psikolojik Gerçekler: Squid Game’i Psikolojik Açıdan Okumak

“İnsan, yalnızca yaşamakla kalmaz; neden yaşadığını bilmek ister.”
— Viktor Frankl

Netflix’in dünya çapında ses getiren dizisi Squid Game, ilk bakışta bir hayatta kalma oyunu gibi görünse de altında çok daha derin psikolojik katmanlar barındırıyor. Bu dizi, yalnızca aksiyon ya da gerilim değil; insanın karanlıkla yüzleştiği, etikle içgüdü arasında sıkıştığı psikolojik bir laboratuvar gibi işliyor.

Dizi, toplumsal yapıların birey üzerindeki etkisini de güçlü bir şekilde yansıtır. Oyuncuların tamamı, sistemin dışına itilmiş, ekonomik olarak ezilmiş ya da toplum tarafından değersizleştirilmiş bireylerdir. Oyun alanı ise bu sistemin bir mikrokozmosudur. Kurallar, mutlak otorite tarafından belirlenir ve bireylerin söz hakkı yoktur.

1. Hayatta Kalma İçgüdüsü ve Donma Tepkisi

Squid Game’deki ilk oyun olan “Kırmızı ışık, yeşil ışık”, birçok oyuncunun aniden hareketsiz kalması ya da yanlış hareketiyle ölmesiyle başlar. Bu, doğrudan “savaş, kaç ya da don” tepkisiyle ilişkilidir.

Özellikle yüksek tehdit altında donakalma tepkisi, travmatik anlarda sıkça gözlenen bir sinir sistemi yanıtıdır. Dizide, bireylerin “oyunu durdurma ve geri dönme” kararında bu tepkinin psikolojik izlerini görmek mümkündür.

2. Özgür İrade mi, Zorunlu Seçim mi?

Oyuncular ilk şoku atlattıktan sonra oyunları gönüllü olarak sürdürmeyi seçerler. Bu, izleyicide “Neden geri döndüler?” sorusunu doğurur.

Aslında bu seçim, özgür iradeden çok çaresizliğin ve umutsuzluğun getirdiği mecburi bir tercihtir.
Victor Frankl’ın logoterapisine göre insan, dayanılmaz koşullarda bile anlam arar. Buradaki karakterler, ya borçlu hayatlarına dönüp yavaş yavaş yok olacaklar ya da bu acımasız yarışta bir şans arayacaklardır.

3. Otorite ve Anonim Güç: Stanford Hapishane Deneyi ile Paralellik

Oyunları yöneten maskeli figürlerin, insanları kontrol etme biçimi, Zimbardo’nun Stanford Hapishane Deneyi’ni çağrıştırır.

Anonimleşen güç figürleri, bireyler üzerinde baskı kurarken empati ve vicdan sınırları ortadan kalkar.
Aynı zamanda oyuncuların kıyafetleri, isimleri yerine numaralarıyla çağrılması, bireyselliğin silinmesini, sistemin dişlisine dönüşmeyi simgeler.

4. Güven, İhanet ve Ahlaki Çöküş

Dizinin ilerleyen bölümlerinde “mermer oyunu” sırasında yaşananlar, güvenin nasıl manipüle edilebileceğini ve ihanetin psikolojik yıkımını gözler önüne serer.

Ali karakterinin saflık, dürüstlük ve güven temsili olarak sunulması, onun ihanete uğramasıyla zirveye ulaşır. Bu sahnede seyircinin duyduğu öfke ve üzüntü, empatik rezonans olarak açıklanabilir. İzleyici, adalet duygusu zedelendiği için duygusal olarak çöküntü yaşar.

5. Ekonomik Travmalar ve Ahlaki Esneklik

Squid Game’in arka planında yatan tema; borç, yoksulluk ve sistematik eşitsizliktir.
Borçlar yüzünden ölümle yaşam arasında seçim yapmaya zorlanan bireyler, ahlaki esneklik yaşar:

Normal şartlarda asla yapmayacağı bir davranışı, hayatta kalmak uğruna meşrulaştırır.
Bu, özellikle Kohlberg’in Ahlaki Gelişim Kuramı açısından değerlendirildiğinde, bireyin ilkesel düzeyden ödün verdiği bir “ahlaki gerileme” örneğidir.

Squid Game Neden Bu Kadar Sevildi?

Bu dizinin yalnızca “kanlı bir oyun” olarak değil, ruhsal bir deneyim gibi izlenmesi, psikolojik düzeyde bazı özel etkiler yarattığının göstergesidir:

1. Evrensel Kaygılara Temas Ediyor

Borç, dışlanma, başarısızlık gibi kaygılar herkesin zihninde yankı bulur. Karakterlerin hayat mücadeleleri, izleyicinin kendi hikâyesiyle örtüşür.

2. Ahlaki İkilemlerle Empati Kurduruyor

İzleyici, karakterlerle birlikte karar vermeye zorlanır: “Ben olsam ne yapardım?”
Bu, ahlaki katılım duygusunu artırır.

3. Tanıdık Oyunların Tehlikeye Dönüşmesi

Çocukluk oyunlarının ölümcül hale gelmesi, izleyicide hem bir nostalji hem de bir tehdit duygusu yaratır. Bu çelişki, beynin dikkatini çeker ve kalıcılığı artırır.

4. “Ben Olsaydım?” Deneyi

Karakterler sıradan insanlardır. İzleyici, kahramanlara değil, kendine benzeyenlere tanıklık eder. Bu da daha güçlü bir psikolojik bağ oluşturur.

Sonuç: Sadece Bir Oyun Değil, Bir İnsanlık Testi

Squid Game, sadece oyun değil, insan doğasının test edildiği bir psikolojik deney alanı gibidir.
İnsan, hayatta kalmak için ne kadar ileri gidebilir? Ahlak ve içgüdü arasında nasıl bir denge kurar? Bu sorulara verilen her cevap, aslında insan olmanın kırılgan, karanlık ve aynı zamanda dirençli yanlarına ışık tutar.

Toplumsal travmalar, bireyleri olağan dışı kararlar almaya iter. Bu gibi yapımlar yalnızca kurgu değil; modern dünyanın psikolojik krizlerinin bir yansımasıdır.
Squid Game, bireysel seçimler üzerinden sistem eleştirisi sunarken, aynı zamanda insanların sınırlarını zorlayan psikolojik gerçeklikleri görünür kılar.

Bu diziyi izlerken aslında insanın en ilkel yanlarıyla tanışırız: korku, açgözlülük, suçluluk ve en önemlisi hayatta kalma arzusu.

Hicran Aktekin
Hicran Aktekin
Marmara Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunu olan Hicran Aktekin, eğitim ve araştırma hastanelerinde, toplum ruh sağlığı merkezlerinde ve psikiyatri servislerinde edindiği deneyimlerle psikoloji alanında deneyimler kazanmıştır. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Aile Danışmanlığı, Cinsel Terapi, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Aile Terapisi ve Terapötik Kartlar alanlarında eğitimler almış olup, stresle başa çıkma ve mindfulness üzerine de uzmanlık kazanmıştır. Şu anda psikolojik danışmanlık hizmeti vermekte olup, bireylerin ruh sağlığını güçlendirmek ve yaşam kalitelerini artırmak adına çalışmalarına devam etmektedir.

6 YORUMLAR

  1. Yazıda Zimbardo’nun Stanford Hapishane Deneyi ile Squid Game arasında kurulan bağ muazzam. İnsanların numaralarla anılması, bireyselliğin silinmesi sistemi ne kadar derin anlatıyor değil mi? Tebrikler!

  2. Diziyi izlerken içimde bir şeylerin rahatsız olduğunu hissediyordum ama bu yazı sayesinde o hislerin ne olduğunu anladım. Psikolojik çözümlemeler çok yerinde. Emeğinize sağlık, gözüm açıldı resmen

  3. Sadece bir dizi değilmiş bu meğer… Bu kadar derin psikolojik anlamlar olduğunu hiç fark etmemiştim. Bu yazı sayesinde farklı bir gözle yeniden izlemeye karar verdim. Teşekkür ederim

  4. Diziye bakış açımı değiştirdiniz. Özellikle insanların nasıl sistem tarafından sıkıştırıldığını ve psikolojik olarak ne hale geldiklerini bu kadar güzel anlatmanız harika. Herkesin okuması gereken bir yazı.

  5. Bizim gibi günlük hayatın telaşında dizileri sadece kafa dağıtmak için izleyen insanlar için bu yazılar çok kıymetli. Arka plandaki derin anlamları görmek gerçekten ufuk açıcı.

  6. Çoğu kişi diziyi izleyip geçmiştir, ama siz arka plandaki duygusal yükü, psikolojik alt metni öyle güzel yakalamışsınız ki… Her kelimesi düşündürdü beni.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar